Uluslararası Komplo Küresel Mücadeleyle Parçalanacaktır

Forum Haberleri —

.

.

  • TC Devleti’ni Karabağ’a saldırtan ABD’dir. ABD, TC’yi koçbaşı olarak kullanarak Rusya ve İran’a müdahale etmiştir. TC ve DAİŞ sopasıyla; Rusya’yı yeni bir Çeçenistan yaratma, İran’ı da; Iraklaşma, Libyalaşma, Suriyeleşme tehlikesiyle karşı karşıya getirerek baskı altına almıştır.

CEMAL ŞERİK

Uluslararası komplo kararını alan ve planlayan ABD, İngiltere ve İsrail’di. Ancak uygulamaya konulan alan/coğrafya Avrupa oldu. Böylece Avrupa devletlerinin uluslararası komplonun ortağı olduğu gözler önüne serildi. Komploda ilk adım; zamanın TC Devleti’nin Kara Kuvvetler Komutanı Atilla Ateş’in sınıra giderek Suriye rejimini savaşla tehdit emesiyle atılmıştı. Önder Apo Suriye’den ayrıldığında ilk uğrak yeri olan Yunanistan’da karşılaştığı komplo, bu gerçekliğin kanıtı olarak tarihe geçti.
Avrupa devletlerinin uluslararası komploya ortaklığı Yunanistan’la sınırlı değildi. Önder Apo, Rusya’dan Avrupa’ya vardığında bu gerçeklik kendini çok net bir şekilde gösterdi. Avrupa devletleri, Önder Apo’yu Avrupa’dan çıkarmak için tüm güç ve imkanlarını kullandı. Öyle ki, bindiği uçak İtalya’dan havalandığında bir daha Avrupa merkezlerine ayak basmasını engellemek için, kendi yasalarını çiğnemekten bile geri kalmadı. Oysa Önder Apo, Avrupa’ya Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümü için gitmişti.
Avrupa devletleri, Önder Apo’nun atmış olduğu bu adımı görmezden geldi. Karşı cephede kendilerini konumlandırdılar. Halbuki, bu devletlerin çoğu, Önder Apo Suriye’de kaldığı süre içerisinde temsilciler göndermiş, görüşmeler gerçekleştirmişti. Hatta bu görüşmeler esnasında talepte bulunanları olmuştu. Fakat bu devletler, sanki temsilci gönderip, görüşmeler yapan kendileri değilmiş gibi komplo içerisinde saf tutmayı kendi çıkarlarına gördüler.
Avrupa devletlerinin çıkarcı, pragmatik yaklaşım ve politikalarıyla ilk kez karşılaşılıyor da değildi. Tarihsel olarak Kürtler karşısında hep benzeri politikalar izlemişlerdi. Lozan’da Kürdistan’ı, dört sömürgeci devlet sınırları içerisinde bırakanlar, Kürt soykırımına onay verenler onlardı. PKK’ye karşı ilk uluslararası komployu düzenleyenlerde onlar olmuştu. İsveç Başbakanı Olof Palme’yi katlederek, PKK’ye mal etmeye çalışmaları, ardından da başlatılan tutuklamalar, PKK’nin yasaklanarak, “terör örgütleri” listesine alınması da bunun bir sonucu gerçekleşmişti.
Avrupa devletleri, uluslararası komploda yerlerini almalarıyla birlikte; Kürtlere, Önder Apo’ya, PKK’ye karşı işledikleri suça bir yenisini daha eklemiş oldular. 9 Ekim’le birlikte başlayan bu suç ortaklığı; Önder Apo’nun rehine olarak alınmasına, 22 yıl mutlak tecrit altında tutulmasına ve bu süreçte Kürdistan halkına, tarihinde görülmedik bir düzeye varan soykırım saldırılarına dönüştü. Gelinen aşamada ise Kürdistan halkına karşı işlenen suçlar; Kürt soykırımı tamamlanarak bir sonuca götürülmek istenmektedir. Rojhilatê Kürdistan’ı da dahil ederek, Bakur, Rojava, Başurê Kürdistan’da yürütülen saldırılar bunun somut göstergesidir.
En son olarak bu saldırılara, Ermenistan ve Azerbaycan arasında “sorun” olan; Karabağ topraklarının işgali eklenmiştir. Dağlık Karabağ olarak adlandırılan bu topraklar Kürdistan’a Sor(Kızıl Kürdistan)’un ilan edildiği, bir dönemliğine de olsa Kürtlerin özerk olarak yaşadıkları, kendi kendilerini yönettikleri bir coğrafya olma özelliğine sahiptir. Kürtler, yaşadıkları zorunlu göçlere rağmen bu topraklar üzerinde yaşamış ve hala da yaşamaya devam etmektedir.
