Aşıda patent kaldırılmalı

  •  TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’de de aşıya ulaşımda ciddi sıkıntılar yaşandığını belirterek, aşılarda patentin kaldırılması çağrısı yaptı.
  •  AKP iktidarının koronavirüs ile mücadelede bilim dışı yaklaşımlarının vaka ve ölüm sayılarında ciddi artışa neden olduğunu söyleyen Fincancı, ‘’Alınmayan her önlem yaşam hakkı ihlalidir’’ dedi.

İDRİS SAYILĞAN-MA/İSTANBUL 

Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’nin doğusu ile batısı arasında ciddi aşı eşitsizliği olduğunu ve alınmayan her önlemin yaşam hakkı ihlali olduğunu ifade etti.

Resmi rakamlara göre günlük vaka sayılarının 60 bin civarında olduğunu hatırlatan Fincancı, resmi rakamların ötesinde testi pozitif olmayan ancak klinik belirtileri itibariyle “Covid-19” diye tanımlanan hastaların ve “olası vaka” diye tanımlanan hastaların bu sayıya dahil edilmediğini ifade etti.

50 sayısını ikiyle çarpın

Bu nedenle gerçek vaka sayını anlamak için 50 sayısını ikiyle çarpmak gerektiğini dile getiren Fincancı, ölümlerin de hızla yükseldiğini kaydetti.

Fincancı, yeterli olmasa da bazı kısıtlamalarla 60’lı rakamlara düşen ölüm sayılarının Mart ayında kısıtlamaların bir kısmının da kaldırılmasıyla günlük 250’yi aştığına dikkati çekti. 

Açıklanan sayılara sayı olarak bakılmaması gerektiğini, her sayının ardında insan öyküleri olduğunu dile getiren Fincancı, “Bu sayıların ardında o insanların yakınları, dostları, sevdikleri var. Dolayısıyla bir yaşam hakkı ihlaliyle karşı karşıya olduğumuzu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Alınmayan her önlem yaşam hakkıdır. Ve bundan da devleti yönetenler sorumludur. Bu sorumluluktan kaçacaklarını düşünmesinler” dedi.

Patent kaldırılmalı

Fincancı, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de aşıya ulaşımda ciddi sıkıntılar yaşandığını belirterek, “Çünkü aşıları hızla üretilmesi gerekirken sadece belli firmaların patentiyle üretiyor olması dünyadaki aşı ihtiyacına denk düşmüyor. O yüzden biz aşılarda patent kaldırılsın diyoruz. Tabi Türkiye’de sınırlı aşı olanağımız var. Sinovac kullanılıyor. Dünyadaki diğer aşılara göre etkililiği ve etkinliği ile ilgili sınırlılıkları var. Ama gene de etkili bir aşı olduğunu söylemek mümkün. Hastalanmayı ve bulaşmayı önlemiyor belki ama en azından hastalığı ağır geçirmeyi sınırlıyor. Bu bile yeterli. Güvenli bir aşı olduğunu biliyoruz. O yüzden insanlar mutlaka aşılanmalı. Aşı tereddüdüne yer verilmemeli” diye konuştu.

Aşı eşitsizliği 

Fincancı, Türkiye’nin batısı ile doğusunda aşıda eşitsizlik olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’nin batısı yaş grupları itibariyle yüzde 80’lerde aşılamaya ulaşmışken, doğusunda ise yüzde 10-20’lerde. Dolayısıyla bu aşı eşitsizliğini ortadan kaldırmak gerekiyor. Meslek gruplarına göre bir yarışma içinde değil hızla en öncelikli gruplardan başlayarak yaygınlaştırılması gerekiyor. Günde bir milyon aşı yapabilseydik şimdi bunları tartışmıyor olacaktık” ifadelerini kullandı.

Tamamen bilimdışı

İktidarın normalleşme adımlarını ekonomiye göre tanımladığını ve buna göre tarihler verdiğini vurgulayan Fincancı, “Covid-19 virüsü ile randevulaşılmaz. Tarihe göre bir normalleşme tanımlayamayız. Vakalar yükselmeye devam ederken bir normalleşme tanımladılar. Kontrolsüz bir normalleşmeydi ve hızla yükseldi bu kez. Çünkü bulaş hızını düşürmeden toplu alanları, kapalı alanları açtığınızda bu hız zaten daha da hızlı bulaşacaktır. Şehirlere göre sınıflandırma yaptılar, yüksek riskli dediler, çok yüksek riskli dediler ama şehirlerarası ulaşımı sınırlandırmadılar. Dolayısıyla bunların hepsi çok ciddi sorun. Tamamen bilim dışı, bilimselliği dışlayan bir yaklaşımla karşı karşıyayız” diye belirtti.

Toplum fazlasıyla yoruldu 

Fincancı, gelinen aşamada toplumun fazlasıyla yorulduğunu ve bıktığını söyledi. Fincancı, “kontrolsüz aç-kapa” politikalarının halkı derin bir yoksulluğa sürüklediğinin altını çizerek şöyle devam etti: “Yurttaşlar evlerinin kirasını ödeyemiyorlar, işyerlerinin kirasını ödeyemiyorlar, elektrik, su, doğalgaz gibi temel gereksinimlerini karşılamakta artık yetemiyorlar. Haklı olarak isyan ediyorlar. Çünkü akılcı, bilimsel bilgiye dayanan önlemler alınmadığı, kontrolsüz aç-kapa yapıldığı için böyle bir tablo çıktı. Böyle aç-kapalarla olmaz. Tümüyle Türkiye’yi değerlendiren, toplu ulaşımları sınırlayan, zorunlu üretim dışında üretimleri durduran, kapalı alanlarda toplu olarak bulunmayı sınırlayan adımların atılması gerekiyor. Bunun tercihen 28 gün olması gerekiyor. İki döngü olacak ki bulaş hızı da binin altına düşsün. Başka türlü önleme olanağımız yok.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.