Melankoli, kıyamet ve sonunda Nobel...

Kültür/Sanat Haberleri —

Laszlo Krasznahorkai /foto:AFP

Laszlo Krasznahorkai /foto:AFP

  • “Kıyametvari terörün ortasında sanatın gücünü yeniden teyit eden, etkileyici ve vizyoner eserleri sebebiyle...”

BİLGE AKSU

Nobel komitesi her sene oynadıı oyunu yeniden sahneye koydu ve bahislerde ilk üç sırada adı geçmeyen bir yazara ödülü layık gördü. Murakami’nin durumu bir zamanların Rushdie’si ya da Auster’ı gibi. Geni bir kitlenin heyecan duyup arada bir sayfayı yenilemesine ihtiyaç var. Ödülü günün birinde alacaını zannetmiyoruz. Ardından gelen isim Romanya’dan Cartarescu ve son olarak Çinli Can Xue’ydi. Ama olmadı. Ödül, Macaristan’dan Laszlo Krasznahorkai’e verildi. Gerekçe olarak tıpkı yazarın tarzı gibi anlaılması zor bir cümle öne çıktı:

“Kıyametvari terörün ortasında sanatın gücünü yeniden teyit eden, etkileyici ve vizyoner eserleri sebebiyle...”

Krasznahorkai Türkçeye yaklaık 12 yıl önce çevrildi ilk olarak. Can Yayınları, Bela Tarr’ın filmiyle ünlenen eytan Tangosu’nu ve ardından peyderpey dier kitaplarını yayınlamaya baladıında bu yazarın bir eyler yapacaı az çok belliydi. 2015’teki Uluslararası Booker’a ulamadan evvel de bir sürü ödüle layık görüldüyse de bunların hiçbiri yazarın ününü kat be kat artıracak seviyede deildi. Laszlo K.’yi (telaffuzu kadar yazması da zor olan soyadını kısaltacaım izninizle) dünyaya tanıtan, Bela Tarr’la olan ibirliklerinden sonra söz konusu Booker ödülü oldu.

Laszlo K. 1954’te Macaristan’da domu ve 30’lu yalarında Batı Berlin’e kaçmı bir yazar. Çeitli ilerle uraırken edindii sosyal tecrübelerin yanısıra, sınırsız hayalgücüyle kafasının içinde bir yerde oluturduu hikayeler bir süre sonra yazıya aktarılmı. Metinleri youn, yer yer yorucu ve sorgulatıcı. Karakterleri bulanık, olay akıı klasikten epey uzak. En çok bilinen iki eseri eytan Tangosu ve Direniin Melankolisi’nde, tıpkı Nobel Komitesinin de belirttii gibi kıyametvari, apokaliptik bir eyler var.

 

 

Modern Proust

Yazarın kimi söyleilerinde bizzat belirttiklerinden yola çıkarak, tarzına göz atalım. Çünkü balı baına onu okumak bir mesele. 1950 sonrasının yaygın yeni roman biçimine benzer ekilde, algılaması mesai isteyen metinler üretiyor. Kendisine sorulduunda vazgeçemedii yazarlar arasına ilk olarak Dostoyevski’yi sokuturuyor. Klasiklere dahil ettiimiz ve kimimizin çerez niyetine okuduu bir yazara, metinleri zor algılanan birini nasıl benzetiyoruz diye sorarsanız, her ey biçimden ibaret deildir derim. Laszlo K.’nin metinlerinde öne çıkan unsurlardan biri de, karakterlerin hem varolularıyla hem de sürdürdükleri tartımalarla sorguladıı Tanrı ve gerçek olgusu. eytan Tangosu’nun distopik atmosferi yahut Direniin Melankolisi’ndeki Valuska’nın durumu buna bir örnek. Hem melankolik hem de acımasız sahneler yaratan yazarın zihninde Yeraltından Notlar’ın büyük yer tuttuu bariz.

Kimilerinin onu modern Proust olarak görmesi de bouna deil. Direniin Melankolisi’nde ehre gelecek sıradıı sirkin ve ölü balinanın ortalıı karıtırması an meselesiyken yazarın bir tren yolculuunda karımıza çıkardıı Pflaum Hanım’ın çaımlar ve derin düüncelerle dolu bilinç akıında Proust’u çatıran çok ey var (açılı bölümü 65 sayfa). Kapısına dikilen Eszter Hanım’ın mimiklerinden giyindiklerine, sesinin tonundan saçının rengine, türlü görsel detayla giriilmi ve sonu hep okuyucuyla dedikodu seansına dönen youn anlatımı, Kayıp Zamanın zinde giderken bazen buhranlar, bazen gülümsemelerle okuduumuz için gayet iyi tanıyoruz. Laszlo K.’de de Proust gibi bir dikkat daınıklıı söz konusu. Bir karakterin dün ne yaptıını anlatmaya kalktıında 3 yıl evvelki akam yemeinin hiç de bölük pörçük olmayan ayrıntılarına vakıf olmanız gerekebilir. Ve evet, en sevdii yazarlardan biri de Proust.

