Tutkulu bir cinayet!

Kadın Haberleri —

Foto:Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

Foto:Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

  • ‘Tutkulu aşk’ cinayetlerinde aklanıyor, haberlerde yüzleri buzlanıyor ve yasalar tarafından korunuyorlar. Fail erkek ‘aşk’ adı altında bir kadını katletmeye kılıf uyduruyor. Son verilen hayatlarımız, gelmeyen adalet ve mutlak eşitsizlik hali…

* GÖZDE GÜLER

Bir kadın iki erkek ve tutkulu bir cinayet. Günlerden güneşli bir pazar günü. İki hafta önce nişanlanan gençler Julia Harmacińska ve Kordian Domagala muhtemelen gezmeye çıkmışlardı. Aniden bir patlama sesinin ardından cadde genç kadının çığlığıyla çalkalandı. Bir vatandaş hemen cep telefonuyla olayı çekti ve dünya bu vahşete şahit oldu. Videoda genç kadın çığlıklar içinde olan biteni anlamaya çalışırken hayatının geri kalanını birlikte geçirmek istediği insan kanlar içinde yerde hayata veda ediyor. Julia’nın yanında ise bu hayata son veren eski sevgilisi katil Mikolaj Bachosz. Julia’nın eski sevgilisi. Hırsını alamayan Mikolaj yerde ölmüş olan Kordian’a bir kurşun daha sıkıyor. Julia önüne geçiyor ama kurşun onu değil yerden yatan Kordian’i hedef alıyor. Katil ardından önce gözlüğünü sonra şapkasını çıkarıp Julia’nın yüzüne bakıp silahı kafasına dayayıp intihar ediyor. Ben seninle mutlu olamadım o da olmayacak der gibi.

Tutkulu aşığın tutkulu cinayeti ve intiharı. Ya da Bielefeld mahkemesi hakimin dediği gibi “Tutkulu bir suç” (Verbrechen aus Leidenschaft“ (westfalen-blatt.de). Yazdığım kötü bir film senaryosu veya kara mizah değil. Mahkemelerde kullanılan bir terim. Tahrik altında cinayet yani. Bu durumda katil daha hafif ceza alabiliyor. Azmettirici de bu durumda kadınlar oluyor. İşin en korkutucu yanı da basında da cinayet bu tarz başlıklarla servis ediliyor veya filmler katili meşrulaştırarak anlatıyor. Yani asıl kurban kadın veya yeni sevgili değil, kadının kararına saygı duymayan ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ mantığıyla düşünen katil. Mahkemelerin dikkate almadığı ufak bir detay var. Tahrik altında tepki vermek en fazla dakikalar alırken bir cinayeti planlamak daha uzun sürebilir. Öyle ki çoğu erkek eski sevgililerini veya eşlerini takip ederler nerde ne zaman kiminle olacaklarını bilir ve ona göre planlarını yaparlar. Silah bulurlar. Mikolaj yoksa tesadüfen onları görüp hop diye silahını çıkaramazdı. Çoğu öldürdükleri merhumeleri doğrayıp yakıp gömer, ardından iz bırakmaz. Tüm bunlar anlık tepki olmasa da basın öyle gösterir ve mahkemeler bunu tahrik altında işlenen bir cinayet olduğunu varsayarak cezayı hafifletir.

Erkek failin yüzü buzlanıyor

Ya peki toplum? Geçtiğimiz haftalarda yayımladığımız bir makalede 18 ila 35 yaş arasında değişen erkeklerin yüzde 34’ü geçmişte kadınlara şiddet uyguladıklarını itiraf etmişlerdi. Alman Federal Polisin bilgilerine göre Almanya’da her 4 kadın hayatında en az bir kez şiddet görmüştür. Bununla ilgili daha birçok örnek ve haber burada yazılır çizilir ama sonuç? En fazla yüzü gözü morluklar içinde kurban olmuş kadınların fotoğraflarını hashtag yazıp paylaşılıyor. Ama bu paylaşımlarda katillerin yüzü saklanıyor. Yani zihnimizde kadın eşittir kurban resmi kalırken katilerin ne yüzü ne de ismi var. Polonya’da 16 Temmuz’da olan bu olayla ilgili Alman basınında bir haber bulamazsınız. Tıpkı 2021’de ölen 115 kadın gibi ya yok olurlar ya da hiç anılmazlar bile.