Karabağ’da süren savaşta; her ne kadar “Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanıyormuş” görünümü verilmeye çalışılıyor olsa da, özünde çete güçlerine dayalı işgal saldırıları yürüten soykırımcı TC Devleti ile içerisinde Kürtlerinde olduğu Karabağ halkı arasında sürmektedir. TC Devleti’ni Karabağ’a saldırtan ABD’dir. ABD, TC’yi koçbaşı olarak kullanarak Rusya ve İran’a müdahale etmiştir. TC ve DAİŞ sopasıyla; Rusya’yı yeni bir Çeçenistan yaratma, İran’ı da; Iraklaşma, Libyalaşma, Suriyeleşme tehlikesiyle karşı karşıya getirerek baskı altına almıştır. Soykırımcı TC Devleti de; Rojava ve Başurê Kürdistan’ı işgal etme ve Kürt soykırımını tamamlamak için bunu bir fırsata dönüştürmek istemektedir. Kafkasya’ya bu şekilde taşırılmış olan üçüncü dünya savaşıyla, uluslararası komployla belirlenmiş olan hedeflere ulaşmak istenmektedir. Avrupa devletleri de, soykırımcı TC Devleti’nin mülteci baskısı ve DAİŞ katliamı korkusu altında komploya kazandırılan bu boyut içerisinde yerini almıştır. ABD, Rusya ve Fransa’nın “ateşkes” ilanını sağlayarak yapmış oldukları “müdahale” de bu sonucu değiştirmemektedir.
10 Ekim günü Kürdistan’da, tüm Avrupa ülkelerinde, Rusya’da, Avustralya’da, Kanada’da bulunulan/yaşanılan her yer de Kürtler, dostları, sosyalistler, devrimciler, demokratlar farklı kültür, inanç ve kimliklerine bakmadan uluslararası komploya karşı meydanlara çıkmıştır. 9 Ekim komplosunun 22. yılını doldurarak içerisine girilen 23. yılının ilk gününde meydanlara çıkılmış olması komplocu güçlere, işbirlikçilerine, “gardiyanlarına” özellikle de tüm kentlerinde seslerin yükseldiği uluslararası komploya ev sahipliği ve ortaklık eden Avrupa devletlerine verilen en anlamlı bir yanıt olmuştur.
10 Ekim günü Avrupa kentlerinde meydanlara çıkanlar sadece Kürdistanlılar olmamıştır. Meydanlarda kardeş Ortadoğu hakları: Araplar, Asuri-Süryaniler, Türkler-Türkmenler, Lazlar, Çerkezler vb.leri de yer almıştır. Bu gösterilere ev sahipliği yapan Avrupa’da: Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, İtalya, Belçika, Yunanistan, İsviçre, İsveç, Norveç, İspanya vb. gibi ülkelerin halklarından Kürt dostları, sosyalistler, devrimci ve demokratlarda katılmıştır. Uluslararası komploya, uluslararası alanda verilen bu yanıt; uluslararası komplonun, küreselleşen mücadeleyle yerle bir edileceğinin kanıtı olmuştur.
9 Ekim 1998 tarihi uluslararası komplonun başlangıç günü olmuştu. Komplonun üzerinden geçen 22. Yılın sona erdiği ve 23. yılına girildiği 10 Ekim 2020 tarihi de, uluslararası komplonun kesin yenilgiye uğratılacağı mücadele sürecinin ilk günü olarak anlam kazandı. Kürdistan’da halk, gerilla Kürdistan’ın ve Önder Apo’nun özgürlüğü için yükselteceği mücadele ile “10 Ekim Dünya Özgürlük Günü”ne verilen anlamın gereklerini yerine getirme sözünü vermiştir. Başta Avrupa olmak üzere yurtdışında yaşayan Kürtlerde; dostları, sosyalistler, devrimciler, demokratlar, anti-kapitalist mücadelede saf tutanlarla birlikte üstlendikleri göreve ve sorumluluğa sahip çıkacaklardır. Üstlenilen bu görevin bilinci ve kararlılığıyla; Önder Apo’nun özgürlüğü için her bir günün 10 Ekim haline getirilerek karşılanacağı, sürekli yükselen bir direniş içerisinde olunacaktır.
Şimdi sıra, bulunulan/yaşanılan her yerde; verilen sözlerin gereklerini yerine getirmeye gelmiştir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.