Abdallar asimilasyon kıskacında

Toplum/Yaşam Haberleri —

Çinçinli Abdallar

Çinçinli Abdallar

  • Çinçin semti bir Alevi yerleşkesiyken bugün pek öyle değil. Özellikle kentsel dönüşüm sonrası yılların komşuluk ilişkisi, büyük ölçüde yok olup gitti. Mahalledeki tek cemevi yıkılıp, yerine 10 cami yapıldı. Hayata tutunmaya çalışan Abdallar,  ‘’Toplumumuz gittikçe Sünnileşiyor”  dedi.

Çinçin semti, Ankara’nın en eski gecekondu yerleşkelerinden biriydi. 2000’li yıllardan sonra bölge sakinleri, TOKİ eşliğinde yapılan yıkıma engel olamadı. Yılların komşuluk ilişkisi, büyük ölçüde yok olup gitti.
Yaşananlara karşı koyan bir kesim var ki onlar da Çinçinli Abdallar oldu. Nüfus olarak çok az kalsalar da hala bölgedeki sınırlı sayıdaki gecekondularda hayatlarını idame ettirebiliyorlar. Bunu hem de Aleviliğin temel kuralı olan müsahipliği yaşantılarından hiç çıkartmayarak yapabiliyorlar.

Cemevini yıktılar 10 cani inşa ettiler
Çinçin semti bir Alevi yerleşkesiyken bugün o izlenimde bulunmak çok zor. Mahalle sakinleri, geçmişte nüfusun yarıdan fazlasının Alevi olduğunu vurgulayarak, kentsel dönüşüm sonrasında dengelerin de değiştiğini söylüyor.
Yurttaşların geçmişte cemlerini yapmak için inşa ettiği tek yapı, önce yakılıyor ardından ise TOKİ eliyle yıkılıyor. Aradan yıllar geçmesine karşın o molozlar yerinden de kaldırılmıyor. Cemevine yönelik yapılan bu yıkım camiler konusunda ise bir hayli ‘yapıcı’ oluyor! Bölgede kentsel dönüşüm sonrası 10’a yakın cami inşa ediliyor.

Çinçin’de 60 müsahib var
Çinçinli Abdal Aleviler, tüm bu baskılara rağmen inançlarının temeli olan ‘ikrar verme ve müsahiplik’ kültüründen hiç uzaklaşmadı. Mahallede yaklaşık 60 müsahibin olduğunu belirten Bayram Toplayan, “Bizim için yol kardeşliği, müsahiplik, yaşam kavramından da daha üstündür” dedi. 
Toplayan, müsahipliğin kendileri için ne anlam ifade ettiğini şu sözlerle anlattı:
“Şu anda Altındağ’da halen müsahip olmayı bekleyenler var. ‘Eline, beline ve diline sahip ol’ kavramı müsahiplik içerisindedir. Müsahiplik, Hakk, Muhammed, Ali’ye bağlılıktır. Onların verdiği ikrar üzerinde müsahipliğimiz devam eder. Aynı ikrarı verip hiçbir zaman için de o yoldan çıkılmaz. Yoldan saptığınız zaman yol düşkünlüğüne girilir.”

Dört can bir can olduk
Bayram Toplayan, 1993 yılında müsahip olduklarını belirterek, müsahipleri ile 30 yıl içerisinde sıkı bir birliktelik kurduklarını anlattı. “Hiçbir şekilde, ne müsahip kardeşlerim beni incitmiştir ne de ben müsahip kardeşlerimi incitmişimdir” diyen Toplayan, şunları anlattı:
“Müsahiplerim, öz kardeşlerimden daha bana yakınlar. Birbirimize öz kardeşlerden daha yakınız. Çünkü dört can bir can oluyoruz. Bir avuç tuzda dahi hak geçmeyecek. Tuz hakkı çok önemlidir. Eğer ki ‘bu tuzdan bir parça fazla alıp müsahip kardeşime eksik vereyim’ dersen müsahipliğin değil, kabrin karadır!

