Türkiye'ye süre, Komisyon'a tavsiye

Avrupa Komisyonu
- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 'umut hakkı' ile ilgili geçici kararında, Türkiye’ye AİHM kararlarını hızlı ve etkili şekilde yerine getirilmesi çağrısında; Meclis'te kurulan Komisyon'a da sorumluluk alma tavsiyesinde bulundu.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 'umut hakkı'na dair açıkladığı ara kararda, Türkiye’yi gecikmeden adım atmaya çağırdı ve bir kez daha 10 aylık süre tanıdı.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Emin Gurban, Civan Boltan ve Hayati Kaytan’ın 'umut hakkı'nı da kapsayan, “Gurban Grubu” dosyasına dair ara kararını açıkladı. Komite, 15-17 Eylül'de gerçekleştirdiği İnsan Hakları Toplantısı sonrası açıkladığı kararda, 'Gurban Grubu' dosyasındaki kararların hızla uygulanmasını sağlamak için müebbet hapis cezalarına ilişkin inceleme mekanizması sağlayan yeni bir eylem planı çerçevesinde yasal değişikliklerin yapılmasını istedi. Komite, Türkiye’nin bununla sınırlı kalmayıp Meclis’te kurulan Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun gerekli yasal düzenlemeleri hayata geçirmesi için kullanılabileceğini belirtti. Kararda, Meclis tarafından bu konuda daha önce sunulmuş olan yasa tasarılarının kabul edilmesi önerisi de yer aldı. Komite kararında, ulusulararası hukukun müebbet hapis cezası verilmesinden itibaren en geç 25 yıl sonra inceleme yapılmasını sağlayan mekanizmaların olması gerektiğini hatırlattı.
Türkiye’nin yeterli tedbirleri ve gerekli yasal tedbirleri almamasından da üzüntü duyan Komite, yetkilileri daha fazla gecikmeden gerekli tedbirleri almaya çağırdı.
Haziran 2026'ya kadar
Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen karar metninde özetle şunlar yer aldı:
* Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesinin 2. bendine göre, kesinleşmiş kararlarının yerine getirilip getirilmediğini denetler;
* Mahkemenin, başvuranların ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası nedeniyle - salıverme imkânı olmayan, belirli bir azami süre sonrasında gözden geçirilemeyen, yasalara göre hüküm verilen ve bu da cezanın gözden geçirilmesine izin vermeyen bir mekanizma içermeyen (örneğin, yaşam boyu hapis cezaları) ihlal nedeniyle Sözleşme'nin 3. maddesini ihlal ettiğine ilişkin nihai kararlarına dayanarak;
* Bakanlar Komitesi'nin, önceki kararlarında (1419. ve 1507. toplantılarında) belirtilen, yukarıdaki ihlale ilişkin bireysel tedbirlerin, belirli bir azami süre sonunda gözden geçirilmesine ve salıvermeye imkan tanıyan genel ölçütlerin uygulanması gereğini hatırlatır;
* Mahkemenin, devletlerin ceza adaleti ve hüküm verme konusunda takdir alanına sahip olduğunu kaydettiği halde; uluslararası hukukun, yaşam boyu hapis cezasının konulmasından itibaren en geç 25 yıl içinde gözden geçirme mekanizmalarını yeniden oluşturulması;
* Mahkemenin, söz konusu vakalarda bulunan ihlalde, başvuranların yakında serbest bırakılma ihtimalini gerektirmediği yönündeki açıklamasını da dikkate alınması;
* Her devletin, Sözleşme'nin 46. maddesinin 1. bendine göre, mahkemenin nihai kararlarına tam, etkili ve zamanında uyma zorunluluğunu vurgulaması;
* Türkiye’nin söz konusu kararlarda belirtilen Sözleşme şartlarına uygun yasa veya diğer uygun önlemleri almakta ciddi şekilde yetersiz kaldığına derin üzüntü duyduğunu ifade etmesi;
* Yetkililere, gecikmeksizin gerekli adımları atmaları çağrısında bulunması;
* Yetkililerin, söz konusu grup davanın hızlı uygulanmasını sağlamak amacıyla yeni İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde yasa değişiklikleri veya Meclis'e önerilen yasa tasarılarını değerlendirmek, 'terörsüz Türkiye' girişimi ve yeni kurulan 'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun alternatifleri değerlendirmelerini teşvik etmesi;
* Diğer üye devletlerin bu tür gözden geçirme mekanizmalarını kurmuş olmalarından ilham almaya devam etmeleri yönünde onları cesaretlendirmeleri;
* Son olarak, yetkililerin önümüzdeki Haziran 2026 sonuna kadar, söz konusu grup davanın hızla uygulanmasını sağlamak amacıyla alınan önlemler hakkında bilgi sunmaları talebinde bulunması.
Seçilmişler de gündemdeydi
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 15-17 Eylül'deki 1537. toplantısında, Selahattin Demirtaş (No. 2) ve ilgili davaların uygulanmasını da yeniden gündeme aldı. Komite, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını hatırlatarak, Demirtaş ve diğer seçilmiş milletvekillerinin yeterli delil olmadan tutuklandığını, bu tutuklamaların siyasi amaç taşıdığını ve ifade özgürlüğü ile siyasi temsiliyet haklarını ihlal ettiğini vurguladı. Bakanlar Komitesi, Anayasa Mahkemesi’nin başvuruları incelememiş olmasından derin kaygı duyduğunu belirtti ve Türkiye’yi, AİHM kararlarına uygun şekilde Demirtaş ve diğer başvurucuların derhal serbest bırakılması için adım atmaya çağırdı. Komite, mahkemelerce alternatif tedbirlerin değerlendirilmesini önerdi.
