24 Temmuz!

Forum Haberleri —

  • 24 Temmuz 2015 ve 24 Temmuz 2020 arası 5 yıllık AKP–MHP Özel Savaş hükümetinde yürütülen siyaset ve amaçlanan hedef, Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir. Her alanında derin krizler yaşanmakta. Yapılması gereken bu iktidarı alaşağı etmektir.

İRFAN SABRİ AHMET

Halkların Önderi Abdullah Öcalan önderliğinde geliştirilen Kürdistan halklarının özgürlüğü, Kürdistan’ın sömürgecilikten kurtarılması ve demokratik ulus, demokratik sosyalizm amaçlı mücadele 1993’lerle birlikte yeni bir stratejik düzeye ulaşmıştır.


Halkların Önderi Öcalan’ın deyimiyle “Diriliş tamamlandı, sıra kurtuluşta” tespiti bu yıllara denk gelmektedir.


İlk olarak 1993 yılında dönemin TC Başkanı T. Özal ile kurulan temaslarla Mam Celal’in de aracılık yaptığı 93 ateşkesleri 17 Mart’ta yapılan Lübnan-Barelyas Basın toplantısında kamuoyuna duyurulmuştur.


Kürtler, Türkler ve Türkiye halkları için çok tarihi olan çözüm, barış ve diyalog adımları atılırken TC de dönemin derin devleti kendi başkanlarını zehirleyerek katletmeleri, PKK içinde de Şemdin Sakık ihanetçisinin süreci bozan 33 askerin öldürülmesi barış-diyalog umutlarını bitirmiştir.
1995 yılında 15 Aralık tarihi itibariyle yine Halkların Önderi Öcalan ve PKK öncülüğünde ikinci defa tek taraflı ateşkes kamuoyuna ilan edilerek sürecin barış ve diyaloğa evirilmesi hedeflenmiş olup iyi niyet beyanına TC’nin dönemin devlet yönetimini yürüten derin devlet ekibi Doğan Güreş, Tansu Çiller, Mehmet Ağar’lar 6 Mayıs 1996’da Şam’da Önder Öcalan’a dönük patlayıcı yüklü araç ile suikast düzenleyerek iyi niyete saldırı ve imha yöntemi ile cevap vermişlerdir.


1996–97 yıllarında kısa dönemli N. Erbakan hükümeti göreve geldiğinde yeniden hükümet ve ordudan bir kesim diyalog arayışlarına girmiş bu amaçla güven vermek amaçlı PKK Zap alanında elindeki esir asker ve subayları TC heyetine kamuoyu önünde teslim etmiştir. Derin devlet ve gladyo N. Erbakan hükümetini ’28 Şubat darbesi’ ile teslim alıp görevden düşürmüş, gerillaya karşı tarihin en yoğun askeri gücünün kullanıldığı ‘Çekiç Hareketi’ adı altında imha operasyonu başlatılmıştır. 1 Eylül 1988 de üçüncü defa ateşkes yapan PKK ye karşı, Kuzey Kürdistan eyaletleri Botan ve Amed başta olmak üzere Murat Operasyonu adlı imha operasyonlarını yine NATO, CIA, MOSSAD, MİT inde yer aldığı uluslararası komployu Halkların Önderi Öcalan’a karşı 9 Ekim 1998’de başlatarak, 15 Şubat 1999 günü kaçırılarak TC’ye teslim edilmesi ile cevap vermişlerdir.

1998 Zap operasyonu…


Halkların Önderi Öcalan İmralı sisteminde de en ağır tecrit koşullarında 1 Ağustos 1999’da PKK’ye ve gerillaya bir mektup göndererek yeniden diyalog ve barış yollarını tercih etmiştir. Hatta Kürdistan’dan gerilla alanlarından ve Avrupa’dan barış grupları çıkarılarak iyi niyet ve güven verilmeye çalışılmışsa da TC devlet yönetimi bu barış elçilerini yıllarca cezaevinde tutmuştur.


1999-2004 yılları arası gerillanın tamamen silahları durdurduğu yıllar olmuş, 2002’de iktidara gelen AKP hükümeti bu yılları heba ederek ortaya çıkan uzlaşı, diyalog, barış ile çözüm fırsatlarını kendi iktidarını ve F. Gülen’le ortaklığını pekiştirerek hiçbir adım atmamıştır.


1 Haziran 2004’te PKK Savunma Savaşı anlamında yeni bir taktik hamle başlatmış bundan zorlanan AKP hükümeti 2006 Ekim’in de DTP aracılığıyla diyalog yöntem arayışına girmiş, ortamın yumuşamasıyla birlikte Aralık 2007’de kapsamlı hava saldırıları ile eskiyi tekrar eden bir siyaset izlemiştir.
Askeri vesayete son vereceğim adı altında Ergenekon ve Balyoz davalarını gündeme getirerek çok bilinçli bir şekilde dönemin Genel Kurmay Başkanını Zap alanına sürerek Şubat 98 Zap operasyonunda TSK -Türk ordusu hezimete uğratılmış, Yaşar Büyükanıt arkasına bakmadan bir gün içerisinde cephane ve donanımını bırakarak kaçmıştır. 2009 yerel seçimlerinde büyük başarı sağlayan ve önemli sayıda Belediye kazanan HADEP ve Kürtlere karşı AKP–F. Gülen ortaklığında KCK davaları adı ile Kürtlerin tümü yönetici ve çalışanları cezaevlerine atılmışlardır.


