ATK de babamın katilidir

Bişar Yazıcı

Bişar Yazıcı

  • ATK'nin, karaciğeri iflas eden babası Bişar Yazıcı'ya "cezaevinde kalabilir" raporu vermesinin ölümüne neden olduğunu söyleyen Volkan Yazıcı, “Sorumlu olan cezaevi savcısı, rapor veren doktor ve ATK hakkında dava açacağız. Babam Kürt ve siyasi bir tutsak olduğu için bunu yaşadı" dedi.

NUDA KOÇAK/VAN

 

Ağır tecrit koşullarında, insanlığın adeta öldürüldüğü yerlerde yaşamaya mahkum edilen tutsaklar, ağrıları, yaraları, çaresizlikleriyle baş başa bırakılarak fiili idama mahkum ediliyor. Devletin, özellikle Kürt tutsaklara hukuku hiçe sayan yaklaşımları zindanlardan peş peşe ölüm haberlerinin gelmesine neden oluyor. Bu ihlale Adli Tıp Kurumu da (ATK) eşlik ediyor. Ölümün eşiğinde olan hasta tutsakların "sağlıklı olduğunu" savunarak cezaevlerinde kalabileceğine hükmediyor. O tutsaklardan biri de 52 yaşındaki Bişar Yazıcı'ydı. Ağır sağlık sorunları yaşayan ve ölümle burun buruna olmasına rağmen ATK'nin "cezaevinde kalabilir" raporundan dolayı tahliye edilmeyen Yazıcı, son nefesine kadar tutsak kaldı ve 8 Temmuz 2023'te yaşamını yitirdi.

6 çocuk babası Bişar Yazıcı, Kurdistan’dan Türkiye metropollerine çalışmak için giden bir Kürt'tü. Yaklaşık 20 yıl boyunca İstanbul’da mobilya işinde çalıştı. Bunu yaparken aile bireylerini de unutmadı; kardeşlerini, yeğenlerini de yanına alarak hem aile özlemini bir nebze olsun giderdi hem de onlara ekonomik olarak destek olmak istedi. 2009'dan beri karaciğer yetmezliği ve siroz hastalığıyla mücadele eden Yazıcı, kronik hastalığının verdiği rahatsızlık arttığından artık gittiği yerlerde duramadı, tekrar Van’'ın Özalp ilçesine döndü. Yazıcı Ailesi, son 10 yıldır da Özalp’ta kalıyordu.

Şehitleri için MEYA-DER’deydi

Ailesinde 5 şehidi olan Yazıcı, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derneği’nde (MEYA-DER) yöneticilik yaptı. Yazıcının kardeşi İzzettin Yazıcı, yeğeni Reşat Yazıcı, amcasının oğlu Oktay Ertürkmen ve Reşat Yazıcı özgürlük mücadelesinde şehit düştü. Yaklaşık üç sene boyunca yer aldığı bu çalışmada, Kürtlerin yaşadığı trajediyi ve mücadeleyi daha yakından gördü, hissetti. Ancak devlet güçleri, “tehlikeli” gözüyle baktı ve hakkında dava açtı. Bışar Yazıcı, “Örgüt üyesi” iddiasıyla 6 yıl 3 ay cezaya tabi tutuldu. Kronik hastalığına rağmen Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderildi.

 

Volkan Yazıcı

 

Hastenede olduğu söylenmedi

Hapse atılması, hastalığının daha hızlı bir şekilde nüksetmesini beraberinde getirdi. Yazıcı, tedavi için getirildiği Amed’de daha fazla dayanamadı. Artık organları iflas etmişti. Oğlu Volkan Yazıcı, babasının rahatsızlanıp Van Bölge ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığına dair kendilerine herhangi bir bilgi verilmediğini ifade etti. Tesadüfen bir tanıdıklarının babasını hastanede görmesi sonucu durumdan haberdar olduklarını belirten Yazıcı, “Hemen hastaneye gittik. Öğrendik ki doktorlar, babamın olurunu almadan midesinden parça almış. Babam o sırada baygın olduğu için tepki verememiş. Doktorlar, babamın hastalığına ilişkin yüzde 30 risk payı biçerek ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriyorlar. O haliyle babamı tekrar cezaevine götürüyorlar” dedi.

Refakatçi olmasına izin verilmedi

Bişar Yazıcı, rahatsızlanması nedeniyle farklı zamanlarda Van Bölge Hastanesi ile Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde iki haftaya yakın tedavi gördü. Karaciğerinin iflas ettiğinin doktorlar tarafından belirtilmesi üzerine avukatı aracılığıyla babasının Van Bölge ve Araştırma Hastanesi’nden önce Malatya’ya sevkini istediklerini, ancak ‘Malatya’da Adli Tıp yok’ denildiğini; bunun üzerine 23 Haziran günü Dicle Üniversitesi’ne sevk edildiğini belirtti. Yazıcı, “Oğlu olarak babama refakatçi olmak istedim, ancak izin vermediler. Babam burada da iki hafta tedavi gördü ama hastalığı çok ilerlediği için müdahaleler yetersiz kaldı ve yaşamını yitirdi" dedi.

ATK ve doktorlar da sorumlu

Babasının ölümünden birinci dereceden raporu veren doktorların ve ATK’nin sorumlu olduğunu belirten Yazıcı, “Bu kişiler hakkında dava açıp, dava sürecinin de takipçisi olacağız. Tabii aynı şekilde Cezaevi Cumhuriyet Savcısına da dava açacağız” diye konuştu. Volkan Yazıcı, son olarak, şu çağrıda bulundu: “Herkes bu durumun hukuki takipçisi olmalıdır. Babam Kürt ve siyasi bir tutsak olduğu için bu süreci ve sonucu yaşadı.”

 

Avukat Ömer Alagöz

 

Adli Tıp tahliye talebinde engel

Bişar Yazıcı’nın avukatı Ömer Alagöz ise müvekkilinin kronik karaciğer hastası olması nedeniyle ilk aşamadan itibaren infaz durdurma talebinde bulunduklarını fakat bu taleplerinin Adli Tıp’ın vermiş olduğu “cezaevinde kalabilir” raporu neticesinde reddedildiğini söyledi. Müvekkilinin ileri derecede karaciğer ve siroz hastası olduğu için cezaevinde hiçbir ihtiyacını kendi başına sağlayamadığını söyleyen Av. Alagöz, “Her hafta rahatsızlanıp hastaneye kaldırılıyordu. Sağlıklı hiçbir tedavi uygulanmayıp serum veya iğne vurulduktan sonra tekrar cezaevine gönderiliyordu” dedi.

Üç hafta boyunca oyaladılar

İnfaz ertelemeyle ilgili hem Adalet Bakanlığına hem de Van Cumhuriyet Başsavcılığına yaptıkları başvuruların Adli Tıp’tan gelen raporlara dayanılarak reddedildiğini belirten Alagöz, şöyle konuştu: “Müvekkilim en son 14 Haziran 2023 tarihinde tekrar rahatsızlanması üzerine Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılmıştır. Burada doktorların tarafımıza ve aileye söylemiş olduğu husus, karaciğerinin artık iflas ettiği ve karaciğer nakli yapılması gerektiği olmuştur. Söz konusu nakil işleminin en yakın Malatya veya Diyarbakır ilinde olabileceği tarafımıza iletildi. Malatya’nın hastayı kabul etmemesi sebebiyle mecburen Diyarbakır'a sevk edildi. Diyarbakır'da da karaciğerinin artık iflas etmesi sebebiyle herhangi bir tedavi uygulanamadı ve ne yazık ki 8 Temmuz’da vefat etti.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.