Veba bir yere gitmiş değil

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Veba, birçoğunuzun kulağına sadece tarihteki korkunç hikayeyle çalınmış olabilir. Ancak vebaya neden olan bakteri halen dünyanın dört bir yanındaki kemirgen ve pirelerde varlığını sürdürüyor. Bilim insanlarına göre bu bakteri günümüzdeki antibiyotikleri tedavi edemeyeceği bir formda yeniden karşımıza çıkabilir.

Tarihte “kara ölüm” olarak da adlandırılan kolera salgını 1347’de Kırım’da başladı ve Avrupa’nın dört bir yanına yayıldı. 1351’de durduğu düşünülen salgın birkaç yıl sonra geri döndü ve ikinci dalganın sonunda kıtada 50 milyondan fazla insan öldü.

Bu rakam dönemin Avrupa nüfusunun neredeyse yarısıydı. Yani günümüzde neredeyse 200 milyon insanın ölmesiyle eşdeğer bir durum. 

Bilim insanlarına göre bu tarihteki ilk büyük veba salgını değildi. 541 yılında İstanbul’da başlayan ve çok geniş bir alana yayılarak 200 yıldan daha fazla süren salgının da veba salgını olduğu biliniyor.

Üçüncü salgın ise 1722 yılında Çin’in Yunnan eyaletinde görüldü. Bu salgın da 218 yıl devam etti ve 20 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu.

Epidemiyologlar bu ölümcül hastalığın hala insanlar için risk oluşturduğunu ifade ederek daha da korkutucu bir kılıkta yeniden ortaya çıkabileceği konusunda uyarıyor.

Vebaya Yersina pestis adlı bir bakteri neden oluyor. Sıçan, fare, dağ sıçanları, yer sincapları gibi kemirgenlerde bulunan bu bakteri, kemirgenleri ısıran pirelere de geçebilmektedir. Çok geniş bir rezerve sahip olan Yersina pestis’in ortadan tamamen kaldırılması ise mümkün değil.

Veba halen yaygın bir hastalık

Veba medyada çok popüler olmasa da halen oldukça yaygın. 2017 yılında Madagaskar’da yaşanan salgında enfekte bir kişi, ülkenin orta kesiminde bir otobüs yolculuğu yapmış ve vebanın bulaştığı yolcular hastalığı tam 2 bin 348 kişiye bulaştırmıştı. Salgın sona erdiğinde hastaların 202’si hayatını kaybetti.

2015 yılında ABD’de ise 15 kişiyi vebaya yakalandı ve bunlardan 4’ü öldü.

İnsanların modern yaşamla birlikte doğaya daha fazla yayılması ve normalde temas etmediği ekosistemlere giriş yapması nedeniyle veba artık çok daha ciddi bir tehdit konumunda.

Corona’dan çok daha tehlikeli

Vebaya neden olan bakteri bir insana bulaştığında hastalık son derece hızlı ilerler. Bakteri kasık, koltukaltı veya boyunlardaki lenf düşümlerini istila edip hızla çoğalmaya başlar. İki günlük kuluçka döneminden sonra ani ateş, titreme, baş ağrısı, vücut ağrıları, halsizlik, bulantı ve kusma ataklarına neden olur.

Enfeksiyon bu aşamadan sonra kana karışarak sepsise, akciğerlere yayılarak zatürreye dönüşebilir. Tedavi edilmemesi durumunda neredeyse bütün vakalar ölümle sonuçlar. Tedavi durumunda ise ölüm oranı yüzde 10’lar seviyesindedir.

Hastalık akciğere girdikten sonra veba kapmanız için vebalı biriyle aynı ortamda bulunmanız, ya da vebalı birinin kısa bir süre önce bulunduğu bir ortama girmeniz yeterli olabilir.

Korkutucu senaryo

Bilim insanlarının en çok endişelendiren olasılık Y. pestisin halihazırda kullanımda olan antibiyotiklere karşı direnç kazanması. Eğer bu yaşanırsa hastalığın son derece hızlı bulaşması ve yüksek düzeyde öldürücü olması nedeniyle dünyayı felç etme potansiyeline sahip.

Kaldı ki bilim insanları tarafından yaban hayvanlarından toplanan bazı Y. pestis örneklerinde antibiyotiklere direnç gösterdi. Son dönemdeki salgınlarda ölen hastalardan alınan örneklerde de belli bir düzeyde direnç görüldü.

Biyolojik silah tehlikesi

Diğer taraftan da veba salgınının doğal olarak değil bir biyolojik silah formunda patlak vermesi tehlikesi de mevcut. Y. Pestis, şarbonla birlikte en kolay silah haline getirilebilecek bir patojen konumunda.

Dünya Sağlık Örgütü, bütün bu tehlikelerle karşı aşılamayı tek adres olarak gösteriyor. Şu anda veba tehlikesine karşı 20’den fazla grup çalışmalar yürütüyor ancak henüz DSÖ’nün kriterlerini karşılayan bir aşırı ortaya çıkarılabilmiş değil.

