Almanya MİT faaliyetlerine göz yumuyor

Forum Haberleri —

❏

  • MİT’in yurtdışı faaliyetleri çok eski yıllara dayansa da en aktif olduğu dönemin 1970’lerden sonraki yılları kapsadığı biliniyor. Ancak AKP iktidarı döneminde MİT’in yurtdışı faaliyetleri en üst seviyeye çıkarıldı. Örtülü ödenek de kullanılarak Avrupa’ya yayılan MİT, özel eğitilmiş kadrolar ile yurt dışı faliyetlerini giderek güçlendirdi.

VEYSEL IŞIK

Tayyip Erdoğan 2006 Newroz’unda “Çocuk da olsa, kadın da olsa güvenlik güçlerimiz gereğini yapacaktır” sözleri ile Kürt katletmekte sınır tanımadığını net bir biçimde ifade etmişti. Sayısız Kürt çocuğu ve Roboskî katliamı bu söylediklerinin pratikleşmesiydi. AKP hükümeti, sadece Kürdistan’da değil, dünyanın her yerinde Kürtleri hedef alıyor.

MİT’in yurtdışı faaliyetleri çok eski yıllara dayansa da en aktif olduğu dönemin 1970’lerden sonraki yılları kapsadığı biliniyor. Ancak AKP iktidarı döneminde MİT’in yurtdışı faaliyetleri en üst seviyeye çıkarıldı. Örtülü ödenek de kullanılarak Avrupa’ya yayılan MİT, özel eğitilmiş kadrolar ile yurt dışı faliyetlerini giderek güçlendirdi.

Erdoğan’ın yurt dışında kendisine bağlı, MİT dışında özel bir istihbarat birimi kurduğuna dair bilgiler de var. Birim çalışanları Erdoğan’a bağlı, sadık, güvenilir, seçkin kişilerden oluşuyor. Erdoğan iktidarı döneminde yurt dışında üçlü bir istihbarat sisteminden söz ediliyor. Birincisi MİT’in konsolosluklardaki istihbarat ataşeleri üzerinden görünen resmi yapısıdır. Yani ilgili ülkenin istihbarat örgütüyle ilişkili olan MİT masasıdır.

Ayrıca her ülkede MİT’in görünmeyen bir yapısı vardır. Bu yapı illegaldir ve resmi değil. Fakat ilgili ülkelerin istihbarat örgütleri bunları az çok tahmin edip izleyebiliyorlar. Erdoğan döneminde ortaya çıkan bir diğer yapı ise bir yanıyla bu görünmeyen yapıya bağlı olan, ancak onlardan da bağımsız çalışabilen, operasyonel görevleri de yerine getiren, bazı yerlerde bir çete veya suç örgütünden farklı olmayan yapılardır.

Özellikle “görünmeyen ve birbirini tanımayanlardan” oluştuğu ifade edilen bu son grubun, doğrudan MİT personelinden seçilmediği, direk Erdoğan’ın güvendiği ve özel görevlendirdiği kişilerden oluştuğu belirtiliyor. Bu yapılanma MİT Müsteşarının da bilgisindedir ancak MİT’in hiyerarşisine bağlı olmadan Saray bünyesinde çalışmaktadır. Bu yapının en önemli amacı Erdoğan’ın çıkarlarını ve iktidarını korumaktır.

Erdoğan’ın en güvendiği kişi ve aynı zamanda onun sır küpü olan Hakan Fidan’ın 2010 yılının Mayıs ayında MİT müsteşarlığı görevine getirilmesiyle birlikte, hem MİT içinde hem de Türk elçiliklerinde Kürtlere yönelik ciddi bir hareketlilik başladı.

Daha önce Almanya’nın Mönchengladbach kentinde NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu İstihbarat ve Hareket Başkanlığı görevini de yürüten Hakan Fidan, Alman istihbaratını yakından tanıyor. Hakan Fidan aynı zamanda yurt içi ve yurt dışında istihbarat toplama, adam kaçırma, infaz, şantaj gibi her türlü karanlık ve kirli işlerin baş sorumlusu ve organizatörüdür..

