AKP’nin 12 yıllık kadın politikası


‘Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur’
Türk Başbakanı Erdoğan’ın 1995’te Kayseri’de Refah Partisi’nin düzenlediği bir gecede yaptığı konuşmasında “Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur” sözleri, aslında daha o günden AKP’nin kadına bakış açısını gözler önüne seriyor. Makyaj yapan kadına “kaportası bozuk” diyen Erdoğan, bununla da yetinmeyerek, Başbakanlık koltuğuna yeni oturduğu dönemlerde “zinayı” suç kapsamına alıp, bununla ilgili bir yasa çıkarmayı düşündü. Çünkü Erdoğan’a göre, “zina yasasıyla” “aile” kurumu korunacaktı.
Kadın Bakanlığı’nın adı değiştirildi
Yine muhafazakar düşünce yapısı içerisinde “aile”yi “kutsal” olarak niteleyen Erdoğan, 12 yıllık iktidarı boyunca bunu hem konuşmalarında gösterdi hem de politikalarıyla ortaya koydu. Kadınlara sürekli “evlenin” ve “3 çocuk doğurun” çağrısında bulunan Erdoğan’ın hükümeti AKP, önceden isminde kadın bulunan “Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı” olan bakanlığı “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı“ olarak değiştirdi. Sadece bakanı kadın olan Bakanlığın 81 ilde yer alan müdürlüklerinde müdürlerin hepsi de erkek.
Bakanları Erdoğan’ın sözcüsü gibi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı görevine getirilen bakanlar da AKP’nin muhafazakar politikalarını hayata geçirmeye devam etti. Şu anki mevcut Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, 2002-2009 yılları arasında yüzde 1400 arttan kadın katliamlarını görmezden gelerek, “Koruma altında öldürülen herhangi bir kadın yok” demişti. İslam, yine benzer şekilde erken yaşta evliliklerle ilgili yaptığı açıklamasında, “Kimse kötülük olsun diye çocuğunu evlendirmez, çoğu masumane” diyerek, erken yaşta evliliklerin önüne geçmek yerine, bu tür evlilikleri meşru kılan sözleriyle dikkat çekmişti.
Kürtajı yasakladı!
AKP hükümeti kadınlarla ilgili hayata geçirdiği politikalarla övünürken kadının bedeni üzerinde söz sahibi olmaktan da geri durmadı. “Sezaryenle ilgili doğumlara karşı olan bir başbakanım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum” diyen Erdoğan, “Kürtaj Yasası” adı altında kürtajın serbestliğine bazı kıstaslar getirerek kürtajı yasakladı. Kürtajı cinayet olarak gören Erdoğan, kadınlar tarafından tepki toplarken, ertesi gün yaptığı açıklamasında, “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyerek, kendi hükümeti döneminde yapılan katliamları adeta görmezden geldi.
‘Tecavüze uğrayan doğursun gerekirse devlet bakar’
Kadının bedeni üzerinde söz söylemeyi kendine görev edinen AKP’nin bakanları da kürtaj tartışmaları devam ederken, yine Erdoğan’ın açıklamalarına benzer açıklamalarda bulundu. Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tecavüze davet çıkarır gibi, “Tecavüze uğrayan doğursun gerekirse devlet bakar” demişti.
Kadın ve erkeğin aynı evde kalmasına denetim
Kadının makyajından, giyimine, oturuşundan, kalkışına kısaca nasıl olması gerektiğine dair sürekli talimatlarda bulunan Erdoğan ve bakanları, kadınları kendi muhafazakar normlarına göre şekillendiriyor. Erdoğan, “muhafazakar demokrat yapımıza ters” dediği kadın ve erkek öğrencinin aynı evde kalmasını “muhafazakar” çizgisine sakıncalı buldu. Bu tür evlerin denetimini yapacaklarına dair valiye talimat vereceğini söyleyen Erdoğan, kadınlardan yine tepki toplamıştı.
Sunucunun kıyafetini ‘aşırı’ buldu
Kadınlar tarafından “ahlak polisi” olarak nitelendirilen AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, geçen sene bir televizyon programında sunuculuk yapan Gözde Kansu’yu kast ederek, “Dün bir kanaldaki yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki, olmaz bu yani! Kimseye karıştığımız yok ama, çok aşırı” diyerek cinsiyetçi dilini yinelemişti. Bu sözlerin ardından çalıştığı kanal Kansu’nun işine son vermişti.
Kadınlar arasında ayrıştırıcı siyaset
Erdoğan, kadına yönelik cinsiyetçi söylemleriyle sadece kadın-erkek arasındaki uçurumu arttırmakla yetinmeyip kadınları ayrıştıran bir siyaset izlemekle de dikkat çekiyor. Erdoğan, zaman zaman konuşmalarında sıkça söylediği “Benim başörtülü bacılarım, kardeşlerim” sözleriyle başörtülü ile başörtülü olmayan kadınları kutuplaştırarak ayrıştırmaktan geri kalmıyor.
