12 Eylül ve faşizme devam

Forum Haberleri —

.

.

  • Kenan Evren-Turgut Özal ve Erdoğan ile süre gelen derin devlet aklı ve strateji bugün de en kanlı şekilde devam ediyor. Türkiye halklarına Türk-İslam soslu Ortaçağ faşizmi halen kabul ettirilmeye çalışılıyor.

ROBERT PEKÖZ

12 Eylül “Asmayalım da besleyelim mi?” soru cümlesinin tarihidir.

12 Eylül 1980 aynı zamanda “Darbeyi yapan bizim çocuklar” diyen ABD’nin de söylemidir.

12 Eylül gecesi, ordu içinde bir konsept oluşturan darbeciler, emir komuta zinciri içinde hedeflerine kolay ulaştı. Gece saat 02.00 itibarıyla tanklar sokağa çıkmaya başladı. Önce hem başkent Ankara hem de İstanbul'da kritik noktalar ele geçirildi. Birlikler önceden belirlenen hedeflere doğru harekete geçti. TRT ve PTT binalarına el konuldu. Böylelikle iletişim susturuldu. Ve Türkiye'de karanlık bir tarihe ilk adımlar da atılmış oldu. ABD’nin darbe yapanlar ‘bizim çocuklar’ açıklaması sürecin nereye evrileceğini göstermesi bakımından ilginçti.

12 Eylül 1980 zulüm, işkence, idam ve ölümler tarihidir Türkiye’de. 12 Eylül 1980 emir-komuta zinciri içinde karanlık ve acı dolu unutulmaz bir tarih yaşandı. Halen de ölüm, terör, işkence, ırkçılık TC tarihinin gerçek yüzü olarak 99 yıldır devam ediyor. 99 yıldır sistematik ve sürekli olarak Kürt, devrimci ve sol düşmanlığı üzerinden bir stratejik devlet politikası inşa eden TC, tarihler 12 Eylül 1980’i gösterdiğinde Türkiye halklarını acılarla dolu bir karanlığın en derinine çekti. 

Faşist askeri darbe karanlık ve acı günlerin başlangıcı olurken, bazıları için de yıllarca hafızalardan silinmeyecek ve asla unutulmayacak idam kararları, işkence ve infaz gerçeği ile yüzleşme zamanı oldu. Genel olarak devrimci solu hedef alan 12 Eylül askeri faşist darbesi, sağ-sol ayrımı üzerinde bolca demagoji yaparak, düşmanlık stratejisinin asıl hedefinde devrimcilerin olduğunu kamufle etmeye çalıştı. Uygulamalarının başlıca hedeflerinden birinin devrimci ve solcuların olduğu kısa zamanda görüldü. Faşist askeri darbecilerden Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği ‘asmayalım da besleyelim mi?’ cümlesini unutmak mümkün mü?

Eren'in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kez iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından yaşı büyütülerek infazı gerçekleştirildi. Bu olay tarihte belki yalnızca Türkiye'de yaşanan bir ilk ve barbarlıktır.

İşkence ve öldürmekle işe başlayan Kenan Evren ve çetesi, bir zalim ve zulüm mekanizması yarattı. Bütün cezaevleri, askeri kışlalar, karakollar, kimi kamu alanlarını, bunlar yetersiz gelince el koydukları okulları ve şantiyeleri işkencehaneye çevirdiler. Falaka, elektrik verme, Filistin askısı, tazyikli soğuk su sıkma, aç ve uykusuz bırakma gibi klasik işkence yöntemlerine insan aklının alamayacağı yenileri eklediler. İnsanların makatına cop sokma, tutsakları lağım suyuna sokma, çukurlara biriktirilmiş insan pisliklerini zorla avuç avuç yemeye zorlama, köpeğe tekmil verdirtme, köpeği tekmil vermeyen tutsakların cinsel organlarına saldırtma ve niceleri daha hem Kürdistan hem de devrimci hareketlerin tarihinde yazılıdır. 

Ailesinin gözü önünde kadınlara zorla tecavüz etme, devrimci esirleri satın almak için ölümle ve onursuzlukla tehdit Diyarbakır, Mamak ve nice zindanlarda rutin hale geldi. Kürdistan'da ölümlerin ve işkencelerin feryatları ise, Hitler’in uygulamalarınıdan çok daha ötesindeydi. Kürt olunca işkence ve işkence yöntemlerinin, bin kez daha gaddar ve acımasız olduğu belgelerle doğrulandı.
Yaklaşık bir milyon 683 bin kişinin fişlendiği, 650 bin kişinin gözaltına alındığı 12 Eylül’ün işkencehanelerinde toplam 491 kişi yaşamını yitirdi. İşkencede sakat kalanların sayısına ulaşmak kolay değil. 1353 kişi gözaltında kaydettirildi. Binlerce devrimci vatandaşlıktan atıldı. Kırmız Bülten ile binlerce devrimci uluslararası platformlarda aranır hale geldi. Bununla yetinmedi; siyasal dengenin sola kayan belini kırmak, toplumun sisteme isyana yüz tutmuş bilincini ve uyanışını durdurmak için uzun zamanlı bir sürek avı başlatıldı. Yukarıdaki resmi rakamları kaça katlarsak gerçeğe ulaşabiliriz acaba ?

Dinciliğin gelişmesi için özel çaba içinde olan faşist generaller, din dersini okullarda bir zorunluluk haline getirdiler. Kültür ve sanata da düşman olan bu faşist kafa yapısının generalleri, yaklaşık 1000 filmi sakıncalı bularak yasakladı. Sayısız kitap yakıldı, yüzlerce kitap yasaklandı ve yayından kaldırıldı. Sanatçılara işkence yapıldı, cezalandırıldı ve hapse atıldı. Kürt, Kürtçe ve Kürdistan zaten külliyen yasaktı. PKK bunun hem bedelini ödedi hem de direnişin mimarı oldu. Toplumun bütün ilerici ve devrimci kesimleri cuntacıların hedefindeydi. Binlerce öğretmen, yüzlerce üniversite görevlisi ve gazeteci işinden edildi. 

Kenan Evren-Turgut Özal ve Erdoğan ile süre gelen derin devlet aklı ve strateji bugün de en kanlı şekilde devam ediyor. Zulüm, terör, şiddet ve ölümler ile zalim ve acımasız bir Türk-İslam faşist diktatörlüğü yaratıldı. Türkiye halklarına Türk-İslam soslu Ortaçağ faşizmi halen kabul ettirilmeye çalışılıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.