Antifaşizme ihtiyacımız var

Dünya Haberleri —

Martin Schirdewan

Martin Schirdewan

Avrupa Parlamentosu Sol Grup Eşbaşkanı Martin Schirdewan, Antifa hareketinin kriminalize edilmesinin arka planını gazetemiz için yazdı

  • Tüm demokratlar, demokrasinin zayıflatılmasına karşıdır ve bu nedenle tanım gereği antifaşisttir. Demokratik güçler, insan haklarına ve demokrasiye saldıranlara karşı net durmalı, direnenlere karşı değil. Faşizmle kararlı ve açık bir şekilde mücadele etmemiz gerekiyor. Antifaşizme ihtiyacımız var.

MARTİN SCHIRDEWAN / Çeviri: DİLAN KARACADAĞ

“Bir daha asla faşizm, bir daha asla savaş!” sloganı, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da siyasi bir uzlaşı haline gelmiş ve muhafazakâr kesimde dahi yaygın kabul görmüştü. Günümüzde ise demokratik parti yelpazesinde faşizm karşıtlığını açıkça savunan çok az kişi kaldı. Aksine, sol gruplar giderek daha fazla topluca suçlanırken, faşist görüşler ana akımda “aşırı sağ” siyasi duruşlar olarak meşrulaştırılıyor. Antifaşistlerin suçlu ilan edilmesi endişe verici ve yanlıştır. Bu nedenle açıkça söylüyorum: Antifaşizm, özellikle şimdi, hala gereklidir. Bilindiği gibi, ABD'de Donald Trump Antifa'yı yerli bir ‘terör örgütü’ ve düşman hedef olarak ilan etti. Bu yasak, demokrasi için mücadele eden ve büyük sosyal adaletsizliklere ile oligarşik yapıya karşı duranların siyasi olarak baskı altına alınmasına hizmet ediyor. Trump’ın gücü merkezileştirmesi, yargıyı etkilemesi ve medyayı sindirmesi, demokrasinin ve hukuk devletinin aşındırılmasına yol açıyor. İnsanlık düşmanı, faşist bir ideoloji benimseniyor ve bu sadece ABD ile sınırlı değil. Aşırı sağcı ağ uluslararası ölçekte örgütlü ve siyasi olarak etkin durumda. Otokrat lider Viktor Orban, Trump’ı örnek aldı ve Almanya ile Hollanda dahil olmak üzere bazı AB ülkelerinde de “Antifa yasağı” talepleri dile getirilmeye başlandı. Avrupa’daki bazı parlamentolarda muhafazakâr çoğunluklar artık sağcılarla iş birliği yapmaktan çekinmiyor. Bu gidişata karşı çıkanların toptan suçlanması, aşırı sağ için oldukça kullanışlı ve etkili oluyor. Demokratik merkez açısından Antifa’dan uzak durmak artık zorunlu hale geldi, sadece onlarla ilişkilendirilmemek için. Oysa tüm demokratlar, demokrasinin zayıflatılmasına karşıdır ve bu nedenle tanım gereği antifaşisttir. Tüm demokratik güçler, insan haklarına ve demokrasiye saldıranlara karşı net durmalı, direnenlere karşı değil.

Antifaşistlerin giderek artan şekilde kriminalize edilmesi, yargının aktivistlere yönelik tavrında açıkça görülüyor. Almanya tarafından hukuka aykırı bir şekilde Macaristan’a iade edilen antifaşist Maja T., bir yılı aşkın süredir son derece kötü koşullar altında tecritte tutuluyor. Maja’nın elleri ve beli kelepçeli şekilde mahkemeye çıkarıldığı bu göstermelik davayı yerinde birkaç kez gözlemleme fırsatım oldu. Ailesiyle nadiren yaptığı Skype görüşmelerinde ve havalandırmaya çıktığında bile Maja kelepçeli tutuluyor; sanki sürekli bir tehdit oluşturuyormuş gibi. 24 yıla kadar hapis tehdidi, yöneltilen “yaralama” suçlamasıyla tamamen orantısızdır. Macar yargısının bu tutumu yalnızca bir ön yargı değil, Maja T. üzerinden bir gözdağı vererek antifaşist mücadeleden caydırma amacını taşıyor. Maja T.’nin davasındaki kararın 22 Ocak 2026’da açıklanması bekleniyor. Ben de diğer destekçilerle birlikte orada olacağım ve Maja ile haksız yere hapsedilen tüm antifaşistlerin yanında dayanışma içinde duracağım. Burada solcular olarak sözde işlenmiş suçların soruşturulmasına karşı olmadığımızın altını çizmek istiyorum.

Eleştirdiğimiz şey, cezai soruşturmaların muhalefeti bastırmak için bir araç haline getirilmesi ve abartılı, siyasi içerikli suçlamaların yargıya taşınmasıdır. Bu durum sadece Macaristan’a özgü değil. Almanya'da antifaşist Hanna S., terör ve devlet güvenliği senatosu önünde görülen bir davada, diğer suçlamaların yanı sıra suç örgütüne üyelikten mahkûm edildi. Bu davanın, yüksek tehlike seviyesindeki terör davalarına bakan özel bir mahkemede görülmesi kararı, en başından itibaren peşin hüküm izlenimi yarattı. Ayrıca, bir suç örgütü varsayımının ne kadar geçerli olduğu sorgulanmalıdır. Bu suç tanımı geçmişte Almanya’da sol protesto hareketlerine karşı kullanıldı ve aktivistlere yönelik genel mahkûmiyetlere ve ağır cezalara yol açtı. Bu durum özellikle Kürt Özgürlük Hareketi’nin destekçilerini etkiledi. PKK’nin 90’lı yılların başında ‘suç örgütü’ olarak sınıflandırılmasından bu yana Kürt Özgürlük Hareketi giderek daha fazla kriminalize edildi. Kürtler çoğu zaman sadece kökenleri nedeniyle ‘PKK üyesi olmakla’ suçlandı ve bugün bile, PKK'nin dağıtılmasına rağmen, bazı Kürtler hâlâ sözde suç örgütüne üyelikten Almanya’da cezaevlerinde tutuluyor. Mevcut gelişmeler ışığında, antifaşist direnişin etkili olduğunu hatırlamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz baharda, Paris’te bir mahkeme, Budapeşte Kompleksi davasının sanıklarından Gino’nun ev hapsi talebini kabul etti. Yoldaşım ve meslektaşım Ilaria Salis, Macaristan'daki tutukluluğundan Avrupa Parlamentosu’na seçildi ve kısa süre önce, Viktor Orbán’ın talebiyle yapılan bir oylamada dokunulmazlığını korumayı başardı. Bu, birçok insanın kararlılığı ve vazgeçilmez dayanışması olmadan mümkün olamazdı. ABD’de de, Chicago’daki ICE protestoları ve ülke genelindeki No-King eylemleri kapsamında, artan tehditlere rağmen insanların demokrasiyi savunmak için sokaklara çıkmaya devam ettiğini görüyoruz.

Ben Avrupa Parlamentosu’nda, sokaktaki antifaşist mücadele ile parlamento siyaseti arasında köprü kuran güçlü bir sol için mücadele ediyorum. Parlamentoda sağcıları görmezden gelme girişimi, en başından başarısızlığa mahkûmdu. Faşizmle kararlı ve açık bir şekilde mücadele etmemiz gerekiyor.

Antifaşizme ihtiyacımız var.

Sol direniş bastırılamaz.

Siamo Tutti Antifascisti!

Hepimiz Antifaşistiz!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.