Aleviler vardır, Alevilik haktır

Dosya Haberleri —

Yüksel Özdemir

Yüksel Özdemir

Berlin Alevi Topluluğu ve Cemevi Başkanı Dr. Yüksel Özdemir ile Berlin Eyalet Parlamentosu'nun, Alevilere "Kamu tüzel kişiliği" statüsünü tanımasına ilişkin konuştuk...

  • Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun, Almanya’nın en yoğun nüfusa sahip eyaleti olan NRW’de 2020 yılında bu hakkı elde etmesinden sonra başkent Berlin’de de eyalet kararıyla Berlin Alevi Toplumu'nun inanç kurumu olarak kamu tüzel kişiliğini elde etmesi, Aleviler için tarihi bir hak kazanımıdır.
  • Elde ettiğimiz bu Anayasal hakkımız ile birlikte artık kamunun her alanında özgürce inanç kimliğimizi devletin her belgesine “Alevi” olarak yazdırma hakkını elde ettik. Almanya'da ikamet eden her canımız bundan böyle nüfus kayıt dairesinde (Standesamt) inancını, "Alevi" olarak kayıt ettirebilir ve değişiklik talebinde bulunabilir.

HAKAN TÜRKMEN /BERLİN

Aleviler inançlarından dolayı bulundukları topraklarda yüzyıllardır her türlü soykırıma maruz kaldı. Dersim'de 7'den 70'e kurşuna dizildi, Sivas'ta diri diri yakıldı, Maraş'ta bebekleri daha doğmadan anne karnında süngülendi. Bunlar tarih sayfalarına yansıyanlar, yansıyamayan daha binlerce zulme tabi tutulmuş, devletlerin asimilasyon politikalarına hedef olmuş bir halktır. Bu yüzden onbinlerce Alevi kendi topraklarını terk etmek zorunda bırakıldı. Göçe zorlanan onbinlerce Alevinin bir adresi de Avrupa toprakları olmuştur. Almanya'da asimilasyon politikasına karşı mücadele yürüten Berlin Alevi Topluluğu (BAT) ve Cemevi Başkanı Dr. Yüksel Özdemir ile Berlin Eyalet Parlamentosu'nun Alevi inancına yönelik "Kamu tüzel kişiliği" statüsü (Körperschaft des öffentlichen Recht, K.d.ö.R) tanımasına ilişkin konuştuk.

Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya (NRW) eyaletinden sonra Berlin eyaletinde de, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'na “kamu tüzel kişiliği” statüsü verildi. Bu ne anlama geliyor? 

Birçok canımızın doğduğu büyüdüğü ülke olan Türkiye’de Alevi inancı hala yasal olarak hak sahibi değilken, Türkiye’de yaşayan Alevi canlarımızın inançsal talepleri yok sayılıyorken, Federal Almanya örgütlü çalışmalarımız neticesinde kamu tüzel kişiliği statüsünü (Körperschaft des öffentlichen Recht, K.d.ö.R) hak olarak bizlere tanıdı. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun (AABF) Almanya’nın en yoğun insanların yaşadığı eyalet olan NRW’de 2020 yılında bu hakkı elde etmesinden sonra başkent Berlin’de de eyalet kararıyla Berlin Alevi Toplumu'nun (BAT) inanç kurumu olarak kamu tüzel kişiliğini elde etmesi, Aleviler için tarihi bir hak kazanımıdır. Kamu tüzel kişiliği Alevilerin bu bağlamda bir devletten alabileceği en değerli ve en üst haktır.

Kamu tüzel kişiliği; kamu yararını sağlamak amacıyla, devlet tarafından Eyalet Başbakan Kararnamesi ve kanunla, kanunun verdiği yetkiyle kamu gücü ayrıcalıklarına ve tüzel kişilik özelliklerine sahip olmak demektir. Kamu tüzel kişilik statüsü birçok devlette uygulanan bir kamu ve idari hukuksal yöntemdir. Dolayısıyla Kamu Tüzel Kişilik Statüsü inancın kendisine değil, inanç kurumuna verilir. Almanya yasalarına göre, başta Anayasa ve Weimar yasaları olmak üzere, kamu tüzel kişiliği statüsü bir inanç kurumun alabileceği en yüksek statüdür. Kamu tüzel kişilik statüsü kamu hukuku çerçevesinde kurumun hukuksal kişiliğini belirler. 

