Aleviyim demeye nasıl gelindi?

Forum Haberleri —

Kemal Kılıçdaroğlu

Kemal Kılıçdaroğlu

  • Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali yüksek bir cumhurbaşkanı adayı olarak inanç kimliğini açıkça dile getirmesini önemli görmek gerekir. Ancak bu duruma nasıl gelindi, bunu da bilmek gerekir. Kılıçdaroğlu’nun cesaretlice ve seçim kaybetme kaygısı yaşamadan böyle tutum takınması on yıllar içinde oluşan toplumsal ve siyasal iklimle ilgilidir.

HÜSEYİN ALİ

Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Tayyip Erdoğan seçimi kazanmak için Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini kullanmayı bir propaganda aracı haline getirmiştir. Yıllardır bunu yaparken yanlışlıkla seccade üzerinde fotoğraf çekilmesini bu propagandayı tırmandırmaya vesile yapmıştır. Kendince bunu önemli bir fırsat olarak görmüştür. Bu nedenle meydanlarda onlar kıbleyi bilmezler, tabi ki seccadeyi çiğnerler, demiştir. Böylece namaz kılmadıkları için seccade ve kıble bilmezler ve çiğnerler, diyerek Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğine gönderme yapmaktadır. Türkiye’de çok partili ve seçimli hayata geçildikten sonra ucuz ve basit propaganda yapanlara kasaba politikacısı denmiş. Herhalde kasaba politikacıları denenler bile böyle çirkin yol ve yöntemlere başvurmamıştır. Erdoğan, Türkiye’nin Sünni inanca sahip toplumsal kesimin bir Alevi’ye oy vermeyeceğini düşünerek bu basit ve çirkin yönteme başvurmuştur. Zaten Kılıçdaroğlu aday olmadan aylarca önce 'Alevidir, bu nedenle seçimi kaybeder' tartışması çeşitli kesimlerce başlatılmıştı. Nitekim İyi Parti’nin Millet İttifakı’ndan bir süre ayrılması bile buna bağlanmıştı.

İşte böyle bir ortamda Tayyip Erdoğan propagandasının merkezine bunu koyunca Kılıçdaroğlu bu oyunu bozmak için ‘Ben Aleviyim’ çıkışı yapmıştır. Zaten AKP’nin bu seçim döneminde iki temel propagandası vardı. Birincisi; HDP’nin aday çıkarmayarak dolaylı olarak Kılıçdaroğlu’nu desteklemesini Millet İttifakı’nı PKK ile ilişkili biçimde yansıtması. İkincisi ise; Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması. Sadece bu propaganda biçimi bile Cumhur İttifakı denen ittifakın nasıl bir gerici ittifak olduğunu gözler önüne sermiştir.

Kılıçdaroğlu’nun "ben Aleviyim" çıkışı Türkiye’de var olan bir tabuyu yıkması açısından önemlidir. Türkiye’de Aleviler cumhuriyet döneminde de kendilerini gizlemişler, Alevi olduklarını saklamışlardır. Çünkü Alevi olmak ötekileştirilme nedeniydi. Bu, açıktan ve resmi güçler tarafından yapılmasa da bir toplumsal kültür ve mahalle baskısı biçiminde canlı halde tutulmuştur. Bu nedenle Aleviler mahallede, okulda, iş yerinde, siyasi alanda, çarşıda pazarda inanç kimliklerini saklamışlardır.

Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali yüksek bir cumhurbaşkanı adayı olarak inanç kimliğini açıkça dile getirmesini önemli görmek gerekir. Ancak bu duruma nasıl gelindi, bunu da bilmek gerekir. Kılıçdaroğlu’nun cesaretlice ve seçim kaybetme kaygısı yaşamadan böyle tutum takınması on yıllar içinde oluşan toplumsal ve siyasal iklimle ilgilidir. Bu duruma gelinmesinde emekleri olanları takdir etmeli ve haklarını teslim etmeliyiz.

Alevi kimliğinin toplumsal ve siyasal alanda açıkça ifade edilmesinde Rêber Apo önderliğindeki Kürt Özgürlük Hareketi’nin çok önemli bir rolü olmuştur. Kurdistan’da çok önemli bir Alevi Kürt nüfusu vardır. Yeni Türkiye’nin kuruluş sürecinde ilk Kürt direnişi Alevi Kürt bölgesi olan Koçgiri’de gerçekleşmiştir. Cumhuriyet tarihindeki en büyük Kürt soykırımı da Dersim’de Alevi Kürtlere yönelik yapılmıştır. Kürt soykırım belgesi olan Şark Islahat Planı’nın ilk hedefi Fırat’ın batısı ve Dersim Kürtlerini kültürel soykırıma uğratıp Türkleştirme olmuştur. Nitekim bu amaca ulaşmak için Dersim soykırımı dahil bin bir türlü yol ve yöntemle bu amaca ulaşılmak istenmiştir.

