Babam katledildi, kaybedildi…

Toplum/Yaşam Haberleri —

  • İstanbul’da 1995’te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Aydemir’in kızı Dilan, yıllardır adaleti aradıklarını ve tek isteklerinin de binlerce aile gibi bir mezar yeri olduğunu söylüyor. 

Hüseyin Aydemir’den, 1995 yılında gözaltına alındığı günden bu yana haber alınamıyor. Aydemir'in kızı Dilan Aydemir, babasına ilişkin hiçbir şey hatırlamadığını dile getirerek sadece rüyalarına girdiğini söyledi. Dilan ayrıca babasına ilişkin resmi evrakların yaşadığı düşünülerek eve gönderildiğini belirterek,“Bu bile bizim için bir işkenceye dönüşüyor. Babam yok. Hala yaşıyor diye geçmesinin nedenini anlamadık. Mahkemeye başvurduk onlarda yaşadığını fakat sadece kayıp olduğunu söylediler” sözleriyle bu durumunda kendileri için işkenceye dönüştüğünü anlatıyor.

95'te beyaz torosa bindirildi 

Amed'in Lice ilçesine bağlı Tûtê (Yaprak) köyünde yaşayan Hüseyin Aydemir köyde hayvancılıkla uğraşıyordu. Devlet tarafından yaşatılan yoğun baskı sonucu 5 çocuğuyla birlikte İstanbul’a göç etmek zorunda kalır. Hüseyin ve ailesi İstanbul’da bir taraftan ekonomik sıkıntılarla baş etmeye çalışırken bir taraftan da devletin baskısına direnmeye devam ederler. Faili meçhullerin arttığı, daha sonra Cumartesi Anneleri olarak hayatlarımızda yer edinecek insanların sokaklarda kayıplarını aramaya başladığı 1995 yılında Hüseyin’de beyaz bir torosa bindirilerek kaybedilir. Hüseyin gözaltına alınırken yanındakiler tarafından arabanın markası ve plakası alınır. Ellerinde plaka ile gitmedik polis merkezi, karakol bırakmayan aile Hüseyin’e dair hiçbir iz bulamaz.

 

Babamla ilgili hiçbir soruya cevap veremiyorum

Babası gözaltına alınıp kaybedildiğinde henüz 3 yaşında olan Dilan, babasına dair anlatılanlardan başka hiç bir şey hatırlamıyor. Babasının yokluğunu ilkokul öğretmeninin “Babanız ne iş yapıyor” sorusuyla derinden hissettiğini ve o gün bugündür yokluk hissiyle yaşadığını söylüyor. Dilan o soruya “babam ne var nede yok” diyebilmiş. Bunu da “Babam var mıydı yok muydu onu da bilmiyorduk. Sürekli bir var bir yok arası gidip geliyorduk. Babamla ilgili sorulan hiçbir soruya cevap veremedim, veremiyorum da… Babasızlığın ne olduğunu ve kadar zor olduğunu işte o gün anladım. Evet, annem ve dedem bizim her şeyimiz ile ilgilendi ama hiçbir şekilde babamın yeri dolmadı” sözleriyle dile getiriyor.

‘Gidecek bir mezarımız dahi yok’

Babasının kaybedildiğini kimseyle paylaşamamanın çok ağır olduğunu söyleyen Dilan, en çok babalar gününde zorlandığını da sözlerine ekliyor. Dilan, “Ben babama bir hediye alamıyorum. Babamın ölümü normal bir ölüm değil, bir mezarı yok, bunları düşündükçe daha da kötü oluyoruz. Benim babam katledildi, kaybedildi ve gidecek bir mezarımız dahi yok” diyor.

Eve gelen oy kâğıtları 

Babasının kayıtlarda hala kayıp olarak geçtiğini ifade eden Dilan, “Eve gelen oy kâğıtlarında veya resmi yerlerden gelen kâğıtlarda babamın hala yaşadığı görünüyor” diyerek bununda kendileri için işkenceye dönüştüğünü belirtiyor. Babam yok. Hala yaşıyor diye geçmesinin nedenini anlamadık. Birkaç kere mahkemeye başvurduk belki ölümü verilir diye fakat mahkeme, ‘babanız yaşıyor ama kayıp’ denildi” diyor ve ekliyor, “Zamanında gittiğimiz polislerde bize, ‘babanızı biz almadık, sizi bıraktı gitti’ gibi şeyler söylerdi.” 

Dilan, ”Binlerce aile gibi tek isteğimiz kayıplarımızın kemikleri dahi olsa bulunması, bir mezarımızın olması ve faillerin en ağır ceza ile cezalandırılmasıdır” diyerek kayıp yakınlarının adalet arayışı ve taleplerini tekrar sözlere döküyor. AMED

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.