Kadın cinayetlerine kılıf bulma

Almanya Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) 2005 yılında ülkenin başına geçmesiyle özellikle 11 Eylül saldırısından sonra Almanya’da sosyal kutuplaşma başlamıştı. Öyle ki Alman gazete okulları pahalı herkesin gidip okumayacağı bölüm olmuştu ve çoğunlukla beyaz Hristiyan ve Upper class (Üst sınıf) ailelerin çocukları bu mesleği öğrenip en popüler gazetelerde Almanya’yı bilgilendirme görevini üstlenmişti. Fakat görevlendirme burada bilgi aktarımından daha çok toplumu polarize etmek. Mikolaj adı Mehmet veya Mohamed olsaydı şu an Almanya gündemi bu olurdu. Ve bir hafta İslam dini ve toplum hakkında başka Hristiyan sunucu İslam karşıtı bir yazar ile İslam yandaşı bir yazarla aslında gereksiz olan tartışmayı izlerdi tüm ülke. Kimse çıkıp da ‘evet din ve kültür yok sayılamayacak kadar önemli etkenler ama asıl sorun global eril bir sorun’ demezdi dese de duyurulmazdı. Bu algoritma yıllarca sürdü ve geldiğimiz nokta; Müslüman ülkeden gelen insanların dinine ve geleneklerine daha da tutunmaları ve diğer tarafın batı kültürümüz yok oluyor diye kendi dinlerine ve geleneklerine tutunmaları. Her iki tarafın toplumsal geleneğin ortak noktası da dönem sebebiyle ataerkil bir sistem olmaları. Özellikle Ortadoğulular gelenekleri ve dinleri medyalarda saldırıya uğruyor hissine kapılarak radikalleştiler. Radikalleşme ise az bilgi çok öfke gibi duygu gerektirir bunu Alman basını yıllarca verdi ve feodal radikal bir kuşağı besledi. Etrafınıza baktığınızda kaç genç erkek sakallı? Ve kaç kaç genç kız tesettürlü geziyor dikkat edin. Camiler hiçbir zaman bu kadar popüler olmamıştır. Tabi insanların inançlarına ve geleneklerine söyleyecek bir şeyimiz yok ama inançlar ve gelenekler beraberinde eril bir sistem getirir. Eril sistemde erkek kadını ezer ve himayesi altına alır. Muhafazakâr Polonya’nın İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak isteyen tek Avrupa ülkesi olması tesadüf mü? Sorun burada dindar veya geleneksel olmak değil sorun her ikisine çağımıza uygun reformları üst düzey güçlerden reddedilmesi. Mesela Vatikan’da oturan Franziskus neden Polonya’da yaşayan bir kadının çocuk aldırmasında karar kılabiliyor? Ne cüret? Ya da 25 yıl önce Temmuz ayında kapısının önünde kaçırılan Konca Kuriş ne dedi de bu kadar zulüm görerek katledildi?

Fuhuşun en yasal ve silahı en iyi üreten bir memleket olan Almanya belki diğer ülkelerden daha özgür gözükse de özellikle iç politikası ve medya dili olsun bu zihniyetlerin doğması için ellindeki bütün tohumları serpmiş durumda. Bir eliyle ataerkil zihniyeti dövüyormuş gibi gözükse de diğer eliyle besliyor. Bunun bir örneği de 18 yıl önce başı boş bırakılmış camilerde radikalleşmiş öz kardeşi tarafından vurulan ve hala tam çözülemeyen Hatun Sürücü cinayetidir. Ne Julia tutkulu aşkın ne Konca dinin ne de Hatun geleneğin kurbanı. Kadın cinayetlerine bahane bulmak insanlık suçtur.

*Psikolog

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.