Türk devletinin soykırımcı sömürgeci politika ve uygulamalarına karşı özgürlük mücadelesi başlatan Apocular daha ilk günden itibaren Kurdistan’daki Alevi, Sünni ve Ezidi Kürtlerin birlikte mücadele etmelerini sağlama zihniyeti ve çabası içinde olmuştur. Kurdistani örgütler içinde Alevileri yoğun biçimde içine alan tek örgüt olmuştur. Apocuların kuruluş toplantısı olarak görülen 6 kişilik Çubuk Barajı Toplantısı’ndaki 4 kişi Alevi Kürt’tür. Kürt Özgürlük Hareketi’nin 50 yıldır yürüttüğü özgürlük mücadelesinde şehit düşen 50 bin insanımızın on bine yakını Alevi Kürt genç kız ve erkekleri olmuştur. Binlerce Alevi genç kız ve erkek inanç kimliğini özgürleştirmek için de bu mücadele içinde yer almış ve şehit düşmüşlerdir.

PKK öncülüğündeki Kürt Özgürlük Hareketi Alevi ve Ezidi Kürt kimliğini Kurdistan’ın onurlu kimlikleri haline getirmiştir. En başta da Kurdistan’da Alevi ve Êzîdîlere bakışı değiştirmiştir. Alevi, Êzîdî, Sünni Kürtlerin ortak bir toplum olmasını sağlamıştır. Kısa sürede böyle bir toplumsal gerçeklik yaratma bu dünyada bir ilktir. PKK’nin ortaya çıkardığı toplum gerçeği sadece Kurdistan’da değil, Türkiye’de de Alevilere karşı bakışta önemli değişiklikler yaratmıştır. On milyonlarca Kürt içinde Aleviler inanç kimlikleriyle, onurlu duruşlarıyla yer alırken; Türkiye’nin metropollerinde milyonlarca yaşayan Kürtlerin bu kültürü çevrelerinde yayacağı açıktır. Kürtler demokrasi, kadın özgürlüğü, halkların kardeşliği konusunda Türkiye toplumunu fazlasıyla etkiledikleri gibi farklı inanç kimliklerine saygı duyulması konusunda da çok önemli rol oynamışlardır.

PKK daha ilk günden itibaren özgürlük mücadelesi yürütürken Alevi ve Êzîdîlerin inanç özgürlüğünü sağlamayı da hedeflemiştir. Zaten bu nedenle binlerce genç mücadele saflarına akmış; Alevi Kürt halkımız bu mücadelenin önemli parçası olmuştur. PKK çıkışından itibaren her türlü baskıya ve zulme karşı çıkmıştır. Rêber Apo farklı etnik ve inanç kimliklerin özgürlüğünü paradigmasıyla yeni bir boyuta taşımıştır. Ulusu tek kimlikli ve inançlı gören yaklaşımlara bir de ideolojik ve teorik olarak darbe vurmuştur. Demokratik ulus tezini geliştirmiştir. Sadece Türkiye’de değil, etnik ve inançsal temelde Ortadoğu’da ortaya çıkan sorunlara bu temelde kalıcı çözüm yolunu göstermiştir. Nitekim demokratik ulus çözümü bugün Rojava’da başlamak üzere Ortadoğu ve dünyada ilgi ile takip edilmekte ve takdir toplamaktadır. Sünni, Alevi, Süryani, Êzîdî, Keldani tüm inanç toplulukları eşit ve özgür biçimde Rojava’da kendilerini örgütlü olarak ifade etmektedir.

Rêber Apo ve PKK’nin yaklaşımları Kürtlerin içinde yer aldığı tüm siyasi, toplumsal ve kültürel yapıları da etkilemiştir. Kürt demokratik güçlerinin de içinde yer aldığı HDP’de demokratik ulus anlayışı çarpıcı biçimde pratikleşmiştir. Toplumsal ve siyasal yaşamda Alevi, 'Ezîdî, Süryani gibi ezilmiş ve ötekileştirilmiş inançlar yer aldıkları gibi bu inançlar kendilerini meclis kürsüsünde açıkça ifade etmiş ve taleplerini dile getirmişlerdir. HDP’nin meclis dışı ve içindeki söylemi ve pratiğinin de bugün Aleviliğin daha açık ifade edilmesi ve görünür kılınmasında önemli etkisi olmuştur.

