Terör ve Kürtler

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Ezilenlerin eşitlik ve özgürlük istemlerini terörle mücadele diye bastırmak hayali boştur. İnkâr ve imha operasyonlarını sürdürmek devletleri suçlu-soykırımcı konumuna taşımaktan başka bir işe yaramaz.

Lenin, yirminci yüzyılın başında emperyalistler arası bir paylaşım savaşının kaçınılmaz olduğunu ve bütün işçilerin buna hazır olması gerektiğini söylemişti. Ona göre, bu emperyalistlerin kendi arasında bir paylaşım savaşıydı ve işçilerin bu savaşa karşı çıkmaktan başka bir yolu yoktu. İşçi sınıfı bu savaşa karşı çıkmalı ve bu savaşı bir iç savaşa çevirerek devrimlerin yolunu açmalıydı. Bunu sadece Rusya işçi sınıfı ve yoksul köylüleri başarabildi. Çoğu emperyalist ülkelerde, işçi sınıfı sosyal şovenizmin etkisi altında önce “anavatanı savunmalıyız” deyince hem olamayan vatanlarını hem de özgürlüklerini kaybettiler. Bu süreçte Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz başta olmak üzere birçok ülkede faşist-nazist partiler iktidara geldiler. Bu partiler hep birlikte yeni bir paylaşım savaşına hazırlandı. İkinci paylaşım savaşı bu hazırlıklardan sonra başladı. Bu savaş sonunda Hitlerizmin ve faşizmin ezilmesiyle kurulan statüko 1990’larda yıkıldı. Bir dünya savaşıyla kurulan statüko gene bir dünya savaşıyla yıkılabilirdi. Bu nedenle o günlerde yıkılan eski statükonun yerine yenisi için yeni bir paylaşım savaşı başlamış oldu.

Tarihçilerin bazıları insanlığı aptal yerine koyuyor. Birinci savaşın sebebini Sırp veliahtının öldürülmesi olarak gösteriyor. Birinci savaşın bitmesinden sonra yirmi sene geçmeden ikincisi patlıyor. O günden sonra göreceli olarak en istikrarlı dönem yaşansa da, Kore, Cezayir ve Vietnam savaşı gibi birçok savaş art arda yaşandı. Filistin savaşı 80 yıldır sürüyor. SSCB ve ABD arasında kurulan nükleer denge döneminde göreceli olarak bir istikrar, silahsızlanma, detant ve barışçı bir süreç yaşandı. Ancak bu sürecin sonunda SSCB ve Varşova bloku dağılınca yeni bir paylaşım savaşı bütün boyutlarıyla gündeme gelmiş oldu. Bütün devletler sınırlarını genişletip yayılmak ya da olmazsa en azından sınırlarını korumak için müthiş bir silahlanma yarışına girmiş bulunuyor.

Kürtler 20. yüzyıl boyunca neredeyse aralıksız olarak isyan ettiler. Bütün isyanları kanla bastırıldı. Gazi Muhammed önderliğinde kurulan Mahabad Cumhuriyeti de kanla yıkıldı. Barzani önderliğindeki Federal bölgesel yönetim bir yandan Irak devletinin bir yandan da İran ve TC devletinin sürekli saldırıları altında. 2012-13 yıllarında siyasi diyalog sürecine giren Erdoğan daha sonra tam tersine kanlı bir inkâr ve imha süreci başlattı. Rojava devrimini yükselmesiyle Kobanê’de toprağa gömülen TC destekli DAİŞ vb. çeteler yerine TC ordusu artık bizzat kendisi savaşmak zorunda kaldı. Efrîn’in işgalinden sonra sürekli olarak Rojava’ya ve Güney Kurdistan’a yönelik işgal saldırılarını sürdürdü. Bu saldırıların her birinde kaç sivil, kaç çocuk nasıl ölüyor kimsenin umurunda değil gibi. Akşam sabah terör-terörle mücadele sözlerini diline dolayan bazı devletlerin yaptığı terör artık tepki görmeye başlamıştır. Devletlerin terörü bitmedikçe onlara karşı oluşan tepkileri terör diyerek bastırmak da olanaksızdır.

Ezilenlerin eşitlik ve özgürlük istemlerini terörle mücadele diye bastırmak hayali boştur. İnkâr ve imha operasyonlarını sürdürmek devletleri suçlu-soykırımcı konumuna taşımaktan başka bir işe yaramaz. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvurusuyla İsrail Lahey Adalet Divanı’nda yargılanmaktadır. Türkiye devletinin de aynı akıbete uğraması kaçınılmazdır.

Şeytan taşlama ibadetine alışkın olan Müslüman geleneğinin bir sonucu olarak, Erdoğan-Bahçeli diktası ve uzantıları ırkçı-dinci bir nefretle Kürtlere saldırarak yüz yıldır süregelen özgürlük istemini bastırmaya çalışıyor. Diyalog ve siyasi çözüm yerine inkâr ve imha siyasetinde inat etmek Türkiye devletini de İsrail gibi uluslar arası alanda sorgulanır ve yargılanır hale düşürecektir. Sayın Öcalan’a yönelik tecrit siyasetinin sonu kendilerini tecrit etmeye ve çöküşe sürüklemektedir.

Türkiye siyasetçileri bunu görüp çözüm yolunu bulabilecek midir? Seçimlerde kaç oy, kaç belediye alırız kavgasından önce bunun üzerinde durmaları daha önemlidir.

Şovenizmle oy kazanmak yerine barışçı çözümlerle halkların özgür geleceğini kazanmak daha önemli hale gelmiştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.