Genel tedbirler bağlamında ise Komite, Türkiye’nin halen mevcut anayasal ve yasal çerçeveyi yeterli görmesini eleştirerek, bunun siyasi çoğulculuğu ve muhalefet temsilcilerinin özgürce görev yapmasını güvence altına almadığını vurguladı. Son dönemde milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair yüksek sayıdaki girişim ve seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması da endişe kaynağı olarak öne çıktı. Komite, Türkiye’ye, siyasi çoğulculuğu güçlendirecek ve ifade özgürlüğünü güvence altına alacak yasal reformlar yapma, savcı ve yargıçlar için AİHM standartlarına uygun eğitimler sağlama çağrısında bulundu.
Komite, daha genel olarak, yetkilileri ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ ve ‘Terörsüz Türkiye Girişimi’ni daha fazla dikkate almaya teşvik ederek, yetkilileri, bu davadaki bireysel ve genel tedbirlerin uygulanmasında ilerleme sağlamak amacıyla Komite ve Sekreterya ile işbirliği yapmaya davet etti.
Bakanlar Komitesi, bireysel önlemleri Aralık 2025’teki toplantısında, genel önlemleri ise Mart 2026’da tekrar değerlendirecek.
MAF-DAD üyesi zayıf buldu
Demokrasi ve Uluslararası Hukuk Derneği e.V. (Association for Democracy and International Law e.V. - MAF-DAD) Üyesi Av. Rengin Ergül, kararın hem dilini hem de mesajlarını “zayıf ve sorumluluktan kaçan” bir yaklaşım olarak değerlendirdi. Rengin Ergül, Komite’nin kullandığı dilin Türkiye üzerinde herhangi bir baskı yaratmayacağını belirterek, şunları söyledi: “Komite sert bir dil kullanmıyor. Kınama yok, yaptırım tehdidi yok. Sadece üzüntü belirtip çağrı yapıyor. Oysa çağrıların etkili olabilmesi için uyulmaması halinde yaptırım gündeme geleceği açıkça ifade edilmeliydi.”
Sorumluluktan kaçıyor
Geçici kararda Meclis’teki komisyondan yararlanma çağrısını eleştiren Av. Rengin Ergül, Komite’nin kendi sorumluluğunu başkasına devrettiğini savunarak, şunları ifade etti: “Komisyon vurgusu elbette önemli; bundan sonra bu kanaldan baskı yapılabilir. Komite kendi görevini yerine getirmeyip işi Komisyon’a havale ettiği için bu durum ‘topu taca atmak’ olarak değerlendiriliyor. Eğer Komite daha güçlü bir duruş sergileseydi bu vurgu daha anlamlı olacaktı. Kullandığı 'terörsüz Türkiye' ifadesi rahatsız edici. Mevcut sürece vurgu yapmak için seçilmiş olsa da yanlış bir zeminde duruyor. Bu yaklaşım, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesini kolaylaştırmaz, aksine süreci bulanıklaştırır.”
Verilen süre de uzun
Komite’nin Türkiye’ye Eylem Planı için Haziran 2026’ya kadar süre vermesini de eleştiren Rengin Ergül, bu sürenin anlamsız şekilde uzun olduğunu ifade ederek, şunları ekledi: “2026’ya kadar beklemek, ihlallerin devam etmesi demek. Komite ayrıca Gurban Grubu’nun yeniden gündeme alınacağı tarihi net biçimde açıklamalıydı. Eğer bu dosya 2026’da bile gündeme alınmazsa ciddi anlamda etkimizi kaybederiz. Bu yüzden hem Komite’ye hem de Türkiye’ye daha fazla baskı yapılması gerekiyor.”
11 yıldır mesafe alınmıyor
AİHM, 2014'te tahliye imkanı olmaksızın bir kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) işkence ve kötü muamele yasağına aykırı bularak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 'umut hakkı'nın ihlal edildiğine karar vermişti. Geçen 11 yıllık süre içinde "Gurban Grubu" başlığıyla dosya zaman zaman uluslararası hukukun gündemine geldi. Bakanlar Komitesi, en son Türkiye’ye Eylül 2025’e kadar mevzuatını AİHM'in 'umut hakkı' içtihadına uyumlu hale getirmesi için süre vermişti. Komite, Türkiye'den müebbet hapis cezası dâhil tüm hükümlülerin serbest bırakılma ihtimaline açık olmaları ve cezalarının devamının gözden geçirilmesine dair gerçek bir mekanizma işletmesini istemişti. Türkiye, bu çerçevede 27 Haziran'da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne yeni bir eylem planı sunmuştu. Planda bu konuda somut ve net ifadeler yer almasa da Türkiye'nin 2025–2029 dönemini kapsayan yeni Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin 23 Ocak 2025’te açıklandığı, ayrıca yeni bir İnsan Hakları Eylem Planı hazırlıklarının başladığı ve bu sürecin devam ettiği bildirilmişti. Eylem planında, 'mekanizma eksikliği' yönünden iddialar reddedilmiş, 'koşullu salıverme' mekanizmasının mevcut olduğu, ağırlaştırılmış müebbet cezalarının 30 yıl, müebbet cezalarının ise 24 yıl sonunda gözden geçirilebildiği belirtilmişti. Türkiye, koşullu salıverme yasağının kapsamının "dar ve istisnai" olduğunu; sadece "ağır suçlarda" bu hakkın istisna olduğunu savunmuştu. STRASBOURG