Kurumların ve inanç kurumların çoğu özel hukuk çerçevesinde, yani birer dernek olarak (e. V.) olarak faaliyet göstermekte. Bu kurumlara nazaran kamu tüzel kişiliğe sahip olan inanç kurumları hukuksal anlamda üstün ve ayrıcalıklı konumdadırlar. Kamu tüzel kişiliğine sahip olan bir kurum bu ilişkilere rağmen kurumsal olarak özgürdür ve devletin bir parçası değildir. Kurum, haliyle AABF ve BAT, kamu tüzel kişiliğine sahiptir, devlet tüzel kişiliğine değil. İnanç kurumlarına verilen kamu tüzel kişilik statüsü öncelikle inanç kurumu olmakla mümkündür. AABF ve BAT yaklaşık 20 yıl önce “tanınmış inanç kurumu” yani “Anerkannte Religionsgemeinsachft” statüsünü almış olup okullarda 20 yıldır resmi Alevilik dersleri vermektedir. Bu hakta Anayasa'nın 7. maddesinin 3. bendine bağlıdır. Bu hakta aynı zamanda bir inanç kurumun alabileceği en kıymetli haklardan biridir. Tüzel kişilik ile ilgili hukuksal bir önemli değişikliği ifade eden bu durum, yani özel hukuktan kamu hukukuna, yani kamusallaşmış bir kurum haline, Kurumun kişiliği ile ilgili bütün haklar korunur, veriler, bilgiler, maddi durum, sermaye ve mukaveleler aynı şekilde geçerliliğini korur. 

Alevilik inancı devlet tarafından tanınmış oldu diyebilir miyiz? 

Hangi inanç olursa olsun o inancı tanımlamak devletin görevi değildir. Federal Almanya’da Anayasa gereği inancını özgürce yaşama garantisi, her bireyin hakkıdır. Almanya Anayasası'nda en temel haklar arasında inanç özgürlüğü hakkı da yer almaktadır. Almanya Anayasası'nın 4. maddesi ne göre “Özgürce inanmak ve inancı uygulamak” en kıymetli haklar arasında belirlenmiştir. Yani devlet Alevi inancının varlığını kabul eder, kamu tüzel kişiliğe sahip olan kurum kendi inancını ilgilendiren inançsal ve kültürel tüm konuları kendisi belirler. Diğer yandan kamu tüzel kişiliğine sahip olmayan, yani dernek (e. V.) olarak faaliyet gösteren inanç kurumlarıda, inançsal uygulamalarında tamamen özgürdürler. İnsanların neye inandıklarına ve inançlarını nasıl uyguladıklarına devlet karışamaz. Yani Almanya devleti dinlere ve inançlara ilişkin nötrlük ilkesinden dolayı bir “kalite kontrol” mekanizması uygulayamaz.

Bu karar diğer eyaletleri ve daha da önemlisi diğer Avrupa ülkelerini de etkiler mi? 

Federal Almanya‘da 2020 yılında AABF olarak bu hakkı aldıktan sonra AABF üyesi dernekler olarak eyaletler bazında 6 eyalette kamu tüzel kişilik hakkı için başvurular yapıldı. Berlin'de iki yıl sonra bu hakki elde etmemiz diğer eyaletlerde de daha hızlı bir şekilde bu hakların kazanılmasının yolunu açacaktır. Aynı şekilde Federal Almanya’daki kazanımlarımız, Avrupa ülkeleri içinde çok olumlu örnek teşkil edecektir. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu bünyesinde bulunan tüm federasyonlarımızın ve üye derneklerinin bu hakkı kazanması Aleviler olarak en büyük başarımız olacaktır.

