79 yıl geçti, yüzleşmiyorlar

Av. Jiyan Özkaplan

Av. Jiyan Özkaplan

  • ’33 Kurşun’ olarak bilinen katliamın üzerinden 79 yıl geçti ama devlet, Muğlalı’yı hala bir kahraman olarak görüyor. Kurbanların yakınlarından Av. Jiyan Özkaplan, 79 yıl geçtiğini, ancak halen mezarların teslim edilmediğini; failin, gerçek bir katil değil de kahraman bir asker gibi büstüyle, caddedeki adıyla yaşatıldığını söyleyerek, şunun altını çizdi: “Katliam kadar devletin tavrı da öfkemizi arttırıyor.”

Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın talimatıyla 28 Temmuz 1943’te Van’ın Özalp ilçesinde Sefo deresine götürülen 33 köylü kurşuna dizilerek katledildi. ’33 Kurşun’ olarak bilinen katliamının üzerinden 79 yıl geçti ama devlet, Muğlalı’yı hala bir kahraman olarak görüyor. Özalp’taki Türk askeri kışlasına 2004’te Muğlalı’nın ismi verildi. Gelen tepkiler ve kamuoyu baskısı sonucu bu isim 2010’da kışladan kaldırıldı ama Muğla’da bir caddeye Muğlalı Caddesi ismi verildi. Türk Genelkurmay Başkanlığının bahçesinde ise Muğlalı’nın büstü bulunuyor. Katliamın yıl dönümünde kurbanlarından yakınlarından avukat Jiyan Özkaplan, ANF’ye konuştu.

Devletin, katliamla yüzleşmesini ve ailelerden özür dilemesi gerektiğini belirten Av. Özkaplan, “Türkiye’de hukuk siyasi saiklerle işliyor. Geçmişten bugüne kadar bu durum değişmedi. Zîlan’dan Madımak’a, Roboskî’ye değişen bir şey yok. Yüzleşme yok, utanç duyma da yok. Bu katliamların failleri ya meçhul ya kahraman” dedi.

Sefo Deresi yasaklı

Devlet aklının konu Kürtler olduğunda en ufak bir değişiklik yaşamadığını ve iktidarda kimler olursa olsun Kürt politikasının korunduğunu vurgulayan Av. Özkaplan, “Katliamı, önce ‘çatışma’ olarak yansıtılıyor; kurşuna dizilenlerin askerlere saldırdığı iddia ediliyor ve yaşanan çatışma sonucu katledildiklerine dair bilgiler, tanıklıklarla rapora yerleştiriliyor. İzleri örtmek için Sefo Deresi ablukaya alınıyor. O günden sonra kimsenin bölgeye yaklaşmasına izin verilmiyor. Halen de durum bu şekilde” şeklinde konuştu.

Özalp ilçesinde kışlaya verilen Muğlalı isminin kaldırılması için 33 kişinin yakınları olarak verdikleri mücadelenin sonucunu aldıklarını anımsatan Av. Özkaplan, “Ancak Muğla’da halen bir caddenin ismidir. Bu, travmatik bir durum. Rahatsız edici” dedi.

Yas da öfke de bitmiyor

“Ateş bazen düştüğü yerle beraber toplumların yaşamında da acılı izler bırakıyor” diyen Av. Jiyan Özkaplan, şunları ekledi: “Bitmeyen yas, acının aktarımı ve yüzleşme talebi, halen dünkü kadar taze ve canlıdır. 33 Kurşun katliamı, yaşanan tüm katliamlar gibi acı ve öfke uyandırıyor. 79 yıl geçti, ancak halen mezarlar teslim edilmedi. Fail, gerçek bir katil olarak anılmıyor, kahraman bir asker gibi büstüyle, caddedeki adıyla yaşatılıyor. Türkiye Cumhuriyeti yüzleşmiyor. Katliam kadar devletin tavrı da öfkemizi arttırıyor.”   WAN

 

İttihatçı gelenektendi, emir Ankara'dan geldi

Mustafa Muğlalı

Mustafa Muğlalı, 1882’de Muğla’da doğar. 20 yaşında Kara Harp Okulu’ndan mezun olur. Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’na katılır. İttihatçıların Karakol Cemiyeti’nin Üsküdar Şubesi reisidir. Karakol lağvedildikten sonra 1920’de Zabitan Grubu'na geçer. Dersim için genel bir tedibe (terbiye etme) veren devlet, 9 Eylül 1926’da Elazığ bölgesinin komutanı olan Kurmay Albay Muğlalı'yı görevlendiri. Muğlalı, 30 Ekim’e kadar katliamla bastırır. 1931’de korgeneral rütbesine yükselir. 1931 - 1939 yılları arasında 1. Kolordu Komutanlığı, 1939 - 1943 yılları arasında İstanbul 3. ve 10. Kolordu Komutanlığı görevlerinde bulunur. 1942’de orgeneral rütbesi alır; 1942-1943 yılları arasında Yüksek Askerî Şûra üyeliğinde bulunur. 25 Şubat 1943’te 3. Ordu Komutanı'dır.

