Yeni savaş alanı olarak Afrika

Forum Haberleri —

Afrika

Afrika

  • Küresel düzeyde ABD, Fransa, İngiltere, Çin ve Rusya, bölgesel düzeyde ise S. Arabistan, İran ve Türkiye; Afrika coğrafyasının yorgun bedenine demir pençelerini geçirmiş, birer vampir devlet gibi bölgenin tüm enerjisini emerek tüketmektedirler.

NAHİDE ERMİŞ

Fransa, İngiltere ve daha birçok batı emperyalist gücün desteklediği, ECOWAS güçlerinin Nijer’e yapmayı planladığı askeri müdahale hazırlıklarında son aşamaya gelindiği belirtiliyor. Bu nedenle Nijer, Mali ve Burkina Faso Dışişleri Bakanları geçtiğimiz günlerde bir araya gelerek ortak bir bildiri yayınladılar. Bildiride; Batı Afrika ülkeleri ekonomik ve işbirliği topluluğunun olası tüm saldırılarına karşı Nijer’in ortak bir savunma stratejisiyle korunacağı ifade ediliyordu. Bilindiği üzere; bölgede giderek kötüleşen siyasi, ekonomik ve güvenlik durumu nedeniyle, son üç yılda bir çok Afrika ülkesinde çeşitli darbe ve darbe girişimleri yaşandı. Buna göre; 2020 Mali, 2021 Gine ve 2022’de benzer gerekçelerle Burkina Faso’da bir darbe gerçekleşti.

Takvimler 26 Temmuz 2023’ü gösterdiğinde ise bu sefer darbenin yeni adresi Nijer oldu. Ancak Nijer’de yaşanan darbenin üzerinden henüz bir ay geçmemişken, eski bir Fransız sömürgesi olan Gabon Devlet Başkanı Ali Bongo’nun askeri bir darbeyle görevinden uzaklaştırıldığı haberleri geldi. Gabon’da yaşanan darbe ile birlikte, bölgenin küresel bir savaşın eşiğine geldiği tartışmaları, dünya kamuoyunun gündemine yıldırım gibi düştü. Üç yılda 8 darbenin yaşandığı bu ülkeler, birbirine benzer siyasal, toplumsal ve ekonomik koşullarıyla dikkat çekmektedirler.

Bölgede yüzyıllardır kurulan uluslararası sömürü sisteminin temsili konumundaki rejimlerin bir-bir yıkılması, ilk etapta halkta belli bir umut ve moral yaratsa da, bunun yanıltıcı olduğu, darbelerin bir halk devrimi olmadığı gerçeği kısa sürede anlaşılacaktır. Şu bir gerçek ki, her biri 30 yıldan fazladır hüküm süren mevcut rejimlerin, antidemokratik ve baskıcı uygulamalarının geçici bir süreliğine gevşetilmesi dışında, bir demokratikleşmenin yaşanması mümkün olmayacaktır. Bu güne kadarki tüm darbe süreçlerinde görüldüğü gibi bir kez daha halkın duyguları manipüle edilecek, yeni efendilerine biat etmeleri sağlanacaktır. Ordular bu anlamda, halkın içten içe biriken öfkesinden ve bu öfkenin dalga-dalga Afrika satına yayılarak eyleme dönüşmesinden büyük istifade etmişlerdir. Dolayısıyla egemen akıl; bir kez daha darbe mekaniğini devreye koyarak halkın devrimini halktan çalmayı başarmıştır. Söz konusu güçler; halkın mafya-devlet ilişkilerine karşı büyüyen tepkilerini, kendi iktidarlarını tahkim etmek için kullanmışlardır.

Bilindiği üzere; Afrika ülkelerinde gerçekleşen askeri darbelerin, iç ve dış olmak üzere bir çok nedeni vardır. Bunlardan ilki; küresel güçlerin Afrika coğrafyası üzerinde yürüttükleri hegemonya savaşları, ikincisi; bu haksız sömürü ve savaşlara karşı gelişen uluslararası demokratik toplumun sessizliği olmuştur. Üçüncüsü ve en önemlisi ise, bu işbirlikçi sömürü düzenine karşı bölgede büyüyerek devam eden halk eylemlilikleridir.

Bu anlamda; darbenin gerçekleştiği son ülkelerden biri olan Nijer, sahip olduğu büyük enerji kaynaklarıyla dikkat çeken ülkelerden biridir. Buna rağmen, ekonomik, kültürel ve zihni gelişmişlik açısından bölgenin en yoksul ve geri bırakılmış ülkelerindendir. Darbelerin yaşandığı ülkelerde halkın yaşadığı açlık ve sefalet durumu BM raporlarına; insani yaşam, güvenlik, eğitim ve barınma hakkının en çok ihlal edildiği ülkeler olarak kayda geçmiştir. Bu nedenle ayağa kalkan Nijer ve diğer halklar, işbirlikçi hükümetlere karşı her gün biraz daha büyüttükleri sokak eylemlilikleriyle, daha özgür ve demokratik bir düzen talebinde bulunmaktadırlar.

Buna karşı yüzyıllardır Afrika kıtasının tüm zenginliklerine çöken batılı küresel güçler; yoksul ve geri bırakılmış Afrika halklarının uyanışı ve isyanı karşısında büyük bir aciziyet içerisinde, olan-bitenlere doğru anlam vermekten uzak, bir politika izlemektedirler.

Sonuç olarak, küresel düzeyde ABD, Fransa, İngiltere, Çin ve Rusya, bölgesel düzeyde ise S. Arabistan, İran ve Türkiye; Afrika coğrafyasının yorgun bedenine demir pençelerini geçirmiş, birer vampir devlet gibi bölgenin tüm enerjisini emerek tüketmektedirler. Bu nedenle; Afrika halklarının uluslararası sömürgeciliğe karşı asırlardır vermiş olduğu kararlı ve sürekli mücadele takdire şayandır. Ancak ne yazık ki, ödenen onca bedele ve yürütülen kararlı mücadeleye rağmen Afrika, küresel ve bölgesel düzeyde yaşanan sömürünün, rekabetin, rant ve talanın merkezi olma konumundan kendisini kurtaramamıştır. Yanı sıra DAİŞ ve El Kaide gibi ajan örgütlerin hem barınma hem de örgütlenme ve yayılma merkezi haline getirilmiştir. Dolayısıyla Afrika günümüzde; radikal cihadist örgütlerin ilk tohumlarının ekildiği, mafya, fuhuş, insan kaçakçılığı ve yozlaşmanın bilinçli ve planlı olarak geliştirildiği bir kıta konumundadır.

Bu nedenle halklar, kadınlar ve çocuklar yüzyıllardır, küresel güçlerin işlediği tüm suç ve günahların en ağır bedelini ödemektedir. Bugün Nijer ve Gabon özgülünde yürütülen tartışmalarda, hiç kimsenin orada yaşayan milyonlarca insanın derdiyle dertlenmemesi insaniyet adına utanç vericidir. Sözünü ettiğimiz; yüzlerce etnik ve inanç gurubunun başta güvenlik ve yaşam hakkının ihlalidir.

Kısacası; 2010 -2011 yılında büyük oranda Arap coğrafyasında yaşanan halk serhildanlarına benzer yeni bir serhildan sürecinin, Afrika coğrafyasında yaşanma ihtimali ve potansiyeli açığa çıkmıştır. Bu noktada sömürgeci batının, halkın moral değerlerini ve yerel kültürlerini hiçe sayan, barbar yaklaşımları, yeni jenerasyonun kalın duvarlarına çarparak yerle yeksan olmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.