Barış liderliği ve Öcalan gerçekliği
Forum Haberleri —

Barış/foto:AFP
- Barış lideri, yol bilen, bildiği yolu gösteren, gösterdiği yolu açan, açtığı yolda yürüyen ve yürüten bir misyona sahiptir. Yola koyulduğunda, hedef odaklı fikirlerini güçlendirir. Fikirleri zayıf bir yaprak gibi kırılgan ve savruk değildir. Sağlamlığa önem verir, ilke ve stratejisini sağlam bir temel olarak yerleştirir.
- Öcalan, son tartışma gündeminin de gösterdiği üzere hâlâ hasımları tarafından muhatap alınan bir lider, birkaç cümlesiyle bile halkını, hatta onun çok daha ötesindeki halklar halkasını heyecanlandırıp harekete geçirebilen bir önder, kapitalist modernist dünya sistemine karşı bilgi düzeyi ve entelektüel seviyesi ile alternatif üretebilen bir düşün insanı ya da bir bilge konumunda anılmaktadır.
İDRİS BALUKEN
Savaş ve barışın tarihi insanlık kadar köklü bir geçmişe sahiptir. Genel olarak savaş, belirlenen hedefler doğrultusunda tarafların birbirlerine güç ve şiddet kullanma hali olarak tanımlanır. Topluluk halinde yaşamaya başladıkları ilk dönemlerden itibaren, insanlar, kendi aralarında, çeşitli ihtilaflar nedeniyle irili ufaklı birtakım çatışmalar yaşamıştır. Devletin tarih sahnesine çıkışı ve profesyonel anlamda proto ordu yapıların şekillenmesi ile birlikte ise kitlesel ölümlere kadar varan, acımasız ve kısır bir döngünün kapısı aralanmıştır. O günlerden bugüne, milyonlarca insanın yaşamına mal olan savaş gerçekliği, halen, en yıkıcı yüzüyle hayatı etkilemeye devam etmektedir. Politika ile savaşı, farklı enstrümanlarla yapılan aynı faaliyet kapsamında gören yaklaşımlar, gerçekçi olduğu kadar gelecek açısından da ürkütücüdür. Kalabalık birlikteliklere dayalı "modern yaşam" devam ettiği sürece politika, politika var olduğu sürece de savaşın devam edeceği gerçeği, barış ile ilgili çalışma veya çabaların önemsenmesi veya kıymetlendirilmesi sonucuna bizi götürür. Barışın önemini veya insanlık için ifade ettiği şeyi, uzun uzadıya bu yazı kapsamında değerlendirmek mümkün değildir. Yine de savaşın aksine insanoğlunun hayatına huzur ve güven getiren yanını anmadan geçmek olmaz.
Barış, kararlılık ve irade ister
Barış, bireysel ve kolektif yaşamda, anlam ve önemi öylesine bilince çıkarılmış bir olgudur ki bazı düşünürler, "hedefi barış olması koşuluyla savaşı da meşru gören" tanımlar yapmaktan kaçınmamıştır. Barış, sadece savaşın olmaması değil, aynı zamanda savaş nedenlerinin de tümden ortadan kaldırılmasıdır. O halde, barışın inşası kadar, onun devamlılığı da kolektif iyilik hali açısından önemlidir. Her ne kadar, tarih boyunca, barış ve barışçıl ortam, insanoğlu veya onun oluşturduğu kurumların saldırgan doğası gereğince bozguna uğramışsa da insanlık değerlerini yaratan konumu öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bundan ötürü, savaşı başlatıp sürdürenlerden çok, barış için çabalayıp onu kökleştirenler insanlık nezdinde minnet ve saygı ile anılır hale gelmiştir. Barış için bireysel çaba gösterenler de toplulukları kitlesel olarak barışa yöneltenler de tarihin ve insanlığın bir anlamda vicdanı olarak nitelendirilmişlerdir.
Savaşın tarihsel hegemonyası karşısında barışın zayıflığı düşünüldüğünde, barış için mücadele etmenin yaygın bir hegemonyayı karşısına almak anlamına geleceği açıktır. Barışı inşa etmek veya onu sürdürmek, savaşı başlatıp sürdürmekten her zaman daha zor olmuştur. Bu anlamda, barışı istemek, bu zorluğu göğüsleyecek bir kararlılık ve irade taşımak demektir. Bu da verili olana karşı büyük bir sabır ve cesaretin yanısıra, toplumsal sosyolojiyi okuma, hatta onu değiştirme gücü ile bunu başaracak bir zeka ve bilinç düzeyi gerektirir. Entelektüel donanım ile tarih bilincinden yoksun yaklaşımların ya da felsefi yorum ile siyasi öngörüden uzak sığlıkların barışa öncülük etmesi mümkün değildir.