 

*****

Hayvanları evcilleştirdikten sonra insanlar daha fazla hastalığa yakalandı

37 bin yıllık bir dizi DNA analizi, insanların hayvanları evcilleştirdikten sonra daha fazla bulaşıcı hastalığa yakalandıklarını gösterdi.

Günümüzden 37 bin yıl kadar önce ölmüş 1300 kişinin kemik ve dişlerinden elde edilen DNA’lar üzerinde yapılan incelemelerde, insanların tarım toplumuna geçiş ve hayvanların evcilleştirilmesiyle birlikte daha fazla bulaşıcı hastalığa yakalandığını gözlemledi.

Kemik ve dişlerde bulunan bakteriler ve DNA zincirleri üzerindeki virüs izlerinden hareket eden uzmanların yaptığı araştırma, hayvanlardan insanlara evcilleştirme ile birlikte daha fazla hastalık geçtiği yönündeki savı destekleyen ilk doğrudan kanıt durumunda.

Araştırmada, araştırmaya konu olan kişiler arasında ölüme neden olan en yaygın hastalığın veba olduğu tespit edildi.

En eski veba vakaları yaklaşık 5 bin 700 yıl önce Asya'nın çeşitli bölgelerinde yaşayan üç kişide görüldü. Bakteri ayrıca yaklaşık 4 bin 800 yıl önce İskoçya'daki Orkney'de gömülü bir kişide de bulundu.

Bir sonraki en yaygın mikrop, bit kaynaklı nükseden ateş adı verilen vücut bitleri tarafından yayılan bir hastalığa neden olan Borrelia recurrentis.

Tespit edilen diğer hastalıklar arasında sıtma, hepatit B, cüzzam ve Weil hastalığı olarak da bilinen leptospirosis yer alıyor.

Araştırmacılar buldukları mikrop türlerini, hayvanlardan insanlara geçen zoonotik hastalıklar da dahil olmak üzere beş geniş türe ayırdı. Yaklaşık 6000 yıl öncesinden itibaren zoonotik hastalıklarda bir artış olduğunu, ancak diğer dört türün hiçbirinde artış olmadığını tespit ettiler.

 

 *****

Theia gezegenin parçaları Dünya’nın mantosunda gizlenmiş olabilir

Dünyamızın 4.55 milyar yıl önce oluştuğu tahmin ediliyor. Bundan, kozmik ölçekte çok kısa bir süre, yani 50 milyon yıl sonra Dünya’ya Theia olarak adlandırılan bir gezegenin çarptığı ve Ay’ın bu şekilde oluştuğu düşünülüyor.

Bilim insanları, Dünya’nın manto katmanında bu çarpışmanın izleri olabileceğini düşünüyor.

Bilim insanları, Dünya'nın mantosunda her biri onlarca kilometre genişliğinde olan ve çevresindeki kayadan biraz farklı davranan iki alan olduğunu biliyorlar. Biri Afrika'nın, diğeri ise Pasifik Okyanusu'nun altında. Bu lekeler mantonun geri kalanından daha yoğun gibi görünüyor, bu nedenle sismik dalgalar içlerinden daha yavaş geçiyor.

Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nden Qian Yuan ve meslektaşlarına göre bu veriler ile Dünya’nın oluşumu sürecindeki dev çarpışma arasında bir bağ olabileceğini düşünüyor.

Simülasyonlar günümüzdeki verileri destekliyor

Bundan hareket eden ekip Theia'nın enkazının Dünya ile çarpışmasından sonra nasıl davranacağına dair bir dizi simülasyon gerçekleştirdi.

Simülasyonlarda Theia'nın mantosundan gelen kayaların eriyerek Dünya'nın mantosu ile çekirdeği arasındaki sınıra battığı ve tüm çekirdeği kaplayan ince bir tabaka oluşturduğu görülüyor. Daha sonra, zaman içinde, Dünya'nın mantosu içindeki konveksiyon bu yoğun malzemeyi yavaşça bugün gördüğümüz iki yığın halinde toplamış olabileceği düşünülüyor.

Bu alanlarda bir kazı yapıp bu bölgelere ulaşmak mümkün değil. Ancak Yuan ve ekibi bu bölgeden yükselen sıcak madde kabarcıklarının incelenerek farklı bir gezegenin izlerine rastlanabileceğine inanıyor.

Yuan, "Bu ay oluşturan dev çarpışma, Dünya'nın bulduğumuz diğer kayalık gezegenlerden neden bu kadar farklı olduğunu açıklayan belki de en önemli faktörlerden biri" şeklinde konuşarak şunları söyledi:  "Bu çarpma atmosferi değiştirdi, kabuğu değiştirdi, mantoyu değiştirdi, çekirdeği değiştirdi, bu yüzden gerçekten muhtemelen Dünya tarihindeki en önemli olaydı." Eğer Dünya gibi başka gezegenler aramak istiyorsak, belki de dev çarpışmalar geçirmiş gezegenlere bakmalıyız.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.