14 Temmuz ruhu artık Kürdistan’dır


PKK Merkez Yürütme Komitesi, AKP hükümeti ve ırkçı Türk devlet geleneğinin yerle bir olmaktan kurtulamayacağını; zaferin direnenlerin olacağını vurguladı.
PKK Merkez Yürütme Komitesi, 14 Temmuz Şehitleri’ni 35. yılında saygı ve minnetle andı. Komite’nin konuyla ilgili yazılı açıklaması şöyle:
14 Temmuz tarih yapıcıdır
Tarih yapıcı eylemler vardır. Tarihe yön veren, yol gösteren olaylar ve kahramanlar vardır. Bizim tarihimizde de 14 Temmuz çıkışı böyle bir eylemdir. Önemi ve büyüklüğü, içinden çıktığı tarihsel koşullarla ilgilidir.
Kürdistan’ı yeniden gömme
12 Eylül faşist cuntası ortalığı kasıp kavurmuş, tüm direniş odaklarını dağıtmış, Türkiye’yi ve Kürdistan’ı karanlıklar içinde bırakmıştı. Saldırı oldukça kapsamlı ve ağırdı. Dirilme emareleri gösteren Kürdistan’ı yeniden betona, tarihin karanlıklarına gömme hedeflenmişti.
Aşırı özgüven içindeydiler
PKK kadro ve militanlarının çoğu tutuklanmış, zindanlara doldurulmuştu. Dışarıda dizginsiz bir saldırıyla topumu bastıran ve suskunluğu egemen kılan faşist generaller, zindanlara yöneldiler. Sol, sosyalizm ve Kürtlük adına ne varsa ortadan kaldırmayı önlerine koydular. Bu hedeflerine varmak için akıl sınırlarını zorlayan, vahşet boyutlarına varan işkencelere başvurdular. Tutsakları zindanlarda kıstırmış, silahsız ve savunmasız yakalamışlardı. Tüm ülkeye ve topluma pençelerini geçirdikleri için de aşırı bir özgüven içindeydiler. Herhangi bir engelle karşılaşmadıkları için zindanlarda da istedikleri sonuçları alacaklarından emindiler.
Feryatlar duvarlara çarpıyordu
Tüm insani değerler ayaklar altına alınmış, kendi faşist-askeri yasalarını bile tanımaz olmuşlardı. Kişiliksizleştirme, ihanet ettirme, itirafçılaştırma politikalarını dizginsizce uygulamaya koydular. Binlerce insanın feryadı beton duvarlara çarpıyor, boşlukta yitip gidiyordu. İtirazlar, direnişler sonuçsuz kalıyordu. Diyarbakır zindanı insan ve devrimci olmanın büyük bir sınav alanına dönüşmüştü. Bir yanda tarihin en haksız ve zorba, gerici gücü, bir yanda da en haklı bir devrimci hareket karşı karsıya gelmişti. Ancak tarihin gördüğü en eşitsiz, adil olmayan koşullarında. Tutsakların bedenlerinden başka ortaya koyacakları başka silahları yoktu.
Mazlum Doğan meşaleyi yaktı
Vahşet ve ihanete son vermek için 21 Mart 1982’de Mazlum Doğan yaşamını feda etti. Ardından 18 Mayıs’ta Dörtler bedenlerini ateşe verdiler. Faşizme ve ihanete tarihsel darbeler pes pese gelmeye başladı. Son ve Ölümcül darbeyi de 14 Temmuz büyük Ölüm Orucu indirdi. İnsan iradesinin yenilmezliği bir kez daha kanıtlandı. M. Hayri Durmuş. Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek 14 Temmuz’da ölüm orucunu başlattılar. Ölümlerin en ağırına, en zoruna, gün gün, saat saat eriyerek başımız gözümüz üzerine, dediler.
Faşizm ve ihanet yenildi
Hayri ve Kemallerin şahsında devrimci irade şaha kalkmış, ihaneti ve faşizmi yenilgiye uğratmıştı. Kürdistan’ın ve devrimin tarihe gömülmesine yol verilmemiş, zorbalık ve ihanet darbelenmişti.
14 Temmuz direniş ruhu dalga dalga Kürdistan’a yayılmış, yenilmez bir direnişe ve teslim alınmaz bir devrimci iradeye dönüşmüştü.
Türk hükümetleri ders çıkarmadı
Irkçı Türk hükümetleri bugün de ayni faşist ve yok edici emellerini Kürdistan halkına dayatmaya devam ediyorlar. Tarihten ders çıkarmadıkları açık. 12 Eylül karanlıklarında, zindanlarda teslim alınamayan Apocu irade 40 yılın direnişi ve deneyimiyle donatılmış Kürt halkını ve PKK’yi asla yenemez ve teslim alamaz.
