Türk tipi iktidar İslamı…

Forum Haberleri —

.

.

  • Türk tipi iktidar İslam, Ortadoğu'da uzun yıllar yurtsuz kalmış egemenlerin İslam’daki cihat ve fethi kavramlarına dört ele sarılmasından başka bir şeyi ifade etmiyor. Ayasofya’nın cami yapılması ‘kılıç hakkı’ dedikleri bu tarihsel kodun güncellenmesi sonucunda olmuştur.

Cihan EREN

Düşünenler, gerçeğe, hakikate bağlı kalmanın ahlaki değerini bilenler ve hissedenler her gün birçok musibet görüyor. Aklını kullanan vicdan sahipleri, yaşananlardan ders çıkarıyor. Bugünden tarihe, tarihten bugüne bakarak muhasebe yapıyor. Bu muhasebe daha iyi ve doğru kararlar aldırıyor.


Vicdanlı müslümanlar, son on yılın gelişmelerinden büyük dersler çıkarmaya devam ediyor. DAİŞ-Nusra gibi selefi cihadistlerin, ihvan gibi milliyetçilerin İslam'i yorumu, bu yoruma dayanarak işledikleri cinayetler vicdan sahibi her Müslümanın kendini sorgulatmasını sağlıyor. El-Kaide DAİŞ ve Nusra gibi örgütlerin, Mısır’ı üs yaparak kuzey Afrika hattını ele geçirmeye çalışan ABD ve AB destekli İhvanın, Müslüman halklarda karşılık bulmaması, toplumsal desteğini kaybetmesi, müslüman halkları etkileyebilecek hatırı sayılır bir kesimin demokratik fikir ürettiğini, bu fikrin müslüman halkları kültürel ve dini değerlerini de esas alan bilimsel ve demokratik siyasi hareketlere meyil göstermesinden de anlaşılıyor. Kuzey Doğu Suriye örneğinde görüldüğü gibi tüm saldırılara, zorluklara ve eksikliklere rağmen sistemlerini geliştirmesi de bunu gösteriyor. Kürdistan’da toplumsal gelişmenin böyle olduğu, Arabistan’da ise toplumsal eğilimin bu yönde ilerlediği görülüyor. Bu demokratik gidişata ters giden tek yer Türkiye ve zihniyet olarak da Türk tipi iktidar İslamcılığı oluyor.


Erdoğan'ın İBB döneminden, AKP'nin ise kurulduğu günden beri Müslüman halklara küresel sermaye güçleri tarafından propaganda edildiği biliniyor. Erdoğan ve AKP, Müslüman halklara model olarak sunuldu. Güç verildi. Sonrasında da himayesine malum çeteler verilerek Müslüman coğrafyasında ameliyatlara girişildi. Bu, egemen sistemin Türk iktidar İslam’ını kullanarak, Müslüman halklara dönük gerçekleştirdiği tarihin en büyük saldırılarından biri oldu.


Küresel güçler, Arap iktidarların baskısından bıkmış, eziyet çeke çeke sabrı kalmamış ve gericiliğinden bezmiş Arap halkların tepkisini, Türk iktidar İslam'ı denetimine verdikleri çetelere yönlendirmek suretiyle çıkarları doğrultusunda kullanmak istemiştir. Nasıl sonuçlanacağı tam belli olmayan bu saldırı tarzı, şimdi Libya’da deneniyor. Yaşananlar, küresel güçlerin amaçlarından birinin de Erdoğan ve AKP denilen projeyle İslam’daki demokratik ve ahlak değerleri dejenere ederek, Ortadoğu halklarını kapitalist sisteme mecbur etmek olduğunu şimdi daha iyi gösteriyor. Suriye'de selefi cihadistlerle, Libya’da ise İhvancılarla İslam’daki demokratik ahlaki değerlerin gözden düşürülmesi için hazırlanmış bir plan Türk iktidar İslam eliyle yürütülüyor. Türk iktidar İslam zihniyeti son on yıldır Neo-Osmanlıcılık adı altında Kürtler ve Araplar başta olmak üzere Ortadoğu halklarının kanını döküyor. Erdoğan AKP Türkiye'sinin, DAİŞ’in Suriye ve Irak’ta uyguladığı yöntemin aynısını kullanarak, dünyanın her yerinden Libya’ya referansı iktidar İslam olanlardan müteşekkil çeteler göndermesi, İslam kullanılarak oynanan oyunun son perdesine benziyor.


