Adı barış da olsa yine Kürtleri gömmeli!

Forum Haberleri —

Barış

Barış

  • Her yönüyle devlet operasyon halinde. Yeni Suriye yönetimiyle Kürtlere karşı bir ittifak arayışında. Türkiye’nin hedefi değişen Ortadoğu dengelerinde Kürtleri yine dışarıda bırakmak ve bir statüye kavuşmalarını engellemektir. Aradıkları Türk tipi bir barıştır.

ZEKİ AKIL

Önder Apo’nun Şubat’ın ortalarında tarihi bir açıklama yapacağı açıklandı. Önder Apo ilk açıklamasında "Sorunu siyasi ve hukuki zeminine çekecek teorik ve pratik gücüm var’’ demişti. Bunun için koşulların oluşturulması gerekir doğal olarak. Ama Erdoğan yönetimi istenen koşulları hazırlamadı. Sadece DEM Parti’den iki kişilik bir heyetin gitmesine izin verildi. Önder Apo buna rağmen yoğun bir hazırlık yaptı ve sözlerinin altını doldurmak için tarihi bir sorumluluk üstelendi.

Önder Apo’nun çözümünde halkların özgürlüğü, bir arada eşit koşullarda gönüllü yaşaması var. Kürt-Türk kardeşliğinin inşası ve sorunun temelden çözülmesi öngörülüyor. Çatışmalı ortama son verilmesi ve halkların gücünü, enerjisini birleştirmesi esas alınıyor. Parçalı veya dönemsel, geçici bir çözümü aşan kalıcı bir birliktelik projesi sunuluyor. İmralı’da, tecrit koşullarında bu büyük sorumluluğu yükleniyor.

Önder Apo’nun çözümünde Türkiye’nin demokratikleşmesi de var. Demokrasinin olmadığı koşullarda Kürt sorunu çözülemez ve alınan kararlar pratikleşemez. Mevcut durum bunun en iyi göstergesidir. Erdoğan yönetimi Anayasa, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymuyor. Binlerce Kürt ve muhalif hapishanelere doldurulmuş. Üç dönemdir Kürdistan’da kazanılan belediyelere el konuyor, kayyım atanıyor. Demokrasi budandıkça, ortadan kaldırıldıkça şiddet ve savaş tırmanıyor, baskılar artıyor. Bu açıdan Önder Apo Türkiye’de demokratik bir eksende sorunun çözümünü esas alıyor. Kürt Sorunu Türkiye’de çözülürse diğer parçalarda da çözüm kolaylaşır, önü açılır. Bu da birden fazla ülkede demokrasinin gelişmesi anlamına gelir. Özcesi Kürt sorununun çözümü Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde büyük bir rol oynamaya adaydır.

Devletin içinde hangi kesimler ne kadar böyle bir çözümden yana bu da tam bilinmiyor. Bütün yetkileri elinde tutan Erdoğan’ın çözümü kolaylaştırıcı girişimleri ve açıklamaları yok. Tersine şiddet ve düşman bir dil kullanmaya devam ediyor. "Ya silahları gömecekler ya da silahlarıyla gömülecekler’’ söylemiyle Önder Apo’nun bu çabasına karşılık veriyor. Sadece düşmanca ve zehirli bir dil kullanmakla da yetinmiyorlar. Kürtleri ezmek için devletin içeride ve dışarıda bütün gücü seferber edilmiş durumda. Askeri, siyasi ve diplomatik bir operasyonel harekat yürütülüyor.

Türkiye daha önce İran, Suriye ve Irak’a gelin birleşelim, Kürtler sizin için de tehlikelidir diyordu. Kürtleri hep ayrılıkçı ve devletleri parçalama gücü olarak lanse ediyordu. Bu konuda çalışmalarına hız vermişlerdi. Şimdi İran’ın konumu değişti. Ona açıktan çağrı yapamıyor. Çünkü İran Türkiye’nin Suriye’de yaptıklarından dolayı çok öfkelidir. Ayrıca İran, İsrail ve ABD’nin hedefindedir. Türkiye, ABD ve İsrail’e ters düşmemek için eksene İran’ın yerine Ürdün’ü yerleştirdi. Şimdi üzerinde çalıştığı dörtlü öneri ve çözüme Ürdün dahil edilmiş.     

Türkiye ABD ve koalisyonun SDG desteğini kesmek ve yalnızlaştırmak için sürekli yollar arıyor. "SDG sadece DAİŞ hapishanelerine gardiyanlık hizmetleri veriyor. O işi HTŞ’ye devret’’ diyor. Koalisyonun bu konuda HTŞ’ye güvenmeyeceğini bildiği için şimdi başka bir seçenek sunuyor. "Zaten DAİŞ tehlikesi kalmamış, ABD Suriye’de kalmak için bunu bahane olarak kullanıyor’’ diye de sürekli propaganda makinası çalışıyor. Yeni seçenek "Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye ile birlikte DAİŞ hapishanelerini devralsın ve ona karşı mücadeleyi sürdürsün’’ diyor.

Türkiye hiçbir zaman DAİŞ’le savaşmadı. Tersine onu sürekli destekledi ve Kürtlere saldırtmaya baktı. Son yıllarda da işgal ettiği bölgelerde DAİŞ’liler serbest çalıştılar, barındılar ve örgütlendiler. Baas rejiminin düşmesinden sonra da çıkan boşluktan yararlanan DAİŞ daha fazla insan kaynağına ve silaha kavuştu. Türkiye şimdi onlarla özerk bölgelere karşı yapacakları operasyonlar üzerinde çalışıyor. Erdoğan sürekli "Suriye’nin istikrarı için en büyük tehlike terördür’’ diyor. Terörden kastettiği de SDG, YPG’dir. Zaman zaman DAİŞ’in adını da bunlarla yan yana getiriyor ama onun asıl derdi Kürtlerdir, onların kurduğu örgütlerdir. DAİŞ dünyada deşifre olmuş, halkların nefretini kazanmış, onu SDG ve YPG’yle birlikte anarak algı yaratmaya çalışıyor. Erdoğan’ın zihniyet olarak DAİŞ veya HTŞ’den bir farkı da yoktur.

Önder Apo Kürt-Türk kardeşliği için proje geliştirirken, silah ve çatışmanın aradan çıkarılmasına çalışırken Erdoğan Tışrîn ve Karakozak’ta vb saldırılarını sürdürüyor. Güney Kürdistan’a hava saldırıları artmış, güç aktarmaya devam ediyor. Propaganda savaşı almış başını gitmiş, "Kürtlere teslim olma dışında bir seçenek yok" diyor. Her yönüyle devlet operasyon halinde. Yeni Suriye yönetimiyle Kürtlere karşı bir ittifak arayışında. Buna karşı Türkiye’de muhalefetten de bir ses, itiraz yok. Bir anlamda ringde rakibinin ellerini bağlamışlar, gel boks yapalım, diyorlar.

Türkiye’nin hedefi değişen Ortadoğu dengelerinde Kürtleri yine dışarıda bırakmak ve bir statüye kavuşmalarını engellemektir. Aradıkları Türk tipi bir barıştır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.