Bugün dört parçaya yayılmış
Kürdistan halkının direnişi ve örgütlülüğü bugün dört parçaya yayılmış, milyonlarca insan, kadın erkek büyük bir uyanış ve direniş içindedir. Türkiye devrimci güçleri de bu direnişe dahil edilebilirse AKP hükümeti ve Irkçı Türk devlet geleneği yerle bir olmaktan kurtulamayacaktır. Zaman 14 Temmuz direniş ruhuyla donanma zamanıdır. Hayri ve Kemallerin yolunda örgütlenme ve faşizmin üzerine yürüme zamanıdır. Zafer halklarımızın ve direnenlerin olacaktır.
BEHDİNAN
Mehmet Tunç şahsında Cizre’deki direnişteydi
Koma Civakên Kürdistanê (KCK) Adalet Divanı Üyesi Evin Şirnex, 14 Temmuz Ölüm Orucu Direnişi’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kürdistan topraklarında Medlerle başlayan direniş geleneğinin, 14 Temmuz’da Amed zindanlarında zirveleştiğini kaydeden Avin Şirnex, “Amed’de alevlenen ve Cizîra Botan’da ölüm bodrumlarında düşmana diz çökmeyiz diyerek eşsiz kahramanlık gösteren Mehmet Tunç şahsında somutlaşan büyük özgürlük söylem ve ahlak öğretisinin birer temsilcileri olan tüm Kürdistan şehitlerini anıyoruz” dedi.
Varlık ve yokluk ikileminde
Bir halkı kimliksiz tarihsiz bırakma çabalarının zindanda bulunan birkaç direnişçinin şahsında dumura uğratılmasını ‘sözle’ ifade etmekte yetersiz kalacağını belirten Şirnex, “O anın ruhu, bilinci, inancı, kararlılığı ve öngörüsünü anlamak için bir iki satırla ifade edilebilir mi ki? Kritik bir dönemeç, varlık yokluk ikileminde sıkışıp kalmak, ancak büyük insanların, büyük özgürlük ateşiyle yanarak karşı bir duruşu sergilemesiyle mümkün olabilir” şeklinde konuştu.
Tarihin akışını değiştirdiler
PKK ile birlikte birlikte egemenler için tarihin akışının ters dönmeye başladığını belirten, Şırnex şunları kaydetti: “Egemenlere göre yazılan tarihin hep onların lehine ileri gitmesi gerekirdi. Çünkü son 200 yılda Kürtlere vahşet uygulanmış; kafalar gövde üzerinde kalmamış, kafasını kaldıranın uçurulmuş kazıklara çakılmış, gövdeler haftalarca seyre şayan kılınmıştı. Kürt toplumunun yok sayılması üzerine kurulu egemenlik düzeninin hiç yıkılmayacak sanılıyordu. Bu sanı ve aldatmayla rahat yaşayacaklarını umdular. Ama yanıldılar. Toplum bir kadavra haline getirilerek moral değerlerden boşalan insan tipi yaratmak o kadar da kolay olmayacaktı.”
Sahte tanrılara kulluk etmedi
“Devlet her şey, Kürtler hiç bir şey ve Kürtler sadece devlete kulluk etmekle mükelleftir, başka hiçbir görevi ve hakkı olmayacaktı. ‘eşref-i mahlûkat’ sadece tanrıya ibadet ettiği sürece eşreftir yoksa şirk koşmuş olacaktır. Tanrı da şimdiki Erdoğan/AKP devleti olmaktadır. Şu iyi anlaşılmalı ki Kürtler geçmişte olduğu gibi bugün de sahte tanrılara kulluk etmedi, etmeyecektir de” diyen Şirnex, şunları vurguladı: “Kürtler hem toplumsal hem de bireysel anlamda kendi kaderini tayin edebilir düzeye ulaşmıştır. Kendisini yürütebilir, kendisini savunabilir, kendisini örgütleyebilir. Temel ilke olarak direnişi güçlendirmek, özgürlüğe kapı aralayan en büyük çıkış kaynağı olmaktadır. Ülkemizi zindana çeviren faşist diktatörlere yetmemiş olacak ki, durmadan zindan inşa etmeleri Kürdün özgürlüğe olan inancının farkına varamamanın göstergesidir.
Özgürlük köprüsü yıkılmayacak
Medlerden, Amed zindanlarından, Cizîra Botan bodrumlarına kadar ilmek ilmek örülüp gelen özgürlük köprüsü asla yıkılmayacaktır. Kürtler kendi toprağında özgürce yaşamanın mücadelesini vererek bu dünyanın onurlu birer neferi olma yolunda ilerlemektedirler. Düşmanın bir askeri, bir karakolu Kürdistan toprağında kalıncaya dek bu haklı ve onurlu mücadele hızından, inancından ve direnişinden taviz vermeyecektir.”