Türk tipi iktidar İslam, Ortadoğu'da uzun yıllar yurtsuz kalmış egemenlerin İslam’daki cihat ve fethi kavramlarına dört ele sarılmasından başka bir şeyi ifade etmiyor. Bu İslam anlayışı, Arap egemenlerin yorumundan çok daha geri bir İslam yorumu oluyor. Bu zihniyetle Türk egemenlerin ihtiyaçlarına göre bir cihat ve fethi yorumu geliştirilmiş, politikası şekillendirilmiştir. İslam’daki diğer tüm ilkeler de bu iki kavramın kullanılmasını kolaylaştırmak için yorumlamıştır.


Türk egemenlerin cihat-fethi yorumu, zaman ve mekandan kaynaklı, Hıristiyan halkların yaşadığı toprakları hedef olarak seçmiştir. Bu da Türk iktidar İslam genetiğinde Arap, Kürt ve Fars egemenlerden farklı olarak derin ve büyük bir Hıristiyan karşıtlığını beraberinde getirmiştir. Ayasofya’nın cami yapılması ‘kılıç hakkı’ dedikleri bu tarihsel kodun güncellenmesi sonucunda olmuştur. Erdoğan ve AKP’nin sıkıştığında Türklerdeki ‘kafir Hıristiyan’ düşüncesini yaratan yorum biçimini daha sık kullanması da bu tarihsel gerçeklikle ilintilidir. Özcesi yurt edinmek için Türk iktidar İslam'ında cihat-fethi çizgisi hakim zihniyet ve uygulama olarak yer almış, Hıristiyan halklara saldırmanın gerekçesini oluşturan temel iki kavram olmuştur.


Lozan’daki tartışmalarda, 1923 yılında kurulan Türk ulus devletinin hak iddia ettiği topraklarda yaşaması, halklara ve sosyalizme karşı durmasına bağlanarak kabul edilmiştir. Kapitalizm, SSCB’nin kurulmasını büyük tehlike ve tehdit gördüğü için, Ak Deniz ve Ortadoğu havzalarını koruyacak bir devlete ihtiyaç duymuş, TC’nin kuruluşuna onay vererek tedbir almak istemiştir. Böylece Kapitalist Hıristiyanlar, Türk egemenlerinin atalarına karşı kullandığı iktidar İslam'ı, Türkler eliyle kendileri için kullanmaya başlamıştır. Bu nedenle kapitalizm adına anti-komünist görev üstlenmiş Alman devleti, 20.yy’da Türk iktidar İslam'ının en büyük destekçisi olmuştur. Böylece Türk tipi iktidar İslam’da iki temel argüman olmazsa olmaz olarak yer almıştır; Osmanlıdan kalma anti-Hıristiyan ve ulus devletle birlikte anti komünizm. Türklerde ‘dinimizde…’ cümleleri ile başlayan anlatımların yarısı anti Hıristiyanlık cümleleri ise diğer yarısı anti sol ve komünizm ifadeleridir. Bu İslami anlayış, Erdoğan ve AKP politikalarında milliyetçi tonda güncellenmiştir.


Bu kısa hatırlatmalarla Ayasofya meselesine bakıldığında atılan adımın Kemalistlerin iddia ettiği gibi cumhuriyet değerleriyle hesaplaşma ya da seçim ile ilgili değildir. Türk iktidar İslam’ını en başta Kemalistler kabul etmiştir. Diyaneti M. Kemal kurmuştur. Erdoğan, işgal ettiği Suriye ve Libya topraklarını elde tutabilmek için bu adımı atmıştır. Çünkü bu alanlarda karşısındaki asıl güç Hıristiyan devletlerdir. TC’nin buralarda savaşa bilmesi için büyük bir askeri ve ekonomik güce ihtiyacı vardır. Elinde bu olmadığına göre, savaştırdıklarını motive edecek bir araca ihtiyaç duyulmuştur. Ayasofya bu araçtır. Bu adımla cemaat eğitimlerinden geçmiş, çoğu yoksul paralı Türk askerlere ve beraberindeki çetelere İslam'ın zaferi için savaşıyorsunuz propagandasına argüman oluşturulmuştur. Diyanete bağlı ve aynı zamanda MİT elemanları da olan dini lafzı bilen eğitmenler, işgalde kullandıkları çetelere verdikleri eğitimlerde Osmanlıyı güncellenmekten dem vurmaktadırlar.


Erdoğan-Bahçeli TC’sinin DAİŞ’ten farkı, daha politik olması, siyasi dengeleri okuyarak eyleme geçmesidir. Yoksa zihniyete, nihai hedeflerde aralarında bir fark yoktur. Demokratik değerlere gerçek büyük tehdit de budur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.