Türkiye Suriye’de demokratik çözüme karşıdır
Forum Haberleri —

Suriye
- Erdoğan istediği kadar Colani’yi kırmızı halı sererek sarayda karşılasın, boştur. Engeller artarsa “sen sanıksın” deyip cazalandırırlar. İran’dan boşalan yerleri de vermezler. Öyle uzun süre artık cihatçı çeteleri besleyen-donatan konumda da tutmazlar.
- Türkiye ve İran bölgede eski statükonun yıkılıp, İsrail öncülüğünde yenisinin inşa edildiğini ve bu bağlamda sıranın kendilerine geldiğini görmezlerse fena yanılırlar. Eninde sonunda başında ABD, İngiltere ve İsrail’in olduğu küresel çıkarlara göre dizayn edilecekler.
ALİ AKTAŞ
Suriye’de 8 Aralık’tan bu yana yaşananlar demokratik bir çözümün zor olacağını gösteriyor. HTŞ yapı olarak demokrasiden uzaktır. El-Kaide ve DAİŞ devamı olan bu yapı Suriye’de herkesi kapsayan bir demokratik çözüm sağlayamaz. Faşist-islamcı çete başlarının “zafer” kongresinde Colani’nin cumhurbaşkanı seçilmesi de bunu gösterir. Suriye’de başta Kürtler olmak üzere etnik, din ve kadın gerçeğini dışlayan bir çözüm iç savaşa ve bölünmeye götürür. Bu çete örgütlerin öngördüğü merkezi sistemle Suriye’de kontrol sağlanıp sorunlar çözülmez. ideolojik-politik ve örgütsel olarak faşist-islamcı olan bu yapılar dıştan dayatmayla da demokratikleşmez. Israr edilirse zaman kaybı olur, İran, Rusya ve Esad’ın geri dönüşüne fırsat verilmiş olur. Colani şimdilik herkese “olur” diyor, ama fırsat bulursa Taliban’ı bile geçer. Kadına karşı tutumu bile bunu kanıtlıyor. Belki sırf dereyi geçmek içindir, yoksa tehlike kapıdadır.
Dışarıdan dayatmayla birileri demokratikleşşeydi yüzyıldır bölge ulus- devletleri ve başta da TC olurdu. Olunmuyor ve küresel egemen güçler de bunları demokrasi için değil, çıkarları için kurdu ve bugün de aynı nedenle yıkıyorlar. HTŞ’li yapılara yaklaşımı da aynıdır. Bugün bölge dizayn edilirken de yine önde olan demokrasi değil, çıkarlardır. Ama Suriye-Irak-İran-Türkiye gibi çok uluslu-dinli ülkelerde artık eski katı ulus- devletle istikrar sağlanmayacağını da biliyorlar. Bu nedenle yeni rejimleri kurarken daha kapsayıcı olmak zorundalar. Ama bu çözümler HTŞ’lerle olmaz. Demokrasi halkların kendini yönetmesi, iktidar paylaşımı ve birey-toplum yaşamının özgürleşmesi demektir. Cihadistlerle bu sağlanamaz. Olur denirse, Afganistan’da Taliban’a baksınlar. Kadınla var olan, ama elini tutmayan, dışarı çıkışını-bakışını bile yasaklayan erkek yapılar ancak kafa kesmeye devam eder. Suriye’de olan da budur. Öküz altında buzağı aramak zaman kaybıdır, sorunları çözmez.
Şimdi Suriye’de demokratik çözüm önünde sırf HTŞ-Colani değil, Türkiye de engeldir. Suriye’ye operasyon yapanlar, HTŞ’nin yönünü Şam’a, TC-SMO’nunkini de Kürtlere verdiler. Böyle olunca Türkiye Kürt kırımına devam ediyor, Osmanlıcılıktan-işgalden vaz geçmiyor. HTŞ-Colani eliyle Suriye’yi bahçesi yapıp Rojava’yı Gazze yapmak istiyor. Eğitip donattığı faşist-islamcı El-Kaide ve DAİŞ çeteleriyle birlikte Rojava’yı ve Kürtleri ezmek istiyor. Esad kaçınca buna daha da hız verdi. “Fırat’ın doğusunu hal ettim, batısını da hal edeceğim”, “Ya silah bırakırlar ya da silahlarla birlikte gömeceğim” diyor. Öncesi de var, ama 8 Aralık’tan beridir Kuzey ve Doğu Suriye’de her gün katliam yapıyor. Kadın-erkek, çocuk-yaşlı, sanatçı -gazeteci, sivil-asker ve eğitimci-sağlıkçı demeden kime ulaştıysa alt yapıyla birlikte yok ediyor. Yaşama dair ne varsa saldırıyor. HTŞ-Colani’yi Şam’da iktidar yapıp sırayla ayağına giden güçlerse seyrediyor. Hani aranan teröristti! Her şey ekonomik-siyasal çıkarlar içinse gerisi teferruattır. Böyle olursa Suriye’de savaş biter mi, çözüm, barış ve demokrasi gelir mi?