Bizi öldürecekler

Temmuz'da bir ihbar uyarınca sınırı ihlal edenlere yardım ettikleri gerekçesiyle 40 kişi gözaltına alınır. Delil yoktur, 35 kişi salıverilir, 5 kişi savcılığa gönderilir. Bu sırada salıverilenlerden biri Van’da savcı olarak görev yapan Kemal Yörükoğlu’na gider ve “Bizi nezaret altına aldılar ve şimdi bıraktılar. Fakat bunlar bizi öldürecekler” der. 5 kişi tutuklanır.

Tam bu noktada devreye Muğlalı Paşa girer. 24 temmuz’u 25 Temmuz’a bağlayan gece, Tümgeneral Cevat Yalım, Tuğgeneral Rasim Saltuk ve 3. Ordu Komutanı Mustafa Muğlalı, Van Valisi Hamit Onat’ın evinde toplanırlar; o 35 kişinin öldürülmesine karar verilir. Ertesi gün evlere baskın yapılıp 33 kişi gözaltına alınır; sabaha karşı 03.00’te de Şükrü Tüter’in taburuna teslim edilirler. Sefo'ya getirilen 33 kişi, burada katledilir. Aslında kurşuna dizilenlerden İbrahim Özay sağ kurtulmayı başarıp İran’a kaçar. O sırada Van Cezaevi’nde tutuklu bulunan kardeşi İsmail Özay’a bildirir durumunu. O da 15 Eylül 1943’te cezaevinden Meclis’e bir telgraf yazar ve yaşananları anlatır. Meclis duymaz. 20 Aralık’ta bir de dilekçe gönderir, yine ses seda gelmez. 

Eskişehir Milletvekili taşıdı

Demokrat Parti Eskişehir Milletvekili İsmail Hakkı Çevik, 3 Aralık 1948 günü Meclis’e verdiği soru önergesiyle, “Van Özalp’te neler oldu?” diye sorar. 19 Ocak 1949’da Mustafa Muğlalı’nın soruşturulmasına başlanır. Tutuklanır, aynı yılın 23 Kasım’ında görevsizlik kararıyla tahliye edilir, bu kararı Askeri Yargıtay bozar. Muğlalı için nihai karar, 9 Ocak 1950’de gelir: İdama mahkum edilir. O sırada 69 yaşındadır ve yaşı nedeniyle cezası 20 yıl hapse çevrilir. Muğlalı’nın avukatları kararı temyize gönderirler. Bu sırada Gülhane Askeri Hastanesi’nden bunaklık raporu alınır ve 27 Eylül 1950’de tahliye edilir. 69 yaşında, 11 Aralık 1951 günü hastanede ölür. Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilir  ve dava düşer. 

Yörükoğlu tekrar hatırlattı

DP’nin Van Milletvekili seçilen Kemal Yörükoğlu, 1956’da Meclis’e yeniden bir önerge verip 33 Kurşun yaşandığında görevde olan Savunma ve İçişleri bakanları ile Genelkurmay Başkanı hakkında da soruşturma açılmasını ister. Meclis Tahkikat Komisyonu kurar, 1958’de bir rapor açıklanır. Rapor sessiz sedasız gündemden kalkar. 

Ankara ile konuştuktan sonra

Milliyet gazetesinin 7 Mart 1974 tarihli sayısında, o sırada askeri doktor olarak olay yerinde bulunan Reşit Ersezer’le yapılmış bir söyleşi yayımlanana kadar... Ersezer’e göre; Muğlalı, katliam emri verdiği 33 kişi hakkında bilgi almak gereği bile duymadı. Olaydan bir gece önce Ankara’daki bir şahısla telefonla konuştu, yüksek bir sesle Diyarbakır’daki Müfettiş Avni Doğan’a, “Sen bu işe karışma, ben emri yüksek yerden aldım, icap ederse seni bile yok ederim!” diye bağırdı. 

Devlet 1988'de sarıldı

Revlet, 1988’de özel bir kararla Muğlalı’nın Edirnekapı Şehitliği’ndeki naaşını alıp devlet töreniyle Ankara’daki Devlet Kabristanı’na nakleder. İade-i itibar ise 1997’de yapılır. Ertesi yıl da Muğlalı’nın büstü, Harp Akademileri’ndeki Kahramanlar Geçidi’nde Atatürk, Fevzi Çakmak ve diğer komutanların arasına yerleştirilir. 2004’te ise Van Özalp’ta bulunan Kara Kuvvetleri’ne bağlı sınır taburundaki kışlaya Mustafa Muğlalı adı verilir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.