Bu statüyle birlikte Aleviler ne tür haklar elde etmiş oluyor?

Elde ettiğimiz bu Anayasal hakkımız ile birlikte artık kamunun her alanında özgürce inanç kimliğimizi devletin her belgesine “Alevi” olarak yazdırma hakkını elde ettik. Böylelikle Almanya genelinde resmi devlet daireleri isteğimiz üzerine inançsal kimliğimizi hukuksal olarak kaydetmek zorundadır. Bu işlemin yapılabilmesi için "Alevi" olduğumuzu söylememiz ve talep etmemiz yeterlidir. Almanya'da ikamet eden her canımız bundan böyle nüfus kayıt dairesinde (Standesamt) inancını, "Alevi" olarak kayıt ettirebilir. Ayrıca mevcut olan kimlik bilgileri değişiklik talebinde bulunarak düzeltilebilinir. Bu hak özellikle, Doğum belgelerinde, Evlilik cüzdanlarında, Ölüm belgelerinde inanç hanesine "Alevi" olduğumuzu yazdırabileceğiz.

Farklı avantajları var mı?

Öncelikle inanç verginin toplanabilmesi mümkün olduğunu söylemek gerekir. Bunun mecburi bir durumun olmadığını ifade etmek isterim, yani kamu tüzel kişilik statüsü ile bize vergilendirme konusunda yeni kapılar açılıyor. Bu kapıları açmamız veya kapalı tutmamız bizim vereceğimiz karara ve dilekçelere bağlıdır. Hukukken inanç vergisi toplamak mümkündür (Art 140 GG i. V. m. Art 137 Abs. 6 WRV). Kamu tüzel kişilik üyelerinden inanç vergisi toplayabilmesi için eyaletten bu vergilendirme hakkını talep etmesi gerekir. Devletin kamu tüzel kişilikleri böyle bir hakkı tanımasının sebebi, kamu tüzel kişilik statüsünü elde etmiş inanç örgütlerinin maddiyatını sağlama bağlanmasını istemesidir. Vergiden muaf tutulma konusu ve maliye irtibatları konusunda ciddi pozitif değişiklikleri beraberinde getiriyor kamu statümüz. Kamu tüzel kişiliğine sahip olan kurum olarak AABF ve BAT bugüne kadar vermiş olduğu önemli vergilerden muaf tutulacaktır. (Körperschaftssteuer, der Umsatzsteuer und der Erbschaftssteuer). Hatta AABF ve BAT bir vergi idare sistemi kurup, üye aidatlarını maliye üzerinden toplayabilir veya aidat sistemimizi bugüne kadar sürdürdüğümüz gibi kendimiz idare edebileceğiz.

Yasal bir kısıtlama söz konusu mu?

Kamu tüzel kişiliği olarak AABF ve BAT bağış toplama ve kullanma hakkı konusunda hiçbir yasal kısıtlama yoktur. Geçmişte olduğu gibi bağış toplayıp ve bunları değerlendirebilir. Vakıflaşmış kurumların bazıları statülerinden dolayı, kamu tüzel kişiliklere maddi teşvik sunamıyorlar. Kamu tüzel kişiliğine sahip kurumların bu teşviklerden faydalanabilmesi için ayriyeten kuruma bağlı olan bir vakfın kurulması gerekir. Bu bağlamda kamu tüzel kişiliklerin özellikle özgür şekilde maddi teşvikleri kullanabilmesi en büyük artılardan biri olacaktır. Bu bağlamda Kurumumuz artık kamu tüzel kişilik bağış belgelerini resmi olarak çıkarabilir ve bu teşviklerin amacına ilişkin ve zamanlamasına ilişkin özgür iradesine göre değerlendirebilir. Yani amaçtan ve zamandan bağımsız bir teşvik değerlendirmesi özgürlüğüne sahip olacaktır. Weimar Yasası’nın 139. maddesi Almanya’nın yasal bayramlarını kastediyor. Alevilerin inançsal özel inançsal günleri ve bayramları kamu tüzel kişilik ile alakalı değil, devlet antlaşmalarının getirdiği ve tanıdığın hakların içerisinde bulunmaktadır. Yani yasal bir düzenleme değil, eyaletlerin antlaşmaları esnasında iki tarafın görüşmeleri ve devletin sözleşmesine alınan bir konu. Bu çerçevede Berlin Eyaletiyle Devlet Antlaşması yapma çalışmamız olacaktır.