Suriye’de tabii ki soykırımla da olsa bölgeyi dizayn eden küresel güçler var. HTŞ-Colani’yi iktidar yapan da bunlardır. Başında da ABD, İngiltere ve İsrail var. Tabii diğer küresel Batı güçleri de var. Esasen tümden NATO var. Böyle olmasaydı İran ve Rusya, Suriye ve bölgede alt olmazdı. Türkiye’ye bu konuda taşeron-tetikçi bir rol verdiler. Rusya ve İran’dan koparıp sıkı bağlamak için yaptılar. “Tuzağa çekildi” diyen de var. Yani BM’nin de kabul ettiği teröristlere yardım-yataklık yaparak bir rejimi devirdi. Trump, Erdoğan’ı överek “sanıksın” dedi. Türkiye haddini aşarsa, ki aşıyor, zamanla bunu pahalıya öder, hatta Suriye’nin akibetine uğrayabilir. Zira bu devletleri kuranlar, engel hale gelince yıkıyorlar. Dikkat edilirse hizmette kusur yoksa Taliban-HTŞ, general-kral, faşist-terörist de olsa yaşatıyorlar. Aksisi demokratik de olsa yıkıyorlar. Öyle “NATO üyesiyim, yıllarca hizmetim var, bana karışmazlar” demek, kurtarmıyor.
Bu bağlamda sıranın Irak, İran ve Türkiye’ye geldiği söyleniyor. İran Irak’tan da atılıp uzlaşmaya zorlanacak, yoksa yıkarlar. İran demokratikleşse bile, ki asla olmaz, kurtulmaz, zira istenen Batı ve İsrail’in hizmetine girmesidir. Türkiye de benzer durumla karşı karşıyadır. HTŞ-Colani ve Suriye’yi ona bırakmazlar. Erdoğan istediği kadar Colani’yi kırmızı halı sererek sarayda karşılasın, boştur. Engeller artarsa “sen sanıksın” deyip cazalandırırlar. İran’dan boşalan yerleri de vermezler. Öyle uzun süre artık cihatçı çeteleri besleyen-donatan konumda da tutmazlar. Osmanlıcılığa da bilinen nedenlerle izin vermezler. Onun göçmenleri, faşist-islamcı güçleri nasıl bir tehdit olarak kullandığını ve Osmancılıkla neyi hedef aldığını biliyorlar. Rusya ve İran’la aralarını açmak için Suriye’de biraz rol verdiler ve belki aynı nedenle Irak’ta da verirler. Ama bunu kendine bağlamak, zayıflatmak için yaparlar. Kürt düşmanlığında ve PKK ile savaşta da verecekleri taviz-destek artık sınırlıdır. Türkiye fazlasını isterse, mesela İsrail’i zorlar, dizayn ve enerji hattına köstek olursa affetmezler. Suriye’de Kürtler ile diğer etnik ve dinsel yapıları dışlayan merkezi sistemde, işgal-savaş ve oyun bozanlıkta ısrar ederse de af etmezler. Zira Kürtlerin direnişi birçok oyunu bozdu ve hegemonik güçler de son tahlilde TC için zaman kaybını ve Kürtlerden olmayı göze alamazlar. Kürtlersiz Suriye’de Türkiye’ye dayanan HTŞ ve SMO demek, İran’a dayanan Hizbullah demektir ki, İsrail için de büyük bir tehlikedir, kabul etmezler.
