Seferberlik ve savaş

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan’ın normalleşme-yeni anayasa vb. palavralarının gerçeği seferberlik ve savaş halidir. Bu da geçmişte görülmedik ölçüde katliam, zulüm demektir. Dış düşmanlar dediklerine aldanmayın. Bölgeye yönelik tehditlerle birlikte en büyük saldırıyı daima içeride yapar. Türkiye tarihi de, bölge tarihi de buna tanıktır.

Yumuşama, normalleşme gibi bir yığın laf salatasının ardından çıka çıka seferberlik yetkisinin Erdoğan’ın şahsına verilmesi çıktı. Halkın vermediği yetkiyi zoraki bir yönetmelik değişikliği ile cumhur-çamur ittifakından almış oldu. Böylece hesap vermekten kurtulmak ve tam tersine muhaliflerini susturup intikam alacağı bir ortam yaratmak istiyor.

Zaten TC tarihinin çoğu çeşitli bahanelerle ilan edilen, Takrir-i Sükun yasasıyla (1925) başlayan sıkıyönetim, savaş hali ve OHAL ile geçmiştir. Arada sivil sayılan “Cumhur diktası” gibi dönemleri de reklam arası gibi gelip geçmiştir.

Şimdi de seferberlik yönetmeliği çıktı. 12 Eylül faşist kışla yönetmeliği kalkmadan OHAL kararnameleri ve şimdi de Seferberlik yönetmeliği.

“Erdoğan-Bahçeli diktası zaten her istediğini yapamıyor mu?” denilebilir. Ama durum o kadar basit değildir. Durumu netleştirmek için soruyu tersten de sorabiliriz:

Erdoğan’ın yapamadığı ne kaldı, niçin bu değişikliğe ihtiyaç duyuyor?

Erdoğan’ın tek adam-tek parti diktası halk desteğini kazanamadı. Tam tersine ayakta duramaz hale geldi. "Ekonomistim" deyip ekonomiyi de batıran Erdoğan’ın övüneceği bir şey kalmadı. Fiili şom ağızlı Cumhur tellalı Bahçeli’nin şikayetleri bitmiyor. Gene “DEM Parti kapatılsın, AYM dağıtılsın” vb. sayıklamaya başladı. Seçimlerden sonra “Bu devlet sandıkla kurulmadı” diyerek gerçek niyetini göstermişti. MHP hiçbir zaman demokrasiye inanmadı. Onların varlığı bile demokrasi için bir tehdittir. Türkeş de oyu %3 geçmeden uzun yıllar boyunca MC ittifaklarıyla siyasete yön vermişti. 12 Eylül askeri darbesi döneminde de “Fikrimiz iktidarda ama biz içerideyiz” diyerek Evren’e serzenişte bulunmuştur.

Türkeş’ten sonra, Bahçeli de oy oranı kaç olursa olsun devlet adına Erdoğan’a ayar vermektedir. Dikkat edilirse 2015 seçimlerinden beri AKP politikalarına yön veren Bahçeli olmuştur. MC’ler döneminde AP’de görülen MHP rahatsızlığının benzeri uzun süredir AKP içinde ve Bahçeli’ye karşı görülmektedir. Erdoğan bu kadar oy kaybına rağmen Bahçeli’ye toz kondurmamaktadır. Sinan Ateş cinayetinde bile Bahçeli’yi kurtarma derdine düşmüştür.

Bahçeli meydanı boş zannederek DEM Parti’ye ve diğer muhalif güçlere saldırmaktadır. Kendisi geçmişinin hesabını vermediği için aynı tempoyla devam ediyor. Ama biliniyor ki, MHP ve Bahçeli 1965’ten beri on binlerce devrimcinin katlinden sorumludur. Onlar Çatlıların, Kırcıların, Ağcaların, Çiftçilerin, Oduncuların eli kanlı suç ortağı ve elebaşıdır. Anlaşılıyor ki, şimdi de kendi camiası içinde infazlara başlamıştır. Sinan Ateş cinayeti Bahçeli’nin alnına yapışmıştır ve ne yaparsa yapsın bunun üstünü örtemez.

Bahçeli-Erdoğan diktası çözülmeyi ve dağılmayı engellemek için bir savaş kabinesine ihtiyaç duyuyor. Biçimsel olarak bile TBMM’nin varlığına dayanamayan Cumhur diktası böyle bir darbe yönetmeliği ile yaptığı-yapacağı her şeyin yasal kılıfını hazırlıyor. Cumhur diktası Meclisin elinde kalan son yetki kırıntılarını da gasp etmek ve meclisi tamamen devre dışı bırakarak, zaten zorlukla konuşan medyayı da susturarak keyfi diktasını sürdürmek istiyor.

Erdoğan’ın normalleşme-yeni anayasa vb. palavralarının gerçeği seferberlik ve savaş halidir. Bu da geçmişte görülmedik ölçüde katliamlar, zulümler demektir. Dış düşmanlar dediklerine aldanmayın. Gericilik sıkıştıkça gerginlik ve savaş politikalarına sarılır. Bu da bölgeye yönelik tehditlerle birlikte en büyük saldırıyı daima içeride yapar. Türkiye tarihi de, bölge tarihi de buna tanıktır.

Artık Erdoğan seferberlik ilan etti mi kim takar AYM’yi, kim yazar AİHM ve benzeri kurumları. Onları artık okuyan-yazan hatta hatırlayan bile kalmaz.

İşçiler grev mi yapacak? Vay hainler…

Kürtler anadil mi diyecek? Vay bölücüler…

Çay ve diğer üreticiler alım fiyatına itiraz mı ediyorlar? Vay çay, patates, soğan teröristleri vaay…

Dönüp dolaşıp geldik “beka” meselesine.

Diktatörler yasaları değiştirip en ağır cezaları vererek iktidarda kalabileceklerini ve istediklerini yapabileceklerini zannederler. Ama bunun yapamayacaklarını anlayana kadar iş işten geçer. Sembol haline gelen Kobanî, Gezi ve HDP davaları da bunun göstergesi olmuştur.

Tüm ezilenlerin yeni zulüm yasalarına karşı direnmesi ve ayağa kalkması kaçınılmazdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.