Kuşkusuz Türkiye’de sosyalistler farklı etnik ve inanç kimliklerine eşitlikçi ve özgürlükçü temelde baktıkları için Alevi kimliğinin açık ve görünür hale gelmesinde rollerini oynamıştır. Zaten 1960 ve 1970’li yıllarda Alevi gençliğinin önemli bölümünün Türkiyeli sosyalist örgütler ve Kürt Özgürlük Hareketi içinde yer almaları sosyalist ideolojinin karakteriyle ilgilidir. Belki sosyalist oluşumların inançları ve kimlikleri önemsemeyen klasik yaklaşımla bu konuda daha somut ve sonuç alıcı bir programları olmamış olsa da Alevi kimliği üzerindeki baskıların kalkması ve görünür hale gelmesindeki rolü tabi ki görülmelidir.

Özgürlük mücadelemizin Alevi toplumunu ve gençlerini etkilemesi sonucu 1980’lerin sonu ve 1990’lı yıllarda Alevi örgütleri ve derneklerinin oluşması da bugün Aleviliğin görünür kılınması ve Kılıçdaroğlu’nun "ben Aleviyim" demesinde rolleri vardır. İlk dönemlerde inanç kimliği ve özgürlüğü sorununu demokrasi mücadelesinden uzak tutmaya çalışan eğilimler olmuş olsa da Türkiye’ye demokrasi gelmeden inanç özgürlüğünün sağlanamayacağının görülmesiyle birlikte Alevi örgütleri daha fazla demokrasi mücadelesinde yer almışlardır. Bu, Alevilerin kimliklerini açık ifade etme ve inanç özgürlüğü konusunda önemli gelişme yaratırken; tüm demokrasi güçlerinin de Aleviliğin inanç özgürlüğü konusuyla daha fazla ilgilenmelerini beraberinde getirmiştir. Aleviler politik mücadele içinde yer alıp demokrasi mücadelesine daha fazla katılmakla daha verimli ve etkili olacaklarını görmüşlerdir. Bu doğrultuda son yıllarda Alevi inanç özgürlüğünün esasını görme ve bu yönlü tutum ve çabalar daha da artmıştır.

Kılıçdaroğlu’nu güncel olarak "Aleviyim" demeye sevk eden AKP-MHP faşist ittifakının tutumu olsa da bu duruşu ortaya çıkaran on yıllardır yürütülen mücadeledir. Bu konuda özgürlük mücadelemizin etkisi ve katkısı çok büyüktür. Bu mücadele olmasaydı şimdi Alevilerin inanç özgürlüğü ve görünür hale gelmeleri bu düzeyde olmaz; Kılıçdaroğlu da "ben Aleviyim" diyemezdi. Aleviler hakbilir bir toplum olarak bu gerçeği takdir edeceklerdir. Özgürlük Hareketi’nin kimlikleri önemsiz gören değil; tüm kimlikleri önemseyen demokratik ulus anlayışı Alevilerin inanç özgürlüğünün sağlanmasında çok önemli bir zihniyet devrimini ifade etmektedir. Nitekim Aleviler HDP’nin inanç özgürlüğü konusunda en doğru noktada olduğunu görmüşlerdir. Bu zihniyetin daha da gelişmesi ve inanç özgürlüğünün gerçekleşmesi açısından demokratik ulus anlayışına sahip Yeşil Sol Partinin 14 Mayıs seçimlerinde güçlenmesi çok önemli olmaktadır.

Yeşil Sol Parti bir Kürt ve Alevi partisi değildir. Ancak zihniyeti, ortaya koyduğu programla tüm ezilen etnik ve inanç toplulukların partisi olduğunu söylemektedir. Bize göre de Yeşil Sol Parti ortaya koyduğu zihniyet ve programla aynı zamanda Alevilerin, Kürtlerin, Êzîdîlerin, Hıristiyanların partisidir. Sömürüye ve zulme karşı olduğundan kadınların ve ekolojistlerin partisidir. Kuşkusuz her kimlikten ve inançtan emekçilerin partisidir. Bu açıdan bu seçimlerde tüm Alevilerin aynı zamanda Alevilerin partisi olan Yeşil Sol Parti’ye oy vermeleri gerekir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.