Senede üç sefer söz hakkı
Müsahibin müsahibine senede üç sefer söz hakkı vardır. Bunlardan 3’ü de müsahip kardeşini denemektir. Örneğin müsahip kardeşinizin bir zorluk karşısında gücü yetmiyor ve benim gücüm yetiyor. Mesela yıl kurbanı keseceğiz ve müsahip kardeşim bana gelip diyor ki ‘gel bu sene kurbanımızı keselim, yolumuza, erkanımıza devam edelim’. Ben de diyorum ki ‘benim param yok, gücüm yetmiyor, seneye olsun’. İşte o zaman olmuyor. Dört can bir can oldun ya bu sene müsaip kardeşimin parası var ise ve benim param yoksa seneye benim olur müsahip kardeşime ben giderim. İşte kardeşlik bağı burada. Yani müsahip kardeşime gidip halini hatırını sormazsam o müsahiplik değildir.”

 ‘Git çorabının tekini bul’
Bayram Toplayan, kentsel dönüşüm sonrası müsahip kardeşleri ile mesafe olarak biraz uzak kaldıklarını belirterek, “Müsahiplerimizle her gün görüşemesek de sık sık telefon açıyor ya da görüntülü arama yapıyorum. Birbirimizin durumunu, sağlığını soruyoruz. 30 senedir bu şekilde devam eder” dedi.
Toplayan, geçmişte bütün büyüklerinin de müsahip olduklarını belirterek, müsahip olmayanı ise ‘taraatlı’ olarak isimlendirdiklerini söyledi. ‘Taraatlı’ teriminin kendilerinde ‘inanç konusunda eksik olan’ anlamı taşıdığını belirten Toplayan, “Müsahip olmayana ‘Git çorabının tekini bul’ derlerdi. Yani ‘git müsahip kardeşini bul’ mesajı veriliyordu” ifadelerini kullandı.
Toplayan, şehirde müsahipliğin yaşanmasının zor olduğu söylemine de karşı geldi. “Hiçbir zorluğu yok” diyen Toplayan şöyle devam etti:
“Olabildiğince çocuklarımızı da müsahip olmaları yönünde yönlendiriyoruz. Çocuklarım da şu an müsahipli. Bizler Türkmen Abdallarıyız. Aslımız Horasan’dan geliyor. Ve halen bizde ikrarsız yola girilmez. Büyüklerimiz Ankara Altındağ’ın Aktaş Mahallesi’nin temelini atan kişilerdi. Cemlerimizi de hep gecekondularda yaptık. Kesintisiz olarak cemlerimize, müsahipliğimize, ikrarımıza, yol ve birliğimize devam ediyoruz. Bundan dönüşümüz de yok.”

Toplumumuz gittikçe Sünnileşiyor
Müsahip kardeşlerden Filiz Toplayan ise, “Toplumumuz gittikçe Sünnileşiyor” diyerek Alevi inanç değerlerinin yok olmaması için şunları söyledi: “İnsanlarımız yaz boyunca tatile gidiyor. Sonrasında ise görülecek kurbanlar oluyor ve cem vakti geliyor. ‘Hadi cem yapalım’ deyince ‘para yok’ deniyor. Zevke sefaya para var da neden hizmete gelince para yok?
Şehir ya da köy fark etmez, uzayda da yaşasan insan aynıdır, içinde ne varsa o. Bizler yeri geldiğinde dairede ‘Erkan altı’ yapıyorduk. ‘Şehirde hizmet yürütülmüyor’ da ne demek? İstersem evimde, istersem de bir baraka altında ibadetimi yaparım, kim ne diyebilir?” 
PİRHA/ANKARA

Soydular, yıktılar, yaktılar

Çinçin’de, Aktaş Mahallesi’ndeki Abdallar Cemevi, bir gecekondu içerisinde, 1986 yılından 2017’ye kadar kesintisiz hizmet sürdürdü.  Kentsel dönüşümle birlikte cemevini yıktılar. Tabii cemevini önce soydular, sonra yaktılar, ardından da yıktılar. O günden sonra cemler tamamen bitti. Bunun üzerine Abdallar köhne evleri bularak tadilattan geçirip; o evlerde cemlerini yaptılar. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.