TC-Katar-Hamas ortaklığı

Dosya Haberleri —

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nun güzergahı

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nun güzergahı

  • Filistin-İsrail savaşından en çok Tayip Erdoğan memnun. Alevlenen çatışmalarla beraber İsrail-Suudi Arabistan ilişkileri donduruldu ve böylelikle Yeni Delhi’de imzalanan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nun geleceği belirsiz bir pozisyona düştü. Bu koridordan en çok rahatsız olan devlet TC’ydi. Erdoğan ve Hakan Fidan kendilerinin içinde olmadığı bir projenin başarılı olmayacağını söyleyerek tarafları örtük bir biçimde zaten tehdit ediyordu.

REWŞAN DENİZ 

 

Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de 09-10 Eylül 2023 tarihleri arasında yapılan G20 Zirvesi’nde dikkat çeken tarihi bir imza atılmıştı. ABD, Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve AB, kısa adı IMEC olan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nu kurduklarını açıkladılar ve mutabakat metnini imzaladılar. Biden girişimin temiz enerji, temiz elektrik ve toplulukları birbirine bağlayacak veri hatları döşeme için "sonsuz fırsatların" önünü açacağını söylemişti. Bu yolla bir yandan Hindistan’dan Avrupa’ya çeşitli mamuller taşınacak öbür yandan da Orta Doğu’nun enerji kaynakları hem Avrupa’ya hem de Hindistan’a gönderilecek. Arap ülkeleri, koridor kapsamında önemli bir gelir ve yatırım elde ederken petrol kaynaklarını satacak. Önerilen koridor, Hindistan'dan BAE'ye uzanacak, ardından Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail'i geçerek Avrupa'ya bağlanacak. Hindistan'dan yüklenen malların İsrail ve Yunanistan limanları üzerinden Avrupa'ya daha hızlı gönderilmesi projede öngörülüyor. 

Enerji krizi

ABD bu koridorun içinde yer almamasına rağmen bu yolla Çin'in "Kuşak ve Yol" projesine karşı koymaya çalışıyor. Çin’in küresel ekonomi üzerinde artan etkisini bu şekilde kırmayı amaçlıyor. Fakat diğer taraftan ise ABD bu yeni koridorla Avrupa’nın enerji bağımlılığını bir ölçüde azaltmayı öngörüyor ve böylelikle Avrupa’yı Rus gazına bağımlı olmaktan çıkarıp AB siyasetinde ve ekonomisinde daha belirleyici olmayı umuyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra Rusya’dan Avrupa’ya giden gaz akışının durmasıyla enerji krizi büyük bir sorun haline gelmişti. Avrupa'nın en büyük ekonomik gücü Almanya bu krizin en çok etkileneniydi. Zira Almanya bu yıl son üç nükleer santralini kapatarak 60 yıllık nükleer enerji macerasını sona erdirmişti. Söz gelimi buna karşın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, gelecek on yıllarda en az altı yeni nükleer reaktör daha inşa edeceklerini söyledi. Fransa enerji sorununu bu şekilde daha kolay çözecek. Almanya’da ise alternatif olarak görülen yenilenebilir enerji, milyonlarca insanın imalat sanayisinde çalıştığı bu ülkede gerekli enerjinin ancak çok az bir kısmını karşılayabilir. 

 

ABD bu işten rahatsızdı

Rus doğal gazını Baltıklar üzerinden Almanya’ya taşıyan Kuzey Akım-1 boru hattı, Angela Merkel’in Başbakanlığı sırasında 2011 yılında aktif hale gelmişti. Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere gibi ülkelerin baskısına rağmen Rusya’yla Kuzey Akım-2 Boru Hattı Projesi’ni de iptal etmemişti. Lakin Moskova’nın Kiev’e yönelik müdahalesinin ardından Berlin, bahsi geçen projeyi durdurmuştu. Washington, Obama yönetiminden itibaren zaten Kuzey Akım 2 boru hattına karşıydı. Hatta 2018 yılının Temmuz ayında Brüksel’de düzenlenen NATO zirvesinde Amerika Başkanı Donald Trump, Almanya Başbakanı Angela Merkel’e bu konudaki rahatsızlığını açıkça dile getirmiş ve Trump, Merkel’e, ”Bizim sizi Rusya’dan korumamız gerekiyor ama Almanya Rusya’yla boru hattı anlaşması yapıyor. Bana söyler misiniz bu doğru bir şey mi, bunu izah edin” demişti. 

Rusya, Baltık Denizi altından Almanya'ya taşınan Kuzey Akım 1 boru hattındaki doğal gaz akışını, “bakım çalışmaları nedeniyle” geçen yıl 11 Temmuz'da başlayarak 21 Temmuz'a kadar durdurmuştu. Akışın yeniden başlamasıyla derin bir nefes alan Almanya’nın sevinci fazla sürmedi nitekim Kuzey Akım-2 antlaşmasının iptaline Rusya daha fazla seyirci kalmadı. Kuzey Akım-2 boru hattını faaliyete geçirme teklifini kabul etmeyen Almanya’ya 31 Ağustos 2022’den itibaren Kuzey Akım 1 boru hattındaki gaz akışını tümden durdurarak cevap verdi. Almanya’da doğal gaz ve elektrik fiyatlarında belirgin artışlar oldu. Alman devleti enerji ihtiyacını daha masraflı olan sıvı gaz alımını artırarak kapatmaya çalıştı. Böylelikle ABD ve Katar gibi ülkelerden sıvı gaz alımını artırdı. Özellikle sağcı AfD gibi partiler Almanya’daki mevcut hükümetin ABD yanlısı politikaları üzerinden etkili bir propaganda yürüttü ve girdiği her seçimde oyunu artırarak çıktı. 

