Aşk ile işlenen bir hakikat: Kürt Dirilişi Belgeseli
Forum Haberleri —

Kürt dirilişi
- Komün’ün her bir üyesi, yaptığı işin tarihsel sorumluluğunu yüreğinde hissediyordu. Kurgu masasından müzik stüdyosuna, seslendirmeden arşive kadar her detay titizlikle işlenmişti. Gerçekten de bu çalışma, “aşkla işlenmişti.”
- Gülistan Tara Komünü, sadece bir belgesel üretmedi; aynı zamanda duyguyu, yoldaşlığı, aşkı ve halkların özgürlük umudunu da perdeye taşıdı. Onların hikâyesine tanıklık etmek, benim için unutulmaz bir deneyimdi.
Axîn GABAR
PKK üzerine çokça okudum, çokça düşündüm. Onu sadece bir örgüt olarak değil, bir ideoloji, bir felsefe ve bir yaşam biçimi olarak da ele aldım. Bu yüzden “PKK Belgeseli” projesini ilk duyduğum andan itibaren büyük bir heyecanla beklemeye başladım. Yıllardır kitaplardan, belgesellerden, özellikle de Önder Apo'nun sözlerinden dinlediğim bir hakikatin bu kez görsel bir anlatımla ete kemiğe bürünmesi çok derin bir merak uyandırmıştı bende.
Beklediğime değdi. Belgeselin ilk üç bölümü yayınlandı. Henüz yayına girmeden önce, 3 Mart’ta Gülistan Tara Belgesel Komünü, dijital medya hesapları üzerinden projeyi duyurdu. Komün’ün isminin “Gülistan Tara” olması beni ayrı bir duygusallığa sürükledi. Gülistan’ı yakından tanıyan biri olarak, onun adına bir belgesel kolektifinin kurulması çok anlamlıydı. Bu isimle birlikte sadece bir üretim değil; bir hatıra, bir direniş ruhu da yaşatılıyor. Gülistan’ın özgür kadın duruşu, yoldaşları ile ilişkileri ve bağlılığı bu belgeselin ruhuna da işlemiş.
Bu büyük projenin yaratıcılarıyla tanışmak, onların emeklerine tanıklık etmek istedim. Talebimi ilettikten sonra yola koyuldum. Yol boyunca doğanın sıcaklığı, çiçeklerin zarafeti, güneşin kızgın ışınları içimdeki heyecanı daha da arttırdı. Ve nihayetinde Gülistan Tara Komünü’ne ulaştım.
Komün’de beni sıcacık gülümsemelerle karşıladılar. Samimi sarılmalar, dostane bakışlar bir kez daha bana Kürt halkının sıcaklığını hatırlattı. İçten sohbetlerin ardından onların çalışma ortamını gözlemleme şansı buldum. Disiplinli, özenli, ama aynı zamanda rahat bir ortamda çalışıyorlardı. Sabah kahvaltısından sonra hızla işlerine koyulmaları, sorumluluklarının bilincinde olmaları beni derinden etkiledi.
Kaldığım bir hafta boyunca, onlara hiçbir şekilde müdahale etmeden çalışmalarını izledim, onlarla tartıştım, sohbet ettim. Her bir ekip üyesi, yaptığı işin tarihsel sorumluluğunu yüreğinde hissediyordu. Kurgu masasından müzik stüdyosuna, seslendirmeden arşive kadar her detay titizlikle işlenmişti. Gerçekten de bu çalışma, “aşkla işlenmişti.”
Çalışma alanlarında duvarlara asılmış büyük bir tablo dikkatimi çekti. Belgeselin yapım süreci adım adım not edilmişti. Her şey sistemliydi ama asıl farkı yaratan, bu emeğe yüklenen anlamdı. PKK’nin 50 yıllık mücadelesini anlatmak; bir halkın yeniden doğuşunu, şiirini, türküsünü aktarmak büyük bir sorumluluktu. Bu ekip 8 yıl boyunca bu sorumluluğu omuzlamıştı.
Ve işte ortaya çıkan ilk bölümler…
İlk bölüm olan “Soykırım Kıskacında”, Kürt halkının tarihini yalın ama etkileyici bir dille aktarıyor. Direnişin ne kadar kadim, ne kadar anlamlı olduğunu hissettiriyor.
İkinci bölüm “Şafak Vakti”, Önder Apo’nun doğduğu topraklardan başlıyor. Bu topraklar yalnızca bir coğrafya değil, aynı zamanda Kürt halkının yeniden doğuşunun da simgesi olarak sunuluyor.
Üçüncü bölümde ise, Önder Apo’nun çocukluk döneminden itibaren taşıdığı liderlik ruhuna, sosyalist karakterinin ilk tohumlarına tanıklık ediyoruz.
Dördüncü bölümü de büyük bir heyecanla beklediğimi söylemeliyim.
PKK bir tercih, bir ideoloji, bir halkın kendini var etme biçimidir. Ve bu belgesel çalışması, bu hakikati bütün dünyaya anlatma iddiası taşıyor. 90 bölümlük bir belgesel dizisiyle anlatılan bu mücadele; bir halkın tarihini, bir liderin yürüyüşünü, bir ideolojinin inşasını görselleştiriyor.
Gülistan Tara Komünü, sadece bir belgesel üretmedi; aynı zamanda duyguyu, yoldaşlığı, aşkı ve halkların özgürlük umudunu da perdeye taşıdı. Onların hikâyesine tanıklık etmek, benim için unutulmaz bir deneyimdi.