F. Gülen savcılarının açtığı davalarda yine AKP’nin oyunları ile Balyoz, Ergenekon vb. davalar düşürülerek generaller ve ordu vesayetine evet denilmiş, Kürtler ise bu davalarda mahkum edilerek uzun yıllardır cezaevlerine atılmışlardır. 2007’de başlayan Oslo görüşmeleri ve sonrası 2009’da varılan karşılıklı diyalog ve mutabakat ile Kürdistan’dan gerilla ve Mexmûrlu yurtseverlerden oluşan barış elçilerini 19 Ekim 2009’da Silopi, Şırnak, Mardin, Batman ve Amed’e milyonlar coşku ile karşılamış, maalesef AKP yönetimi, kaçabilenler dışında tüm elçileri zindanlara atmıştır.


TC’yi temsil eden hükümet ve devlet tüm bu süreçlerde Halkların Önderi Öcalan ve PKK’yi kullanmayı ve kandırmayı hedeflemiştir. Bunu bilen PKK de dönem dönem stratejik ve taktik karşı hamlelere girişmiştir. 2009’da da bir sonuç alınamayan diyalog sürecinin TC tarafının kötü niyetini dikkate alarak dördüncü stratejik hamleyi kararlaştırmış, 2010’da harekete geçmiştir. 2012 Şemdinli-Botan hamlesi de bu amaçla başlatılmış, AKP zorlanarak MİT öncülüğünde yeniden Halkların Önderi Öcalan’la diyalog kurmuştur.


Kurulan bu diyaloglar 3 Ocak 2013’te başlamıştır. Yumuşamayı fırsat olarak değerlendiren AKP ve MİT 9 Ocak 2013’te Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’e suikast düzenleyerek katletmişlerdir. Buna rağmen Halkların Önderi Öcalan diyalogda ısrar etmiş, 2013 Newrozunda Amed’de milyonların buluştuğu meydanda barış, diyalog ve çözüm deklarasyonu kamuoyuna ilan edilmiştir.


3 Ocak 2013–5 Nisan 2015’e kadar İmralı-PKK-HDP ve devlet arasında heyetler arası görüşmeler olmuş olup 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe sarayında HDP ve AKP adına 10 maddelik diyalog–çözüm mutabakatı kamuoyuna duyurulmuştur.


Tüm bunlara rağmen R. T. Erdoğan “istersem buzdolabına alıp, sil baştan yaparım” diyerek 31 Mart 2014’teki yerel yönetimler seçiminde büyük yenilgi alması, HDP’nin de 102 belediye kazanması ile birlikte, AKP adım adım Ergenekon, MHP ile ittifak yapmayı tercih etmiştir. 30 Ekim 2014 MGK toplantısında alınan karar ile “Çöktürme Planını” kabul eden R. T. Erdoğan ve AKP-MHP yönetimi 5 Nisan 2015 günü Halkların Önderi Öcalan’a karşı sistematik tecridi başlatmıştır.

24 Temmuz 1923’den 2015’e


7 Haziran 2015 genel seçimlerde yenilgiye uğrayan AKP tamamen Milli Görüş çizgisinden koparak bir dönemlerin MC hükümeti gibi hareket ederek AKP tamamen MHP çizgisine teslim olmuş, derin devlet, MHP ve Ergenekon’un vesayetine girmiştir. R. T. Erdoğan 30 Ekim 2014’ten sonra artık klasik TC yönetimleri gibi ranta, yolsuzluğa, yalana bulaşmış, hatta kendisi iktidar biriktirerek içte ve dışta tüm muhalifleri yok etmeyi hedeflemiştir.


İşte 24 Temmuz 2015 bu pratiğin uygulamada zirvesi oluyor. 24 Temmuz 2015’te yüzleri aşan kendi deyimleri ile 400 sortiyi aynı gecede yapan hava saldırıları ile bir süreci tümden heba ederek saldırı konseptine başlamıştır. Bu saldırılara paralel legal alanda da başta Kürtler olmak üzere tüm siyasi muhaliflerine imha, soykırım ve faşizm dayatılmıştır.


24 Temmuz 1923’te TC ve ilgili itilaf güçleri Lozan antlaşmasını imzaladılar. AKP ve MHP faşizmi Lozan’ın 100. Yılında Lozan’ın yenilenmesini hedefliyor.


24 Temmuz’da yok etmeyi hedefledikleri Kürdistan gerillası ile peşi sıra 2016 sonrası Bab, Cerablus ve İdlib’in bir bölümünü işgal ettiler. Ardından Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê işgal edildi. Şimdi Libya, Tunus hattında da Osmanlı topraklarıdır adına işgal girişimleri var. Adım adım Kürdistan’ın tümü, Halep ve Musul’u da içine alan Trablus, Yemen, Tunus hattı boyunca saldırılarını yayacak olan Türk işgal güçleri 24 Temmuz 2023’te Lozan’ın yenilenmesini isteyecektir.


Türk işgalci mantığında, ne kadar arazi işgal edersem masada görüşmelerde elim daha güçlü olur anlayışı mevcuttur. Yeni Osmanlı hayalciliği nereye kadar gider süreç gösterecektir. Ama şu bir gerçek ki 24 Temmuz 2015 ve 24 Temmuz 2020 arası 5 yıllık AKP–MHP Özel Savaş hükümetinde yürütülen siyaset ve amaçlanan hedef Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiş, ekonomik, politik ve yaşamın her alanında derin krizler yaşanmakta, Türkiye hegemonist güçlerin bir maşası gibi sağa, sola saldıran bir durum göstermektedir.


5 yıllık savaş pratiğinde hem içte hem de dışta büzülen, yalnızlaşan bir TC mevcuttur. AKP ve özellikle R. T. Erdoğan’ın Türkiye, Kürdistan halkları nezdinde hiçbir meşrutiyeti kalmamıştır. Yapılması gereken bu iktidarı alaşağı etmektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.