Hukuksal anlamdaki karşılığını biraz açabilir misiniz?

Hukuken daha önce davalar sulh mahkemelerinde görülüyorken, şimdi devletin idaresine bakan idare mahkemeleri sorumlu olacak. Yani kurum olarak bundan böyle sivil hukuk yasalarına değil, kamu yasalarına tabi olacağız. Genel anlamda kamu yararına faaliyet gösteren bir dernek statüsünden kamu tüzel kişiliğine bir geçiştir. Yani özel hukuk kapsamında faaliyet gösteren bir kurumsal kişilikten, kamu ve idari hukuku kapsamında faaliyet gösteren bir kurumsal kişiliğe bürünmektir bu değişiklik. Kurumumuzun en önemli ve değerli organı hala genel kuruldur. Kurumsal yapıyı bu değişiklik nedeniyle geliştirme adına öneriler olduğunda, yönetim bunları tüzük değişikliği amaçlı genel kurula sunar. Birçok kurumsal kişiliklerde ve statüler de mümkün olmayan, mesela dernek veya vakıflar da mümkün olmayan, kamu tüzel kişilik statü kapsamında kurumun şekillendirme özgürlükleri elde ediyoruz. Kurumsal düzenlemelerimizi bir yasa koyucusu niteliğinde kendimiz belirleyebiliyoruz. 

Yeni statümüz ayrıca finansal açıdan faydaları beraberinde getirecek. Aldığımız maddi teşvikleri kısa süre içerisinde harcama zorunluluğu kalkıyor bu statüyle. Yani maddi teşvikler belirli müddet içerisinde harcanmasına gerek kalmıyor. Yapılan harcamalarda zamanlamayı kendimiz belirleyebileceğiz. Bu statü ile toplumsal ve siyasal konumumuz ciddi anlamda artmış durumda ve buda çok önemli bir artı teşkil etmekte. Yani bu statüyle çalışmalarımızı ve hedeflerimizi çok daha büyük bir özgüvenle takip edebileceğiz ve özgüvenle karar alacağız. Bu statümüzden dolayı tabii ki artık toplumsal ve siyasal kararlar söz konusu olduğunda AABF ve BAT olarak daha aktif olarak dahil olabileceğiz. Oluşan bu güven ve özgüvenle birlikte toplumsal ve siyasal alanlarda tüm önemli aktörlerle aynı göz hizasında hareket edebileceğiz. 

AABF ve BAT bu statüyü almakla devletin bir kurumu haline gelmiyor. Bu söz konusu dahi olamaz. Kamu tüzel kişilik denildiğinde bir devlet organından ve kurumundan bahsedilmiş gibi geliyor kulağa. Fakat bu tablo tamamıyla yanlış. Kamulaşmış demek, devletleşmiş demek değildir! Genel anlamda var olan devlet kurum ilişki konusunda hiçbir şey değişmeyecektir. Bu statüden bağımsız zaten devlet kurumlarıyla çalışmalarımız söz konusuydu. Düne göre bağımsızlık konusunda değişen bir şey yok. Bu statü ile kamu hukuku içerisinde ayrıcalıklı bir konuma geliyoruz. Tamamen bağımsız ve özgün bir kurum olarak faaliyet sürdürmeye devam edeceğiz. 