Son dönemlerde ortaya çıkan bilgilerden anlaşılıyor ki Erdoğan’ın emri ve Hakan Fidan’ın bilgisi dahilinde özellikle Almanya, Belçika, Fransa, Avusturya gibi birçok ülkede istihbarat ve infaz birimleri örgütleyip harekete geçirilmiş durumda. Hakan Fidan MİT müsteşarı; MİT’in iki numarası ise İsmail Hakkı Musa adlı istihbaratçı…

MİT yurt dışında legal istihbarat ağı dışında aynı zamanda ırkçı ve milliyetçi Türklerin işlettiği seyahat acenteleri, gazete büroları, spor kulüpleri, DİTİB gibi kuruluşlar ile Türk devletinin yurt dışında görevlendirdiği imam ve sivil memur gibi insanlar üzerinden gizli istihbarat ağları kuruyor. Almanya’da DİTİB’e bağlı 900 camide 8 bin kişinin MİT’e çalıştığı tahmin ediliyor.

Bilindiği gibi Erdoğan 2011 yılında, Kürt siyasetçiler ve kurum temsilcilerine yönelik olarak “nerede olursa olsun, ister yurt içinde isterse yurt dışında olsunlar bulundukları yerde vuracağız” açıklamasını yapmıştı. Aynı yıl bu konuşmanın ardından gerçekleşen MGK toplantısında, PKK’ye yönelik topyekün saldırı ve tasfiye kararı alındı. PKK’nin üst düzey 20 yöneticisi öldürülürse bu iş biter dendi.

Kürtlere dönük soykırım ve katliam planları, Ankara’nın karanlık dehlizlerinde planlanıp, Avrupa’dan Güney Kürdistan’a kadar her yerde uygulanmaya başlandı. Avrupa’da yıllardır gündemde olan MİT faaliyetleri, 2013 yılından sonra ise adım adım katliama dönüştü.

Alman basınına yansıyan bilgilerden de anlaşılıyor ki Paris Katliamı’nda da bu süreç işletilmiş. Paris Katliamı Hakan Fidan ve İsmail Hakkı Musa eliyle; talimatı veren Erdoğan’ın onayı sonrasında gerçekleştirildi.

Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez 9 Ocak 2013 günü Paris’te katledildi. Türkiye’deki cezasızlık politikasına benzer bir tutum Fransa’da da sergilendi ve katil Ömer Güney yakalanmasına rağmen, sudan gerekçelerle uzun yıllar yargılama geciktirildi. Ardından da tutuklu katil Ömer Güney’in 17 Aralık 2016’da cezaevinde öldüğü iddia edildi ve dava tümden kapatılmaya çalışıldı.

Ancak katledilen 3 devrimci kadının aileleri tarafından Ömer Güney açısından kapatılan davanın MİT’in sorumluluğuna işaret edilerek tekrar açılması talep edildi. Ailelerin bu talebini dikkate alan anti-terör savcısı soruşturmayı yürütmesi için Terörle Mücadele Alt Birimi SDAT’ı görevlendirdiğini kaydetti.

Katliamın ilk gerçekleştiği andan itibaren söz konusu katliamı yaptıranların Tayyip Erdoğan ve şürekası olduğu Kürt özgürlük hareketi tarafından açıklanmıştı. Olay gerçekleştiğinde iddiadan ibaret olan bu açıklamalar, 4 Ağustos 2017’de Güney Kürdistan’da HPG’nin gerçekleştirdiği bir operasyonla aydınlığa kavuştu.

KCK yaptığı açıklamada HPG’nin özel bir operasyon ile MİT’in Yurtiçi Etnik Bölücü Faaliyetler Başkanı Erhan Pekçetin ve yine MİT’in insan kaynakları yöneticisi Aydın Günel’i tutukladığını belirtti.

KCK, özgürlük güçlerince sorgulananların MİT müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla çalışan MİT’in üst düzey isimleri olduğu ve Paris’te gerçekleşen katliama ilişkin önemli bilgiler verdiklerini duyurdu.

Yakalanan MİT’çilere ilişkin 2017’de Stêrk TV’ye konuşan KCK Başkanlık Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “İmralı’da bu özel psikolojik savaş yürütülürken, faşist Türk devleti sonuç almak istedi ve Paris katliamı örgütlendirildi. Talimatı bizzat Erdoğan verdi ve Hakan Fidan da MİT’le birlikte bu katliamı yaptı” demişti.

