Sorunun cevabını 30 yıl verdim

Fahriye Ceylan
- İki yıl boyunca her üç ayda bir infazı yakılan 32 yıllık tutsak Fahriye Ceylan, "Pişman mısın, sorusunun cevabını zaten 30 yıl boyunca cezaevinde kalarak verdim" dedi.
MEDİNE MAMEDOĞLU/AMED
32 yıllık tutsaklık ardından mücadelesine dışarıda da devam eden Fahriye Ceylan “Hepimiz bu sürecin bir aktörüyüz ve masadayız. Özellikle toplum bu süreçte önemli bir rol üstlenmeli. Bu da ancak mücadeleye inanarak olur” dedi.
Amed’de 1992’de gözaltına alınıp tutuklanan Ceylan, “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” suçlamasıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Henüz 18 yaşındayken cezaevine giren Ceylan, tutukluluğu boyunca Amed, Êlih, Adana ve son olarak Alanya L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kaldı. Ocak 2022’de tahliye edilmesi gereken Ceylan’ın tahliyesi, “samimi beyanda bulunmama”, “pişman olmama” ve “kurallara göre spor yapmama” gibi absürt gerekçeleriyle 8 kez ertelendi. Fahriye Ceylan, 32 yıllık tutsaklığın ardından ancak 30 Aralık 2024’te tahliye oldu. Memleketi Amed’de kadınlar tarafından çiçeklerle karşılayan Ceylan, aradan geçen yıllara rağmen kaldığı yerden mücadelesine devam ediyor. Ceylan ile 32 yıllık tutsaklık ve hala dipdiri olan mücadele azmini konuştuk.
Sonunu göreceğimi düşünmedim
Tutuklandığında henüz 18 yaşında olan Ceylan, müebbet hapis cezası alır. Cezayı ise mahkemede değil cezaevindeyken öğrenir. Bu kadar ağır bir ceza beklemediği belirten Ceylan, “30 yıl çok uzun bir süreydi ve sonunu göreceğimi hiç düşünmemiştim. Ancak bu beni yıldırmadı, aksine bende güçlü bir direniş ruhuna dönüştü. Çünkü direniş duygusu kaybedilirse dört duvar arasında yaşamak mümkün değil” dedi.
Öğrenme ve dönüşüm alanı
Cezaevinde en büyük mücadelenin dış dünyayla değil, kendi iç dünyasıyla olduğunu belirten Ceylan, cezaevinin avantaj ve dezavantajlarına dikkat çekerek, “Dört duvar arasında insan kendiyle daha fazla yüzleşiyor, derin bir yoğunlaşma yaşıyor. Cezaevi benim için bir öğrenme ve dönüşüm alanı oldu. En büyük amacım kendimi geliştirmekti ve zamanımı buna ayırdım. Okuyarak, yazarak hem zihinsel hem de fiziksel olarak kendimi geliştirdim” diye konuştu.
Politikaları tersine işledi
Devletin, uzun süreli cezalarla tutsakları susturmayı amaçladığına işaret eden Ceylan, ancak bu politikanın tersine işlediğini dile getirdi. Ceylan, “Bize uygulanan ne insani ne de hukuki bir uygulamaydı. Bizi cezalandırmak için cezaevine attılar ama biz kendimize çok şey kattık. ‘30 yılım gitti’ demek yerine, ‘30 yıl beni çok geliştirdi’ diyebilirim. Çünkü bizim mücadelemiz kişisel değil, bütünüyle inandığımız değerlere adanmış bir mücadeleydi” dedi.
Ertelemeleri bir mesajdı
Tahliye sürecinin de zorlu geçtiğini belirten Ceylan, iki yıl boyunca her üç ayda bir infazının absürt gerekçelerle ertelendiğini söyledi. İlk ertelemede ailesinin büyük bir üzüntü yaşadığını belirten Ceylan, “Beni değil, ailemi cezalandırıyorlardı. 30 yıl yatan biri 6 yıl daha yatar ama burada mesele bireysel değil, toplumsaldı. Topluma ve aileme mesaj veriliyordu” şeklinde konuştu. Kendisine açıkça “Pişman mısın, koğuştan çıkacak mısın” sorularının yöneltildiğini aktaran Ceylan, bu soruların cevabını zaten 30 yıl boyunca cezaevinde kalmakla verdiğini söyledi.
Bir yanım cezaevinde
Ceylan, tahliye sonrası yaşadığı duyguları ise şöyle özetledi: “Tahliye olunca insan iki parçaya bölünüyor: Bir yanın içeride bıraktığın arkadaşların için üzülüyor, diğer yanın sevdiklerine kavuşmanın sevincini yaşıyor. Bu çelişki her mahpus için ortak bir duygu. Dışarı çıktığımda ilk olarak sevdiklerime sarıldım. Ardından elimde bir çiçekle denize gittim. Fakat o koku bana çok yabancıydı.”
Hastalar saatlerle yarışıyor
Cezaevindeki hasta tutsakların durumuna da dikkat çeken Ceylan, kimi tutsakların yıllarla değil saatlerle yarıştığını söyleyerek, şunları ifade etti: “Hasta tutsakların durumu sürekli gündeme geliyor ama somut bir adım atılmıyor. Bu çok insanlık dışı bir politika” diyerek bir an önce serbest bırakılmaları gerektiğini söyledi. Barış söylemlerine rağmen bu konuda herhangi bir gelişime yaşanmadığına da işaret eden Ceylan, “Eğer barışta samimilerse acil adım atmalılar ama bu durumu pazarlık meselesi haline getirmek istiyorlar. Bu barışın ruhuna uygun değil. Biz barışta samimiyiz, onlar da mecbur kalacak.”
Hepimiz sürecin aktörüyüz
Ceylan, “Bizim mücadelemiz çok önemli bir noktaya ulaştı ve bununla gurur duyuyorum” diyerek önümüzdeki dönemde çok daha büyük bir mücadeleye ihtiyaç olduğunu belirtti. Herkesin bu sürecin bir parçası olması gerektiğini ifade eden Ceylan, şunları ekledi: “Hepimiz bu sürecin bir aktörüyüz ve masadayız. Özellikle toplum bu süreçte önemli bir rol üstlenmeli. Bu da ancak yoğunlaşarak ve mücadeleye inanarak olur.”