 

 

1950 sonrasının yeni romanı

Orta Avrupa’dan bir yazarı da sayıyor favorileri arasında. Duyduumuza aırmayacaımız bir isim, Kafka. Onu sevmek için ona benzemeye gerek yok, ortalama bir okur olmak yeterli. Fakat Laszlo K.’de Kafka’yı çatıran en mühim unsur, karakterlere yapı melankolinin yanısıra, olay akıının tuhaflıı. ehre gelen sirkin amacı ve vizyonu nedir bilmediimiz gibi, bunun herhangi bir alegori olup olmadıını dahi anlamıyoruz. Neden dünyanın en büyük ama ölü balinası sergileniyor ve neyi temsil ediyor, bilmiyoruz. Prens karakterini, Eszter Hanım’ın diktatörlüünün altmetnini çözemiyoruz.

Bir baka önemli isim, Thomas Bernhard. Onun için epey önemli. Bu da gayet anlaılır bir tercih. Çünkü bu tarz metinlerin telifi ondadır. Paragraf sevmemek, cümleleri bitirmemek, arasözler ya da parantezlerle sonsuza uzayan ifadeler kurmak, diyaloglardan ya uzak durmak ya da metnin içinde eritmek; kısacası 1950 sonrasının yeni romanında temsil edilen her eyi onda görebilirsiniz. Orta Avrupa dayanımasını da eklediinizde, Laszlo K. için neden böylesine önemli olduunu sorgulamak imkansız hale geliyor.

Yoğun, yorucu ama renkli

Biçim ve içerik açısından durum böyle. Bu tarz metinlere meraklı olanlar için epey iyi bir tercih Laszlo K. Bo ve sakin bir anınızda herhangi bir kitabına girimekten korkmanıza gerek yok ama size sürükleyici bir okuma mesaisi vaat etmediini de bilmeniz gerekiyor. Neticede Proust’u da güle oynaya okumuyor kimse. Proust’taki detay anlatımını okudukça vazgeçilmez bulanlardansanız bu yazarda da benzer hisler yaayabilirsiniz. Youn, yorucu ama renkli bir anlatım söz konusu.

Laszlo K.’nin en büyük meselelerinden biri de elbette yaadıı corafya itibarıyla Sovyet etkisindeki yıllar. Kitaplarında hiçbir gösterge apaçık olmadıı için ilk bakıta fark etmek ve bu minvalde bir okuma yapmak mümkün olmasa da, karakterlerin sebepsiz melankolisinde ve toplumsal çürümeye iaret ettii çarpıcı sahnelerde bu izleri sürebilirsiniz. 1980’lerde bir ekilde Batı Berlin’e kapaı attıktan sonra özgürletiini hissetmesi bir yana, kendi azından dökülen u cümlelerde bunun ipuçları mevcut:

“1989’a kadar Macaristan anormal ve katlanılmaz bir yerdi, imdi normal ve katlanılmaz bir yer...”

En çok bilinen ve henüz ngilizce’ye dahi çevrilmemiken Anglosakson dünyada bir fenomene dönümesini salayan eytan Tangosu ve Bela Tarr ile olan ilikisinden de bahsetmek gerekirdi ama o baka bir yazının konusu. Kendisi gibi Macaristan’lı olan Bela Tarr’ı sinema dünyasında önemli bir figüre dönütüren Laszlo K. onun en bilindik filmlerinin senaryolarında da yaratıcı zihin olarak öne çıkıyor. Okuması gibi izlemesi de sabır isteyen 7.5 saatlik eytan Tangosu filmi Susan Sontag gibi isimler tarafından övgüyle karılanmı.

 

 

Yazmak şarlatanlıktır

Bu yazıyı, eytan Tangosu’nu yazmaya iten sebepleri de anlattıı ve onu etkileyen edebi figürlere selam durduu bir alıntıyla bitirelim:

“Gerçeklik tanrı gibidir; onun var olduuna inanıyoruz ama o hiçbir zaman yüzünü gösterip kendisini sunmuyor. Bu beni gençliimde umutsuzlua sürükledi. Sonra Shakespeare ve Dostoyevski’nin rehberliiyle alçak olmaya karar verdim. Veya farklı bir kelime kullanırsak, arlatan. Yazmak arlatanlıktır ve gerçeklikle ilgili bir eyi ilan etmektir. Öyleyse neden meslek icabı bir arlatan olmayayım diye düündüm ve eytan Tangosu’nu yazmaya baladım.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.