 

İbrahim Antlaşmaları

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nun hayata geçmesi için İsrail ve Suudi Arabistan arasında başlayan görüşmelerin devam etmesi ve nihai bir sonuca ulaşması gerekiyor. Suudi Arabistan ve İsrail ilişkilerinde normalleşme adımlarını atıldığı bir zamanda imzalanan bu antlaşmada Türkiye’nin devre dışı bırakılmış olması da oldukça önemli bir gelişmeydi. İsrail ile normal diplomatik ilişkileri olan 6 Arap ülkesi var: Ürdün, Mısır, Fas, Sudan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE). Son dördü 2020'de İbrahim Anlaşmaları'nın parçası olarak İsrail'le ilişkilerini normalleştirdi. Trump yönetimi tüm çabasına karşın Suudi kraliyetini katılmaya ikna edememişti, ama İsrail-Suud görüşmeleri devam etti. 20 Eylül’de Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu kapsamında New York'ta bulunan Biden, Netanyahu ile de bir görüşme gerçekleştirmişti. Netanyahu IMEC projesinin mimarı Biden'a "Sayın Başkan sizin liderliğinizde, İsrail ve Suudi Arabistan arasında tarihi bir barış sağlayabileceğimizi düşünüyorum" demişti. İsrail’in sevinci fazla uzun sürmedi zira Filistin-İsrail savaşı yeniden alevlenince Suudi Arabistan’la görüşmeler durdu. 

 

Hamas 'hainlik' olarak görüyordu

Hamas açıkça İbrahim Anlaşmaları’ndan rahatsız olduğunu dile getiriyor ve bu girişimleri 'hainlik' olarak nitelendiriyordu. En çok da Suudi Arabistan ve İsrail görüşmelerinden rahatsızdı. Zira Yeni Delhi’deki imzanın üzerinden bir ay geçtikten sonra 7 Ekim’de İsrail’e saldırarak en az 239 kişiyi rehin aldı, bin 400 kişi de öldürüldü. İsrail de Gazze’ye hava saldırıları ve kuşatmayı derinleştirerek cevap verdi ve kara harekatı başlatacağını duyurdu. Ardından Suudi Arabistan, Gazze'de yaşanan gelişmeler nedeniyle İsrail ile normalleşme sürecini dondurdu. Bu duruma Hamas’tan sonra en çok sevinen diğer aktör ise Türkiye Cumhuriyeti’ydi. Suudi Arabistan-İsrail ilişkilerinin askıya alınması ABD’nin tüm çabalarının da bir bakıma boşa çıkması anlamına geliyordu. Nitekim Biden 7 Ekim'den bu yana Hamas ve İsrail arasında süren savaşın ertesinde bir bağış kampanyası etkinliğinde yaptığı konuşmada, "Hamas'ın İsrail'e saldırmasının nedenlerinden biri, Suudilerle masaya oturacağını bilmeleriydi. Suudiler İsrail'i tanımak istiyordu." ifadelerini kullanmıştı. Bu oldukça dikkate değer bir açıklamaydı.

 

Koridordan en çok kim rahatsızdı?

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’dan en çok rahatsız olan ülke Türkiye’ydi. Ankara bu konudaki rahatsızlığını Cumhurbaşkanı seviyesinde ortaya koydu. Mutabakat zaptının imzalandığı Hindistan’dan dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Türkiyesiz bir koridor olmaz. Türkiye, önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda” demişti. Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da adeta tarafları tehdit edercesine Türkiye’nin içinde yer almadığı bu projenin ‘sürdürülemez’ olduğunu söylemişti. 

 

Neden bu çatışmalardan en çok TC memnun?

Hamas (İslamî Direniş Hareketi) 1987'de, Mısır merkezli Müslüman Kardeşler hareketinin Filistin kolu olarak Gazze'de kuruldu. Hamas ve AKP’nin ilişkileri her zaman iyiydi. Zaten AKP kurulduğu günden bu yana Müslüman Kardeşler’in Türkiye şubesi gibi çalıştı. 