Paris Katliamı’nın tetikçisi Ömer Güney’in, MİT yöneticileriyle görüşmesinin ses kayıtları, MİT’in görevlendirme yazısı, MİT’in Erzurum şubesi ile görüşmesinin ardından Ankara’da MİT ile görüştüğü de devlet kurumları tarafından belgelenmişti.

Daha sonra Fırat Haber Ajansı’na konuşan iki MİT elemanı Paris katliamının tetikçisi Ömer Güney’in Türkiye’ye seyahatlerinde biletlerinin de MİT’e bağlı bir seyahat acentesi tarafından alındığını belirterek infaz emrinin hiyerarşisini de itiraf etti.

Buna göre katliamda yer alan isimler şöyleydi:

MİT Yurtdışı EBF (Etnik Bölücü Faaliyetler) Daire Başkanı Uğur Kaan Ayık, o dairedeki Operasyon Şube Müdürü Oğuz Yüret, operasyon şube elemanı Ayhan Oran ve katliamın planlayıcısı olarak ifade edilen Sabahattin Asal.

12 Ocak 2014’te internette yayınlanan ses kayıtlarında, Ömer Güney MİT üyesi iki kişiye Paris’teki suikast planlarını anlatıyor. Ses kaydının bir bölümünde şu ifadeler geçiyordu;

Ömer Güney: Evet şimdi efendim

İkinci şahıs: Yani bunlar önemli

Ömer Güney: Ben buraları çok gezdim, sessizce gene oradan derneğe girerim.

İkinci şahıs: Ya kameradan görürlerse arabaya emanet bıraktığını

Ömer Güney: Yok kamera yok o parkın

İkinci şahıs: Keşfini yaptın mı onun

Ömer Güney: Sadece girişlerde kamera var. Araba zaten çalıntı olacak. Arabanın içinde de ikinci kılık kıyafet olacak. Yani ben o arabayla çıkarken bile oradaki kameralar benim Ömer olduğumu bilmeyecek.

Bu ses kaydını dinleyen MİT yöneticisi Erhan Pekçetin’in bu konudaki itirafı ise şöyle.

“Yine internete düşen ses kayıtları var. Onları dinlediğimde o zaman suikastin Yurtdışı EBF Daire Başkanı olan o dairedeki Uğur Kaan Ayık, o dairedeki Operasyon Şube Müdürü Oğuz Yüret ve o şubedeki Ayhan Oran adlı memur olan üç personelimiz tarafından planlandığı ve hayata geçirildiğini anladım. Çünkü ses kayıtlarından mensupları tanıdım.”

Konuyu geçtiğimiz günlerde gündemine alan Almanya merkezli ZDF kanalı, bir belgesel yayınladı. Belgeselde, ANF’de yayımlanan MİT’çilerin itiraflarına dair Almanya’nın önde gelen istihbarat uzmanı Erich Schmidt-Eenboom’un yorumlarına da yer verildi. MİT’çilerin görüntülerini izleyen istihbarat uzmanı Schmidt-Eenboom, “Bilgiler inandırıcı” diyor.

Erich Schmidt-Eenboom, MİT’çilerin katliama giden süreçte anlattıkları infaz emrinin hiyerarşisi ile olaya ilişkin verdikleri ayrıntılı bilgilerin inandırıcı olduğunu belirterek şöyle konuşuyor,

“Bu beyanları inandırıcı buluyorum. Çok inandırıcı buluyorum. Özellikle komuta zincirinin detaylı anlatımı ve olaya karışmış olduğu belirtilen kişileri. Onun dışında da çok inandırıcı kaynaklar var. Bu konu ile ilgili Fransız savcılarının iddianamesi bulunuyor. Fransız istihbarat teşkilatı ve polisinin yaptığı araştırmalarda da ortaya çıktığı gibi bu bir siyasi cinayettir. Bu cinayetin talimatı Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından verilmiştir” diyor.

İnfaz emrinin hiyerarşisini gözönünda bulunduran Schmidt-Eenboom, üzerine basarak, katliam talimatının Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından verildiğini ifade ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.