14 Temmuz direniş ruhunu canlı tutmak

Forum Haberleri —

❏

ROHAT BARAN

Sözün gücü, pratikleştirme kudretinin ortaya konulmasından gelir. Sırf güzel ya da kulağa hoş geliyor diye kelimeleri yan yana koyup bir biçim oluşturmak kurulan cümlelerin etki düzeyini de anlam derinliğini de arttırmaz. Belki kafiyeli, uyumlu edebi bir metin olur, duygu dünyasını zenginleştirir, ama o bile bir gerçekleşmeyle oluşmuştur ve o durum etkilenme düzeyi ya da inşa hali ortaya çıkarır. Söz, gücünü uygulamadan, uygulanabilirlikten alır. Tarih boyu böyle olmuştur. Söylediğini yapmak ya da yapabildiğini söyleyip savunmak insanlar, toplumlar üzerinde her zaman etkili olmuştur. Söylediğini yapan insanlar takip edilmiştir, onlara inanılmıştır.

Sokrates’i bilge kılan teorik bilgisi değildi. Kendisini bilmesi, doğru bilmesi ve doğru bildiğinin savunuculuğunu yapması ve eylem gücünü ortaya koymasaydı. Doğru bilgi ve inanç doğru eylemi ortaya çıkardı ve gözünü kırpmadan baldıran zehrini içmesini sağladı. Hz İsa, Roma’nın, toplumun ahlaki ve kültürel değerlerini bozan saldırıları engellemek için çarmıha gerileceğini biliyordu, ama ne söyleminden ne de inandığından geri adım attı. Sözün gücünü eylemiyle oluşturdu ve üç yüz yıl da geçse düşmanı tarafından benimsenir hale geldi. Ebuzer El Gafarri’yi İslam alemi başta olmak üzere insanlığın adalet, eşitlik, iyilik ve dürüstlük değerlerini savunan güçlerin en üst noktalarında tutan şey, kendisinin dediği gibi yaşaması ve onun eylem gücünü ortaya koymasıydı. Yoksulun yanında olması ve bir lokma bir hırka felsefesiyle yaşamasıydı. Muaviye’ye İslami değerlerle örtüşmeyen israfçı yaklaşımından ötürü hesap sormasıydı. Muaviye’nin zorla götürdüğü sarayında kendisine yapılabilecek tüm kötülükleri ve çöllere sürgün edilmeyi kabullenip ‘bu şatafatlı sarayları, konakları kendi paranla yaptırdıysan israftır, halkın mal varlığıyla yaptırdıysan küfürdür’ demesiydi. Bruno’nun, engizisyonun her türlü işkencesini göze almış, bilme ve bilgi aşkından geri adım atmamış, onun eylem gücünü ortaya koymuştur. Pir Sultan Abdal, Yezidin sofrasına oturmayı kabul etmemiştir.

Demokratik insanlık tarihi, toplumun ahlaki, vicdani değerlerini en ince ayrıntısına kadar yaşayan, savunan ve nasıl yaşanması gerektiğini söyleyerek ortaya koyan bu erdemli kişiliklerle oluşmuş ve bugünlere ulaşmıştır. Söz, etki, derinlik ve güç böyle kazanmıştır. Yoksa kavramlar yığınını yan yana koymak olur ki, bu da demagoji olur. Gandhi milyonlarca Hindistanlıyı sadece doğru söz söyleyerek değil, doğru bildiğini ilkin kendisi yaşayarak, sonra savunarak ve bedelini vermeyi göze alarak etkilediği için peşinden yürümeye ikna etmiştir. Zaten halk hareketleri böyle ortaya çıkar. Adaletsizlik artar, eşitlik ve özgürlük sorunu ciddi anlamda yaşanır, toplum dayanamaz noktaya gelir, doğru bir sözü ve söylediğini savunan, onun için bedel vermeyi göze alan insanları arar ve onlarla ölümüne yürür.

Toplumsal hafızanın çok doğal bir işleyişi vardır, bilimselliği içerir ve doğruya en yakın olanıdır. Basit bir işleyişi vardır ve herkes de bilir bunu: dener, görür, ortaya çıkan duruma göre sonuç çıkarır ve buna göre bir yol haritası belirler. Halk adına yola çıkan özgürlük hareketleri toplum tarafından benimsenmiş, gelişip güçlenmişse, bu bilimsel yöntem uygulanmış ve bu hareketler halk tarafından kabullenilmiş demektir. Yani hareketlere ruhunu ve özünü veren insanlar sözü güçlü kılmış olan pratik süreci yaşatmış, halk da bunu benimsenmiş, böylece halk ve hareket arasında derin gönül bağları kurulmuş ve halklaşma süreci yaşanmış demektir.

PKK’nin, Apocuların bu halklaşma süreci de dediğini yapan ya da yapmak için bedel vermeyi göze alan önder kişiliklerle yaratıldı. Kuşkusuz ilk söz, ilk eylem her şeyi etkilemiş ve ruhunu vermiştir. Sonrasında ortaya çıkan değerlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Önder Apo ilk söz ve ilk eylemdir. Sonrasında ölçüleri daha da yükselten değerleri yaratan öncüler. 1973 sonrası Türkiye ve Kürdistan gerçekliğinde bir tek Apocular için ‘dedikleri gibi yaşıyorlardı’ denmektedir. Zaten o nedenle hızlıca örgütlenme zemini buldular.

14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi PKK’ye zor koşullarda direnip başarmanın ruhunu vermiştir. Bu direnişin öncüleri, PKK’nin halklaşma sürecini hızlandırmıştır. M. Hayri Durmuş’un “Halkımın özgürlük savaşçısı olarak sizin (TC’nin) bu vahşi politikalarınızı protesto etmek için şu andan itibaren ölüm orucuna başlıyorum.” sözlerini kim unutabilir ki! Diyarbakır zindanının her tarafına sinen işkenceleri tuzla buz eden “başardık, başardık, altı kişiyle başardık!” sözlerini kim unutabilir ki!

Yaşamı uğruna ölecek kadar çok sevenler ve doğru bilgi doğru eylemi gerçekleştirir erdemliliğine ulaşan devrimci kişilikler, demokratik insanlık için sözün gücünü bu defa da PKK’nin öncü militanları şahsında ortaya çıkarmıştı. M. Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek, dedikleri gibi bir yaşamı kurmak için bedel vermeyi göze aldılar. Kim Kemal Pir gözlerini kaybederken doktorun ona ölüm orucunu bırakmazsa kör olacağını söylerken verdiği cevabı unutabilir ki! “Siz Kemal’in gözleri kör olmasın, ama Kemal de olmasın diyorsunuz. Beni düşüncemle, partimle, felsefemle kabul etmedikten sonra yaşamışım, Kemal olsa ne?!”

Bu halkın evlatları ve tüm sosyalist güçler, soykırımcı sömürgeci faşistlere Laz Kemal’in selamını ileteceği günlere az kaldı. Sözün kullanıla kullanıla kudretten düşürüldüğü günümüzde, bu büyük direnişin mücadele ruhuyla sözün kızıl yıldızlı bayrakla göklere çıkarılacağı günlere az kaldı.

İnsanlık 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişçilerini sevgi ve saygıyla anıyor. 14 Temmuz direnişçilerinin miras bıraktığı en zor koşullarda mücadele etme ve başarma tarzıyla direniş azmini güçlendiriyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.