İhanet de yenildi
Diyarbakır Cezaevi direnişinde yer alan KCK Eğitim Komitesi Üyesi Yılmaz Dağlum, 14 Temmuz’un direniş ruhuyla tarihsel ihanetin yenilgiye uğratıldığını ve direnişle büyük zaferler kazanılabileceğinin net bir şekilde ortaya çıktığını belirtti.
KCK Eğitim Komitesi Üyesi Yılmaz Dağlum, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’ne ilişkin ANF’nin sorularını (söyleşinin tamamı ANF’de yayınlandı) yanıtladı.
Büyük devrimciler, kişilikler ve iradelerin büyük vahşet karşısında ortaya çıkabildiğini; ortada uğruna ölümü göze alacak kadar çok sevilen bir özgür yaşam umudu, hayali ve istemi olmazsa büyük iradelerin, mücadelelerin ve direnişlerin ortaya çıkmasının mümkün olmadığını hatırlatan Dağlum, şunu rahatlıkla söyleyebileceğini ifade etti: “14 Temmuz direnişini ve ruhunu ortaya çıkaran gerçek, sömürgeci askeri faşist diktatörlüğünün Kürtlüğe ait ne varsa hepsini yok edebilmek için geliştirdiği işkencenin ve vahşetin büyüklüğünün boyutlarıyla bağlantılıdır. 14 Temmuz ruhunun ve direnişinin varlığı, Kürtler üzerindeki soykırımın büyüklüğüyle orantılıdır. Böyle bir saldırı ve vahşet ancak böylesi büyük bir ruhla, direnişle ve iradeyle geriletilebilir ve yenilgiye uğratılabilirdi. (…) 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu, Kürtlerin yaşama hakkının garantilemesini sağlayan ve 12 Eylül faşist askeri diktatörlüğünü, T.C sömürgeciliğini ideolojik olarak yenilgiye uğratan o büyük ruhtur. Yaşamakta, var olmakta ısrar ruhudur. Bunun da tek yolu ölümüne direniştir. 14 Temmuz ruhu direnerek ölümsüzleşmektir.”
* 4 Temmuz Direnişi, PKK ve Kürt halkı için her şeyden önce toplumsal dokuda, genlerde bir değişiklik yarattığını belirten Dağlum, şunları söyledi:
* Kürtlerin tarihinde direniş az değildir. Fakat bunlar kalıcı zaferin zemini olamadılar. PKK’nin direnişi, bu tarihi tersine çevirdi.
* Kürtler arasında birlik duygusunu geliştiren ve düşmanla her türlü işbirliğini ihanet sayan bir gelenekten kopukluk söz konusudur.
Tarihin tanıdığı en kanlı sömürgecilerden olan faşist Türk sömürgeciliğine karşı 40 yıl her alanda savaşarak, her gün kendisini yeniden üreterek, bugün son çırpınışlarını yaşar hale getiren bir Hareket’in tarihinden ve onu yaratan direniş ruhundan söz ediyoruz. Dolayısıyla 14 Temmuz Kürtlere kendisinde yer ettirilmiş sistemin ihanetini yenilgiye uğratıp, direnerek zafer kazanmanın; ihanet ederek hiçbir şey olmaktansa direnerek her şey olmanın yolunu, yöntemini, ruhunu kazandırdı...
PKK’nin mayası bu ruhtur
PKK’nin mayasının 14 Temmuz direnişi olduğunu kaydeden Dağlum, “Son biçimini aldı demeyeceğim çünkü PKK canlı bir organizma ve sürekli bir değişim dönüşüm içerisindedir” dedi.
14 Temmuz’un günümüz dünya ve Ortadoğu koşullarında kendilerine yüklediği görevin, devrimi süreklileştirmek ve kalıcılaştırmak olduğunu vurgulayan Dağlum, şöyle tamamladı: “Devrimi güvenceye almanın yolu, yaymaktır. Eldekini korumak, korumak değil, yozlaştırmaktır. Korumanın yolu onu büyütmekten geçer. Devrim, insanlık sevgisi yani kendi rengiyle, kendi kültürel, etnik, mezhepsel, inançsal kimlikleriyle gönüllü ortak yaşamıyla paylaştıkça büyüyen, insanlığı güçlendiren temel paradigmal yolumuz oluyor. Bize düşen 14 Temmuz direnişinin bizim önümüze koyduğu görev budur, bunu gerçekleştirmektir. 14 Temmuz’a layık olmak da bunu gerçekleştirmekten geçiyor.”
KAMAR ARARAT/LEZGİN KAHRAMAN/ANF/BEHDİNAN