Dolayısıyla daha şimdiden denilebilir ki Suriye’de işler Türkiye’nin istediği gibi gitmiyor. QSD-YPJ ve YPG direnişini aşamadı. Trump’tan beklediği izin de hala çıkmadı. Dahası tüm vahşetine rağmen Fırat’ın doğusuna geçemedi. Kobanê gibi Tişrîn ve Karakozak da düşmedi. QSD-YPG ve YPJ ile halkların ortak direnişi zafer kazandı. İleride Dürziler, Aleviler, seküler Araplar ve kadınlar da katılınca bu direniş tüm Suriye’ye yayılabilir. Ayrıca TC savaşta dayatırsa birçok çete “Esad yıkıldı, Suriye özgürleşti, evimize dönüyoruz” diyebilir. HTŞ-Colani üzeri merkezi devlet, Arap cumhuriyeti, Kürtsüz ve cihadist Suriye’de ısrar ederse iç savaşa ve bölünmeye yol açar ki, bunu şu an küresel güçler de istemez. Zira Suriye’de kuracakları modelle bölgeyi dizayn edecekler. Kaldı ki Suriye’de iç savaş ve bölünme Kürtleri Irak, İran ve Türkiye’de de savaş ve bölünmeye sevk eder, bu da bölgede üçüncü küresel savaşı çok şiddetlendirir. O halde Türkiye ve İran bölgedeki gelişmeleri doğru okuyup Kürtlerin uzattığı barış elini sıkmalıdır. Yoksa Kürtlerin direnişi sonucu küresel güçler de çıkarları ve İsrail’in güvenliği için buna zorlayacaktır.
Demek ki Emevi Camii’nde namaz kılmak, Kasiyun Dağı’nda çay içmek, Halep’e bayrak asmak ve Fransa’ya “küçüktür, muhatabımız değil” demekle Suriye’ye hakim olunmaz. Kuveyt sahilinde namaz kılan Saddam’a ne olduğunu Erdoğan unutmamalıdır. Namaz-oruç-hac gibi ritüeller kurtarıcı olsaydı islam güç ve devletleri böyle kokan çöpler ve vahşet mezbahaları olmazdı. Küresel güçlerin kapısında dilenip el-pençe etmezlerdi.
Türkiye ve İran bölgede eski statükonun yıkılıp, İsrail öncülüğünde yenisinin inşa edildiğini ve bu bağlamda sıranın kendilerine geldiğini görmezlerse fena yanılırlar. Eninde sonunda başında ABD, İngiltere ve İsrail’in olduğu küresel çıkarlara göre dizayn edilecekler. Bundan kurtulamazlar. Türk-Fars-Arap egemenleri ders çıkarmazsa yarın karşılarında başta Kürtler olmak üzere diğer ulus- devletleri de bulacaktır. Türk, Fars, Arap ve Yahudilere ulus- devlet kuranlar yarın, ki bunun şartları doğmuş, Kürtlere de kurar ve bunu isteyen çok Kürt de var, kapıya dayanırsa PKK de karşı çıkmaz.
Dolayısıyla Önder Öcalan ve PKK’nin ulus- devlet içermeyen demokratik ulus ve konfederalizm çözümü zayıflık değil, bölgenin realitesini-tablosunu kapsıyor. Bu proje kurulacak yeni statüko ve ulus- devletlere de karşı değil, sırf halkların, dinlerin, mezheplerin ve kadınların ortak ve kardeşçe yaşaması önünde engel olmamasını, demokratik ve özgürlük istemlerine duyarlı olmasını istiyor. Önder Öcalan, bölgedeki gelişmeleri ve tırmanacak olan savaş gerçeğini dikkate alarak barış, demokrasi ve özgürlük için tarihi çıkışa-hamleye hazırlanırken, Türkiye-İran-Irak ve Suriye’nin sırf Türk, Fars ve Araplardan oluşmadığını görerek her güç ve birey, halk ve toplum, devlet ve örgüt, parti ve kurum doğru karşılık vermeli ve olumlu anlamda üstüne düşeni yapmalıdır. Aksi halde bu son şans olabilir ve bilinmeli ki gerekli olduğunda Kürtlerin de bölgede ve dünyada ittifak yapıp ulusal devlet yolunda ilerleyeceği güç ve imkanlar ortaya çıkmıştır.