Erdoğan siyasetçi değil bir suç örgütü lideridir

Fehim IŞIK yazdı —

  • Erdoğan’ın Almanya’yı bu ülkeye gönderdiği radikal selefistler üzerinden tehdit ettiği basına yansımıştı. Yine Belçika ve Fransa’da DAİŞ bombaları patladığında Erdoğan sevincini gizlememişti. Ancak söz konusu ülkeler bu gerçekliğe rağmen ikiyüzlü siyasetlerini sürdürmeye devam ediyorlar.

İsveç Parlamentosu’nda bağımsız milletvekili olan Amineh Kakabaveh, aynı zamanda Kürdistan dağlarından İsveç Parlamentosu’na uzanan kararlı bir mücadelenin neferi. İsveç’in son koalisyon hükümetine Kürtlere, özellikle de Rojava yönetimine destek vermesi ve ilişkileri geliştirmesi şartıyla destek vermişti. Doğu Kürdistanlı Kakabaveh tam da bu nedenle uzun zamandır Erdoğan rejiminin hedefinde.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine başvurmasını fırsat olarak gören Erdoğan, bir kez daha utanmadan Kürt meselesini masaya yatırdı. Bu utanmazlıktan cesaret alan İsveç’in Türkiye Büyükelçisi Hakkı Emre Yunt ise skandal bir açıklamaya imza atarak İsveç’in Kürt parlamenteri Türkiye’ye iade etmesi gerektiğini söyledi.

Belli ki Erdoğan rejimi iç siyasetteki etkisini konsolide etmek, anketlerde giderek azalan oylarını artırmak için çabalıyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği için yaptığı başvurulara karşı Kürt meselesini gündeme getirmesinin bir nedeni bu. Çıtayı yüksek tutarak tüm dünyanın Kürtleri terörist ilan etmesini istemesinin altında da bu hesap var. Erdoğan rejiminin suçlarını yakından takip eden Amineh Kakabaveh de bunun farkında. Türk büyükelçinin skandal açıklaması sonrasında Artı Gerçek’ten Ergun Babahan’a konuşurken meseleyi Erdoğan’ın DAİŞ hesapları üzerinden değerlendirmesinin nedeni bu. Dikkat çektiği bazı başlıklar ise çok önemli. Erdoğan’ın yalnız pervasız bir siyasetçi değil, aynı zamanda insanlık suçu işleyen bir cani olduğunu ima ediyor.

Örneğin Erdoğan rejiminin DAİŞ’i desteklediğini belirtirken, “DAİŞ, hep Türkiye’nin korumasında oldu. Yeniden onun desteğiyle organize olup güçlenmesi an meselesi.” tespitini yapıyor. Dikkat çektiği bir diğer konu ise Erdoğan’ın DAİŞ’lileri Avrupa’ya göndermesi. Uzun zamandır konuşulan bu duruma ilişkin Amineh Kakabaveh, somut rakam veriyor. Erdoğan’ın 300 DAİŞ’liyi İsveç’e gönderdiğini söylüyor. Erdoğan’ın bu kadar rahat davranmasının altında yatan nedeni açıklarken ise Avrupa’yı suçluyor. Onları “Avrupa Birliği çok zayıf, korkak... Erdoğan’ı her şartta destekliyor. Avrupa Birliği ve demokratik dünya bunu bilmeli ama onlar ‘işler her zamanki gibi devam etsin gerisi önemli değil’ diye düşünüyor. Başka ülkeler ve halklar Avrupa’nın umurunda değil...” sözleriyle eleştiriyor.

Bu tespitlerde bulunan, Türk devletinin DAİŞ gerçekliğini Avrupa’nın ortasında haykıran bir siyasetçinin Kürt olmasa bile Erdoğan’ın hedefinde olacağı anlaşılır. Anlaşılır olmayan Avrupa devletlerinin, demokratik dünyanın, özellikle de Almanya’nın Erdoğan’ın barbar tutumuna rağmen ona verdiği destektir. Erdoğan’ın Almanya’yı bu ülkeye gönderdiği radikal selefistler üzerinden tehdit ettiği basına yansımıştı. Yine Belçika ve Fransa’da DAİŞ bombaları patladığında Erdoğan sevincini gizlememişti. Ancak söz konusu ülkeler bu gerçekliğe rağmen ikiyüzlü siyasetlerini sürdürmeye devam ediyorlar.

Bugün DAİŞ dünya için tehlike değilse, bu sonucu yaratan Kürtlerdir. Bedeli ağır bir savaşla Kürt gençleri ve kadınları DAİŞ’in alan hâkimiyetine son verdiler. Yenilgiyi hazmedemeyen ise Erdoğan oldu. Bu canileri yeniden canlandırmak istiyor. Avrupa bu durumu sadece izlemekle yetinmiyor, DAİŞ’i toprağa gömen Kürtlere düşmanlıkta Erdoğan’a ortaklık yapıyor.

Erdoğan’ın DAİŞ ortaklığını artık sadece Kürtler dillendirmiyor. Bizzat bu cinayet şebekelerine yardım ve yataklık yapanlar, onları organize edenler açıklıyor. SADAT’a ilişkin açıklamalar yapan Sedat Peker, “Siz gidin Êzîdî kızlarını katledin” dedi. İstediği kadar inkar etsin SADAT, Erdoğan adına çeteleri organize eden yapılanmadır. Bunu Kemal Kılıçdaroğlu da, dünya da biliyor. Sedat Peker’in sözünü ettiği katliam DAİŞ’in Şengal’i işgal ettiği dönem gerçekleştirdiği cinayetlerdir. Eğer Sedat Peker SADAT’a bu sözleri diyorsa, Erdoğan’ın SADAT’ın, SADAT’ın da DAİŞ’in arkasındaki güç olduğunu bildiğindendir.

Erdoğan Amineh Kakabaveh’i hedefe koyarken, onun büyükelçisi bir parlamenteri ülkesinden isteyebilecek kadar utanmazca açıklamalar yaparken aslında gözden kaçırmak istenilen DAİŞ gerçekliğidir. Rakiplerini etkisizleştirmek, böylece Avrupa’nın, demokratik dünyanın harekete geçmesinin önünü kesmek istiyorlar. Yıllar önce vefat etmiş Siraç Hakkı Bilgin’in, dünyanın tanıdığı Türkiyeli yazar ve yayımcı Ragıp Zarakolu’nun iadesinin isteneceği basına sızdırılırken de muhalefeti, Kürt basını ve siyasetini bu işlerle uğraştırıp hakikatin ortaya serilmesinin önüne geçilmek isteniyor.

Ama nafile. Mızrak artık çuvala sığmıyor. O çuval patlayacak. Mesele çuvalın nasıl patlayacağı. Bunu da başta Türkiye muhalefeti olmak üzere demokratik dünyanın Erdoğan’ın Kürt düşmanı politikaları karşısındaki tutumu belirleyecek. Ya hakikatten yana olacak onu teşhir edecek desteklerini kesecekler, ya da Hitler’in günümüz versiyonuna suç ortaklığı yapmaya devam edecekler.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.