Yoldaşlığa yol götürür
Forum Haberleri —

Dersim
- Dersim’in doğası, tıpkı bu dava gibi, hem asi hem de kucaklayıcıydı. Yoldaşlık, işte bu doğayla, bu toprakla, bu mücadeleyle bir bütündü.
FATMA AGVA
Ne zaman "yoldaş" kelimesini duysam, içimde derin bir sızı belirir, tüylerim diken diken olur, boğazım düğümlenir. Çünkü yoldaşlık yalnızca bir kelime değildir; içinde koca bir dünyayı, bir bağlılığı, bir inancı taşır. Ruhumu saran bu kelime, insana yalnız olmadığını, bir elin daima omuzunda olduğunu hissettirir.
Sıcak bir yaz günüydü. Kardeşimin şehit düştüğü toprağı görmek, o anıya dokunmak için yola koyulduk. İçimizde tarifsiz bir heyecan, derin bir hüzün ve sonsuz bir özlem vardı. İlk durağımız, ismini zikretmek istemediğim bir dernek oldu. İçeri girerken umutluyduk, belki yol gösterirler, belki bir iz bırakmışlardır diye düşündük. Ancak beklediğimiz ilgi ve sıcaklığı göremedik. Bizi kısa bir cevapla geçiştirip, soğuk bir tavırla kapıyı kapattılar. O an içimde bir burukluk oluştu, bu davaya gönül verenler birbirine böyle mi davranmalıydı?
Ancak umutsuzluğa kapılmadık. Bu sefer HDP binasını bulmak için yeniden yola düştük. Etrafımıza bakınırken, bir kenarda oturan genç bir oğlan durumu sezmiş olmalı ki hızla ayağa kalktı, yanımıza koştu. İçten bir sesle sordu:
“Arkadaşlar, ne arıyorsunuz?”
“HDP binasını,” dedik. Hiç tereddüt etmeden, samimi bir gülümsemeyle “Gelin, sizi götüreyim,” dedi. Bizi kapıya kadar getirip vedalaştı. Hey genç, eğer bu satırları okuyorsan, senin gözlerinden öpüyorum! O küçücük yardımın, aslında yoldaşlığın en saf haliydi.
Binaya girdik, kapıyı çaldık. Orta yaşlı bir arkadaş kapıyı açtı, bizi içeri buyur etti. Oturduk, çaylarımızı yudumlarken durumumuzu anlattık. O an hiç tereddüt etmeden sahip çıktılar bize. Yoldaşlık işte tam da buydu! İçlerinden biri bizimle gelip bir yatma yeri ayarladı. Ertesi sabah ise bizi alıp, kardeşimin şehit düştüğü topraklara, Nazımiye'ye götürdü.
Nazımiye’nin yemyeşil tepeleri, Munzur’un berrak sularıyla birleşirken, içimde hem bir huzur hem de derin bir hüzün hissettim. Bir tepenin üstündeydik. Karşımızda üç mezar çukuru vardı. Zaman durdu. Rüzgar bile sessizce esti üzerimizden. O an, içimde tarif edilemez bir ağırlık hissettim. Kardeşim o topraklara düşmüş, ama biz onun mücadelesini taşımaya devam ediyorduk. O anı anlatmak imkânsız, çünkü bazı acılar kelimelerle anlatılamayacak kadar derindir.
Sonrasında Munzur’a indik, o eşsiz doğanın içinde, dağların ve nehirin kucaklaştığı yerde öğle yemeğimizi yedik. Yemek bitmeden içimden bir şeyler koparak bir garsonun yanına gittim. Rica ettim:
“Bu masanın hesabını ben ödemek istiyorum.”
Garson hafifçe gülümsedi, gözlerimin içine baktı ve dedi ki:
“O hesap çoktan ödendi, abla.”
O an içimde büyük bir sıcaklık hissettim. İşte yoldaşlık buydu! Her yerde, her an seni sarıp sarmalayan, düşünmeden paylaşan, seni senden daha çok düşünen yürekler… Bizi öyle güzel sahiplenmişlerdi ki anlatamam. Yoldaşlık ancak yaşanarak anlaşılabilecek bir bağdır. Birlikte inanmanın, birlikte mücadelenin getirdiği o büyük güven duygusudur.
Munzur’un serin sularında yankılanan kaval sesleri, uçsuz bucaksız dağların arasında süzülen kartallar gibi özgürlük ve mücadele ruhunu yansıtıyordu. Dersim’in doğası, tıpkı bu dava gibi, hem asi hem de kucaklayıcıydı. Yoldaşlık, işte bu doğayla, bu toprakla, bu mücadeleyle bir bütündü.
Bu davaya yüreğini koyan, emeğini esirgemeyen, yoldaşlığı omuzlarında taşıyan her bir cana teşekkür ediyorum. Sizinle gurur duyuyorum. Yoldaşlık, bencillikten uzak, bir ve tek olmaktır. Yoldaşın için her şeyini ortaya koymaktır. Ve biz, işte bu yüzden buradayız, bu yüzden biriz!
Yoldaşlık Şarkısı
Dağlara çizilmiş bir özgürlük türküsü,
Munzur’un suyunda yankılanır sesi.
Bir avuç toprak, bir yemin, bir ateş,
Gerilla yürürken göğe değmiş.
Kürdistan dağlarında bir ışık yanar,
Gecenin koynunda yıldızlar anar.
Her adımda bir tarih, bir direniş,
Her nefeste yoldaş, bir serhildan geliş.
Kavganın rüzgarı vurur yüzüne,
Sıcak ekmek gibi bölünür sözüne.
Özgürlüğe kurşun işlemez derler,
Yoldaş omuz verir, ölümü deler.
Ne zulüm ne sürgün yolları bitirecek,
Gerilla yüreği dağlara değecek.
Bir gün güneş doğar özgür toprakta,
Ve yankılanır zafer, mavi bir şafakta!