Erdal Eren’den Narin’e
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Faşist Evren için adalet ölçüsü “Bir o taraftan bir bu taraftan astık” deyip savunmak ve avunmaktı. Vietnam’da My Lai katliamını yapan ve birçok çocuğu öldüren generaller de gelen eleştiriler üzerine “Ölecek yaştaydılar” diyordu. 12 Eylül faşizminin doğrudan ürünü ve mirasçısı olan Erdoğan diktası da onların yolundan gitti.
12 Eylül 1980 faşist darbesinin yıldönümü nedeniyle kınama açıklamaları yapılıyor. O günlerde yükselen devrimci muhalefete karşı gerici güçler saldırıya geçmişti. Gericilerin duayen şefi Celal Bayar “Bu kış komünizm gelebilir” diyerek korku yayıyor ve orduyu alarma geçiriyordu.
12 Eylül faşist darbecileri Erdal Eren hakkında verilen adli tıp raporlarına rağmen idam cezasını infaz ederek halka gözdağı veriyorlardı. Faşist Evren için adalet ölçüsü “Bir o taraftan bir bu taraftan astık” deyip savunmak ve avunmaktı.
Vietnam’da My Lai katliamını yapan ve birçok çocuğu öldüren generaller de gelen eleştiriler üzerine “Ölecek yaştaydılar” diyordu.
12 Eylül faşizminin doğrudan ürünü ve mirasçısı olan Erdoğan diktası da onların yolundan gitti.
Erdoğan’ın “Kadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılacaktır” ve de “Örgüt üyesi olmasa bile üyeymiş gibi cezalandırılacak” diyen TMK yasalarından sonra yüzlerce çocuk meydanlarda vuruldu. Vurulmayanlar zindanlara dolduruldu. Zindanlarda tecavüze kadar her türlü zulmü gördü. 12 yaşındaki Uğur’un 13 kurşunla vurulup toprağa düşen küçük bedeni hala kanıyor.
Paramparça edilen Ceylan Önkol’un zeytin gözleri hala bize bakıyor. İçimizdeki katillerini arıyor. Böyle yüzlerce çocuk var. Her gün bir yenisine tanık olduğumuz kadın cinayetleri de bu dönemde verilen eğitimin sonucudur.
Son günlerde, her yerde birinci haber olan Narin’e gelirsek, küçük Narin işte bu birikimin sonucunda planlı olarak katledilmiştir. Katledilmesinden cenazesinin önce saklanmasına, sonra da bulunmasına kadar en ince detaylarıyla planlı bir cinayettir. Aile boyu değil, köy-kasaba boyu da değil, ülke boyu bir cinayettir. Kamuoyu cinayetin peşini bıraksaydı önceki binlerce kayıp ve cinayet gibi bu da adliyenin tozlu arşiv raflarında unutulup gidecek ve zaman aşımıyla dosya kapatılacaktı. Siz bakmayın yetkili-etkili kişilerin suçluların telaşıyla esip gürlemelerine… Olay, yani bu kanlı ve vahşi cinayet bütün failleriyle açığa çıkarılacakmış da, sorumlular en ağır şekilde cezalandırılacakmış da…
Bütün dünyanın gözü önünde haftalarca yapılan şovdan sonra, sayısız senaryo oynandıktan sonra bu laflara kim inanır? Ayrıca AKP milletvekili olan Galip Ensarioğlu gibi aile dostları bu aileyi kurtarmak için her şeyi yapıyor ve yapacaktır. Siz, bırakın en ağır biçimde cezalandırmayı da, normal bir yargılama olması için kirli ve kanlı ellerinizi yargının üzerinden çekin, yeter. Ama ne gezer!
İlk günden beri abartılı biçimde şov yapmalarından bir pislik peşinde koştukları belliydi.
Köyde tetikçi Hizbullahçılar'ın bir ağırlığı var. Daha önce de benzeri cinayetler işlenmiş ve üstü örtülmüş. Narin cinayeti vesilesiyle daha öncekiler de araştırılırsa önemli bir iş başarılmış olur. Ama çok kolay değil.
Ortada AKP+Hizbullah+DAİŞ suç ortaklığıyla işlenmiş bir çocuk cinayeti var. Bu devlet boyu cinayetin açığa çıkarılıp hesap sorulması mümkün ama büyük bir mücadeleyi gerektiriyor. Yoksa daha önceki yüzlerce cinayet gibi, Uğurlar-Ceylanlar gibi, Roboskê gibi yeni bir dosya daha zaman aşımına gidecek demektir.
Hala utanmadan "Eğitimin amacı, bilgi edinmek değildir. Eğitimin amacı, Allah korkusu ve kuldan utanmaktır" diyen Hulusi Akar, bütün memlekete korku salacağına bu köyün halkına ve Narin’i katledenlere bu eğitimi verse etkili olur mu acaba?
Yoksa AKP-MHP-Hizbullah-DAİŞ kadrolarını mı önce eğitime almalı?
Ama onlar zaten bu işler için eğitilmemiş mi?
12 Eylülcü faşist generaller devletin bütün gücünü sol muhalefetin üstüne sürerken, devlet okullarına da mecburi din dersleri koymuş ve her türlü tarikatı güçlendirip devleti parsellemişti. AKP-MHP diktası da onların üstüne tüy dikti. İşte bu ırkçı-dinci eğitimin sonuçlarını görüyoruz.
Türkiye’nin sorunu din eğitimi değildir. Din eğitimi fazlasıyla verildi ve Diyanet İşleri Başkanlığı birkaç bakanlık bütçesini yutuyor. Artık gerekli olan devlet kadrolarından başlayıp demokrasi, hukuk, ahlak, eşitlik ve özgürlük eğitimidir.