Berlin'de çağrı yankılanırken
Forum Haberleri —

- Zılgıtlar, her sözcüğün ardından yükseliyor. "Biji Rêber Apo!" sesleri Brandenburger Tor’un taşlarını inleterek yankı buluyor. Tüm meydan bir anda sarsılıyor. Yürekler çırpınıyor, duygular karışıyor. Zılgıtlar, sloganlar meydanı sarmaya devam ediyor.
İZLENİM: HAKAN TÜRKMEN-BERLİN
Berlin’deyiz… 15 Şubat’ın uluslararası komplonun yıl dönümüne sayılı günler kala, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi bir açıklama yapması bekleniyor. 15 Şubat komplosunun 26. yıl dönümünde, herkes büyük bir heyecanın eşiğinde. Ancak, açıklamanın yetişip yetişmeyeceği üzerine yapılan tartışmalar sürüyor. Herkesin içinde bir beklenti var, bir soru işareti... “Acaba açıklama bugün yapılacak mı?” diye sorgularken, günler birbirini kovalamaya devam ediyor ve her geçen an, bu büyük anın yaklaşan coşkusunu derinden hissediyorsun.
Yapılacak açıklama 15 Şubat’a yetişmiyor. Aynı zamanda, açıklamalar hız kesmeden ardı ardına gelmeye devam ediyor. Hem Türk devleti hem de Kürt Özgürlük Hareketi kendi açıklamalarını yapıyor; tedirginlik, endişe, hüzün, sevinç ve coşku bir arada. İnsanların içinde adeta bir duygu fırtınası kopuyor. Beklentinin büyüklüğü, ruhlarda dalgalanan karmaşa, en çok da bu tarihi anın ne zaman gerçekleşeceği sorusu her yönüyle zihinleri meşgul ediyor.
Sonunda beklenen haber geldi: İmralı heyeti, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme yaparak bir açıklama yapacaklarını duyurdu. O an, herkesin içinde karışık duygular birbiriyle yarışıyor. Coşku, sevinç, hüzün, endişe, panik… Hepsi bir arada, bir melodi gibi herkesin içinde çalıyor. Beklenen an geldi ve İmralı heyeti adaya doğru yola çıkmıştı.
Berlin’in tarihi ve simgesel noktalarından biri olan Brandenburger Tor Meydanı, bu önemli anı karşılamak için adeta bir araya gelmişti. Ekranlar kuruldu, yüzlerce Kürdistanlı ve dostu, dev ekranda yapılacak açıklamayı sabırsızlıkla bekliyordu. Bu anı izlemek için bir araya gelen kalabalık, sadece bir açıklamanın ötesinde, büyük bir anlam yüklediği bir anı paylaşıyordu sanki.
Saatler geçiyor, insanlar arasında duygu dalgalanmaları devam ediyor. 30 dakika, 29 dakika, 28 dakika… Her geçen dakika, beklentinin arttığı, ruhların coştuğu, kalplerin hızla attığı anlar. Beklenen açıklamanın ne zaman yapılacağı, mesajın içeriği, nasıl bir çağrı olacağı soruları meydanda yankı buluyor. Herkesin zihninde tek bir soru var: “Ne olacak?”
Ve nihayet, açıklama zamanı geldi. İmralı heyeti, yapacakları açıklamayı yazılı olarak duyuracaklarını bildirdi. Bu duyuru, meydanda bir heyecan dalgası yarattı. Herkesin gözleri dev ekranlarda, kulaklar ise açıklamanın ilk kelimelerinde…
İçinde gezindiğim kalabalıkta, duyguları anlatmak, bu anı tarif etmek neredeyse imkansız gibi. Herkes odaklanmış, gözler ekrandan bir an olsun ayrılmıyor. Çevredeki sesleri, insanların neler söylediklerini duyuyorum: “Hadi, hemen başlasın, ne söyleyecek?” Sadece Kürtler değil, Almanlar, turistler, meydandan geçen her bir kişi, bu açıklamanın büyüsüne kapılmış durumda.
Açıklama, Ahmet Türk’ün Kürtçe seslendirdiği ilk kelimelerle başlıyor. Tercüman olarak kendine görev üstlenen enternasyonel, etraflarına toplanan Enternasyonel gençlere tercüme yapmaya başladı. Herkes birbirine bakıyor, tercümeyi doğru anlamaya çalışıyor. Alman polisleri ise şaşkın, anlamadıkları bu dev ekrana odaklanmış, ama bir şekilde bu büyük anın içinde buluyorlar kendilerini. Anlamaya çalışıyorlar, bu tarihi anı onlar da kendi içlerinde dili bilenlerin tercüme etmesiyle devam ettiriyorlar.
Kürtçe açıklama tamamlandığında, Pervin Buldan Türkçe olarak mesajı tekrarlıyor. Artık her şey daha net. Herkes açıklamanın içinde kaybolmuş, öylesine odaklanmış ki… Kürtçe bilenler, Türkçe bilenler, herkes bu açıklamanın anlamını kavramaya çalışıyor. Kürt halkının yıllardır beklediği bu anın derinliği, çevredeki herkese bir şekilde yansıyor. Anlamaya çalışıyorlar. Kimisi şaşkın, kimisi umutlu, kimisi kaybolmuş bir şekilde.
Zılgıtlar, her sözcüğün ardından yükseliyor. "Biji Rêber Apo!" sesleri Brandenburger Tor’un taşlarını inleterek yankı buluyor. Tüm meydan bir anda sarsılıyor. Yürekler çırpınıyor, duygular karışıyor. Zılgıtlar, sloganlar meydanı sarmaya devam ediyor. Açıklama bitiyor, fakat o an, o hüzünlü coşku, insanlar üzerinde dalga dalga yayılmaya devam ediyor.
Zaman geçiyor, ama o anı yaşamak, o anı hissetmek tarif edilemez. On yıl sonra Sayın Öcalan’ı görebilenler, gözyaşlarını tutamıyor. Kimisi ağlıyor, kimisi gülümsüyor, kimisi hüzünleniyor. Kimi zaman birbirine sarılarak, yılların birikimini paylaşmak istiyor. Zihnimde, bedenimde, ruhumda bir karmaşa… Bir patlama… Herkesin içinde farklı bir fırtına kopuyor.
Bu açıklamalar sonrası duygular karışıyor; zorluklar paylaşılıyor, sevinçler ve acılar bir arada. Derin bir sessizlik var. Herkesin içinde konuşmalarını bekleyen bir şeyler var. Söylenmesi gerekenler, dinlenmesi gerekenler… Yalnızca bir açıklama değil, tüm bir halkın yıllarca süren mücadelesinin somutlaşmış hali, bir umut ışığı ve aynı zamanda tarih yazan bir an. Bu anı anlatmak ne kadar güç olsa da, her şey çok net… Daha çok konuşmak, daha çok dinlemek, daha çok anlatmak gerekiyor.