Derneklere, vakıflara, Ltd. şirketlere veya anonim şirketlere (e. V., GmbH, AG) vs. nazaran kamu tüzel kişiliğine sahip olan bir kurumun olağanüstü ayrıcalığı vardır. Bu ayrıcalıklar hukuksal anlamda mesela iş dünyasıyla, ticarette ve vergi -mali konularında mevcuttur. Bu daha önceki devlet antlaşmalarımıza nazaran şimdiki kamu statümüzle daha geniş kapsamda haklar üzerinde devletle veya eyaletler antlaşma imzalayabiliriz. Yeni statüsüyle de AABF üyelerin kapsamı ve iradesi doğrultusunda hareket eder. Haliyle üyelerimiz kurumumuzun en değerlileridir ve genel kurulumuz en önemli makamdır. 

Bu tür kazanımların Türkiye'ye yansıması sizce nasıl olur? 

Olumlu olarak yansıyacağını umuyoruz. Girmekte olduğumuz cumhuriyetin ikinci yüzyılında Aleviler ve Alevi örgütlenmeleri olarak, birlik ve beraberliğimizi oluşturup, Avrupa’da kazandığımız haklarımızın Türkiye'de de eşit vatandaşlar olarak, eşit hak talebimiz çerçevesinde gerçekleşmesini sağlamalıyız. Bunun için Avrupa’da olduğu gibi, Türkiye’deki çok parçalı Alevi örgütlülüğün tek çatı altında birleşip, bir olup iri olup diri olması gerekir.  Türkiye’deki halkların ve demokrasiden yana olan tüm siyasal, sosyal, kültürel yapıların güç birliği içinde olarak ikinci yüzyılda, mevcut tekçi darbe anayasasından kurtulup çoğulcu, eşitlikçi, demokratik ve laik yeni çağdaş bir anayasa oluşturmasıyla mümkün olacaktır. Aleviler ve Alevi örgütlenmeleri olarak bizler bu konuda üzerimize düşeni bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonrada yapmaya devam edeceğiz.

Berlin'de ne kadar Alevi yaşıyor? 

Berlin’de yaklaşık 70 bin Alevinin yasadığını tahmin ediyoruz.

Berlin'de 2002 tarihinden beri Alevilik dersleri veriliyor. Daha farklı projeleriniz var mı? Hedefleriniz nelerdir?

Kamu tüzel kişilik statüsü bir devletten alınabilecek hukuksal anlamda en yüksek kurumsal statüdür. Artık Almanya devletin bütün kamu ve idari kurumlarıyla aynı göz hizasındayız. Haliyle bütün hedeflerimizi daha büyük hızla ve daha kapsamda hayata geçirebiliriz. Önümüzdeki dönemlerde hedeflerimizin bazıları şunlardır:

• Alevi Vakfı kurmak, Sosyal yardım kurumunun oluşturulması (Wohlfahrtsverband), 

• Alevi enstitüsü oluşturmak,

• Alevilik derslerinin okullarda daha da yaygınlaşmasını sağlamak,

• Üniversitelerde Alevilik kürsüleri kurmak, Alevi teolojisi çalışmalarının yapmak, 

• Alevi çocuk yuvası kurmak,

• Alevi yaşlılar yurdu kurmak, 

• Alevitische Seelsorge (manevi yardım) çalışmalarının daha da geliştirmek,

• Alevi öğrenci yurdu kurmak,

• Alevilerin ekonomik güç birliğini oluşturmak,

• Alevilerin akademik güç birliğini oluşturmak,

• Yasadığımız eyalette Devlet anlaşması yapmak, özellikle sabit ve süresiz finansal destek sağlamak…

Alevilere iletmek istediğiniz mesajınız var mı?

Yeni bir reçeteye ihtiyacımız yok. Pir’in dediği gibi bir olup, iri olup, diri olduktan sonra aşamayacağımız hiçbir zorluk, ulaşamayacağımız bir hedef yoktur. Yine Pir’in dediği gibi ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır düsturuyla, çalışmalarımızı bilimsel ve çağdaş anlayışla yürütmeliyiz. Şunu bilin ki; inadına deyiş söylemeye, Semah dönmeye devam edeceğiz. Aleviler vardır, Alevilik haktır. Aşk ile…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.