Kadın-erkek eşitliğine inanmayan Başbakan
Erdoğan ve AKP hükümetinin kadına yönelik söylem ve politikalarının nedenini, Başbakan’ın 4 yıl önce STK’ların kadın temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda söylediği “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” sözlerinde görmek mümkün. Kadın erkek eşitliğine inanmayan Erdoğan, bunu, 25 Şubat 2009’da Meclis’te kabul edilen Kadın Erkek “Fırsat” Eşitliği Komisyonu’nun adındaki “fırsat” kelimesini koyarak da gösteriyor. Bir dönem, mecliste kaldırılacağı belirtilen komisyonun kadın örgütlerince “Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu” olarak değiştirilmesi yönündeki itirazları ise kabul edilmedi.
AKP kadın hayatına yönelik saldırıyor
Türkiye’de kadın düşmanı bir iktidarın ilk kez görülmediğini belirten Sosyalist Feminist Kolektif’ten (SKF) Avukat Meriç Eyüboğlu, erkek iktidar ve erkek egemen siyasetlerin her zaman için bu topraklarda yönetici olduğunu söyledi. Ancak, AKP hükümetinin kadın düşmanlığı konusunda adının kalın harflerle çizilmesi gerektiğine dikkat çeken Eyüboğlu, “Her şeyden önce kadın erkek eşitliğine inanmadığını söyleyen bir Başbakan tarafından yönetilen bir ülkede yaşıyoruz. Fıtrat olarak eşit olmayacaklarını belirten ve bunu söylerken utanmayan bir Başbakan. Kaç çocuk doğuracağımızdan, çocuk doğurup doğurmayacağımıza, kiminle aynı evde oturup oturmayacağımızdan ne giyeceğimize, kahkaha atıp atmayacağımızdan, hamileyken sokağa çıkıp çıkmayacağımıza kadar bütünüyle çepeçevre sarmalanmış bir ayrımcılığın içinde ilerlemeye çalışıyoruz. Tüm bunlar, bedenimize yönelik sınırlamalar değil. Yapılan saldırılar bir bütün olarak hayatımıza yönelik bir saldırı” diye konuştu.
Söylem ve politikaları şiddeti katmerleştirdi
Kadınların bedenlerine, emeklerine kimliklerine ilişkin karar hakkını kadınlara ait olmadığı üzerine inşa edilmiş bir sistemde yaşandığını ifade eden Eyüboğlu, AKP’nin kadına yönelik söylem ve politikalarının bu sistemle birleştiğinde daha da katmerli bir hale geldiğini söyledi. AKP hükümetinin “Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı” olan bakanlığı “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” olarak değiştirdiğini hatırlatan Eyüboğlu, şunları söyledi: “Burada ailenin korunması önemli bir hale geldi. Böyle olunca kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin kaynağı olan ev içi şiddetin kendisi, aile kutsal olarak kabul edildiği sürece görünmez kılındı. O zaman bu ülkede bakanlık yapan biri, ‘Bağırmayı öğretin çocuklarınıza’ diyebiliyor. Çünkü burada önemli olan ailenin birliği ve bütünlüğünün bozulmaması. İşte bu düşünceden dolayı kadınların tabii ki kaç çocuk doğuracağına kendilerinin karar vermemesi gerekir. Bunun için hafif meşrep davranmamaları, kahkaha atmamaları, kızlı-erkekli yaşamamaları gerekir.”
Kadın hayatını daha da karanlıklaştırıyor
AKP hükümetinin sadece söylemleriyle değil, yaptığı politikalarla da erkek şiddetinin artması için elinden geleni yaptığını dile getiren Eyüboğlu, AKP’nin erkek şiddetine karşı sahici, caydırıcı bir politika yürütmediğini söyledi. “Biz biliyoruz ki kadınları en çok evlere layık olarak değerlendiren bu aklın kendisi kadınlara şiddet olarak geri dönüyor” diyen Eyüboğlu, bu nedenle Başbakan ve hükümet yetkililerinin söylediği her şeyin kadınların hayatlarını daha da karanlıklaştırdığına işaret etti.
Aile dayağın çıktığı yer
Kadına yönelik şiddeti devletin tüm kurumlarında görmenin mümkün olduğunu söyleyen Eyüboğlu, “Devletin mahkemesi, savcısı, karakolu bir bütün kadınların aleyhine çalışıyor. Karakola başvuran kadınların çoğu barıştırılmaya, geri gönderilmeye çalışılıyor. Mekanizmanın kendisi savcılıkta da aynı işliyor. Çok sayıda takip ettiğimiz davalarda örnekler var” dedi. Kadına yönelik şiddetin erkek egemen sistemin tümüyle değiştirilerek önlenebileceğini belirten Eyüboğlu, “Bizim bir özne olduğumuzu, emeğimiz, bedenimiz, hayatımızla ilgili kararları bizim verebileceğimizi peşinen kabul etmek lazım. Ev içi şiddetin aileden başladığı dolayısıyla ailenin kutsal değil, dayağın çıktığı yer olduğunu unutmadan politikaları belirlemek lazım. Kadına aile dışında seçenekler yaratacak sosyal politikalar oluşturmak lazım” diye konuştu.
ZUHAL ATLAN/DİHA/İSTANBUL