Hamas’ın 2006 yılında Filistin Yönetimi'nde düzenlenen parlamento seçimlerini kazanması hem İsrail'e karşı mücadele hem de Filistinliler arasındaki ayrışmalar açısından bir dönüm noktası olmuştu. Seçimlerin ardından hem Hamas ve El Fetih arasında çatışmalar başlamıştı hem de İsrail devleti Hamas’ın seçim zaferini reddetmişti. Bu tarihten itibaren Filistin Yönetimi, fiilen Batı Şeria (El Fetih) ile Gazze (Hamas) arasında "iki başlı" hale geldi ve bir daha seçim de yapılmadı. Tayip Erdoğan da bu yıllarda Hamas’ın seçimdeki başarısını kabul etmeyen İsrail devletine 'onları halk seçti', 'seçilmişleri niye kabul etmiyorsun', 'Hamas’la masaya otur' minvalinde çıkışlar yapıyor ve Gazze üzerinden Müslüman dünyasının duygularına hitap etmeye çalışıyordu. Zaten Erdoğan, 2009’da Davos’taki şovu ile bu konuda zirve yapmıştı. Davos’ta seçilmiş Hamas’lı bakanların, milletvekillerin İsrail’in elinde esir olduğunu bağıra bağıra anlatan Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde ise aynı yıl KCK davalarıyla onlarca seçilmiş belediye başkanı tutuklandı. Bugün de Rojava’da hastane, elektrik tesisi gibi yerleri bombalatan Erdoğan pişkince İsrail’in zalimliğinden bahsediyor. 

Görünürde Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalardan en memnun olan lider Erdoğan. İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinin dondurulması ve böylelikle ticaret koridorunun belirsiz bir duruma düşmesi Erdoğan’ın görmeyi arzu ettiği bir tabloydu. 

Erdoğan, ABD’nin öncülüğünü yaptığı bu ticaret koridorunda Türk devletinin dışlanmasını içine sindirememişti. Erdoğan Hindistan dönüşü uçakta yaptığı açıklamada kendi kafasındaki koridordan ise şöyle bahsediyordu: ''Bu süreçte bizim çok önemsediğimiz bir adım ise Körfez'in bizimle beraber attığı adım. Irak, Katar, Abu Dabi üzerinden, Türkiye üzerinden Avrupa'ya giden bir yoldan, bir koridordan bahsediyoruz''. 

Katar sponsor, TC oyun kurucu

Erdoğan’ın Kalkınma Yolu Projesi adını verdiği bu ticaret yolu Irak üzerinden Türkiye’ye geçecek. Bu açıdan bakıldığında TC’nin Güney Kürdistan’da bütün imkanlarını seferber ederek PKK’ye karşı yürüttüğü savaşın nedeni daha iyi görülüyor. Erdoğan bir an önce PKK’yi bitirerek ABD’nin masasına 'Huzur ve güven içindeki bir Irak’ kartıyla oturmak istiyordu. Çünkü Erdoğan da biliyordu ki savaşın devam ettiği bir ülkede ABD de Avrupa da herhangi bir ticaret yoluna yatırım yapmak istemez. TC ve Erdoğan, PKK’yi 2023’e kadar bitirebileceğine inanmıştı veya inandırılmıştı. Cumhuriyetin 100. yılına PKK’nin olmadığı ve bu ticaret yolunun imzalandığı bir tablo ile girmeyi umuyorlardı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı ve PKK’nin mücadelesi Erdoğan’ın planlarını boşa çıkardı. NATO’nun ve KDP’nin, PKK’ye karşı savaşta Türk devletine her türlü desteği ve imkanı sunmasına rağmen istenilen sonuca ulaşılamaması PKK’nin Ortadoğu’da önemli bir siyasi aktör olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı. 

Yeni Delhi’de Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’nun ilanıyla Erdoğan güzel düşler gördüğü uykusundan uyandı. Ne PKK bitmiş ne de Kalkınma Yolu Projesi kabul görmüştü. Bu durum Erdoğan’ı oldukça öfkelendirdi; açık ve net bir biçimde 'Türkiyesiz bir koridor olmaz' diyerek oyunbozanlık yapacağı mesajını veriyordu. Hakan Fidan ise daha direkt bir üslupla tehdit ediyordu. Türk devletinin yetkili isimleri hala her fırsat bulduğunda uluslararası platformlarda bu koridorun başarıya ulaşamayacağını canhıraş bir biçimde anlatmaya çalışıyor ve inceden tehdit mesajları gönderiyor. 

Tüm bu gelişmeler akıllara ister istemez Hamas ile siyasi ve fikirsel ortaklık içinde olan AKP ve Erdoğan’ın 7 Ekim’de başlayan saldırılarda işin içinde olup olmadığı sorusunu getiriyor. Asıl hedef ise İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki görüşmeleri bitirip bu ticaret yolu antlaşmasını fiilen ortadan kaldırmak. Hamas’ın finansörlerinden olan Katar’ın da bu işin içinde olması muhtemel zira Erdoğan’ın bahsetttiği alternatif ticaret yolunun önemli ülkelerinden biri. Katar’ın Türkiye ile ilişkileri her açıdan iyi ve Ortadoğu’yu dizaynında Erdoğan’a sponsorluk yapıyor. Ticaret koridoru antlaşmasının imzalanması, ardından Erdoğan ve Fidan’ın tehditkar açıklamaları bir arada düşünülünce, Katar ve Türk devletinin Hamas’ı büyük bir operasyon yapması için cesaretlendirmiş olması muhtemeldir.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.