Barışta ısrar özgürlükte ısrardır

Forum Haberleri —

Barış

Barış

  • Kürtler TC’ye rağmen nasıl ki öz gücüyle savaşıp varlığını yarattılarsa, barışla da özgürleşmeyi başaracaklar. Zira barışın imkanları savaşınkinden daha fazla ortaya çıkmıştır. Savaşla barışın koşullarını sağladıkları, barışla da özgürlüğün statüsünü yaratacaklar.

ALİ AKTAŞ

"Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"dan bu yana çok şey berraklaştı. TC’ye kalsa süreci laflayıp adım atmayacak, barışıp demokratikleşmeyecek. Erdoğan’sa belki de Bahçeli’ye rağmen süreci iktidar için kullanacak. Hele bölgede Rojava’yı işgal şartlarını yakalasa, hemen “Kürt sorunu yok” diyecek. Bu konuda zaten yoğun diplomasi yapıyorlar. Açıkça savaşta hala ısrarlıdırlar. Somut adım yerine oyalama ve tasfiye peşindedirler. Kürtleri yanına almış gibi yapıp CHP’yi dövmenin, bölgede egemenlik peşinde olmanın ve Rojava’ya-Kürtlere düşmanlık yapmanın başka ne anlamı var ki! Ama nafiledir. Zira yaydan çıkan ok er veya geç, şöyle veya böyle hedefe varacaktır.

Bölgenin ABD-İsrail odaklı güçlerce dizayn edildiği ve bir modelinin Suriye’de denendiği süreçte TC ve Erdoğan’ın yaptığı ehveni şerciliktir, ama tutmaz. Haddini aşar ve yaşananları doğru okumazlarsa Suriye’den de atılacak. İsrail bunda kararlıdır. Zira Suriye’de en az İran kadar Türkiye’yi, Şii radikalizmi kadar da Sünni radikalizmini istemiyor. Bunda batı küresel güçlerin desteğine de sahiptir. Bu durumda TC’nin bölgede egemenlik veya Osmanlıcılık yapma şansı yok. Tek şansı barış ve demokrasidir. Elini çabuk tutmaz, hukuki ve siyasi zemini hızla hazırlamaz ve savaşta ısrar ederse bunu da kaçıracaktır.

Suriye’de Esad rejimi sonrası Türkiye’ye “Yeni bir İran ve Hizbullah’ı dayatma, oyun bozanlık yapma ve son tahlilde ABD-İsrail-Batı çıkarlarını zorlama, yoksa vurulursun” deniliyor. Bundan daha açık mesaj olmaz. TC buna rağmen Suriye politikasını değiştirmezse kesinlikle Irak ve Suriye’nin akibetine uğrar. Bunun işaretleri artıyor.

Herkes biliyor ki, Türkiye barış için değil, Kürtlerin özgürleşmesini engellemek, Sünni radikalizmi yaymak ve toprak işgali için Suriye’dedir. Yani Osmanlıcılık-egemenlik peşindedir. Bugünkü Kürt, Alevi ve Dürzi katliamında da parmağı var. İsrail’i savaşa çekip Arap-Yahudi çelişkisi üzerinden İbrani İttifakını bozmak istiyor. Yeni bir iç savaş körükleyip çözümü engellemek istiyor. Kürtleri ve İsrail’i suçlayarak çözümü sabote ediyor. Erdoğan kaostan beslenerek ayakta kalmaya çalışıyor, ama bu politika deşifre olmuş ve iflas etmiştir. Araplar bile artık TC’nin işgal için Suriye’de olduğunu görüyor ve tepkililer. Buna devam ederse bedelini ağır öder. Nitekim vuruluyor.

Zira TC, İsrail karşısında savaş kazanamaz. İç ve dış imkanları bunu kaldırmaz. Böyle bir savaşta NATO ve Batı küresel güçleri TC’yi desteklemez. Kürtler ise barış ve demokrasi sağlansa bile böylesi bir savaşta yer almaz. İşgal-egemenlik kokan hiç bir savaşın yanında olmazlar. TC’nin tüm alt-üst kurumları böyle bir savaşta aynen Saddam-Esad gibi hızla çöker. Ayrıca TC ne yapsa da ABD-İsrail odaklı dizaynın dışında kalamaz. Mutlaka hem dizayn edilecek hem de Suriye’deki gibi hizmet edecektir. Ama verilen rol taşeronluktur, patronluk değil. Suriye’de böyle yaptılar, İran’a karşı da böyle yapacaklar. Bunu görmez ve bununla yetinmezse bugün Şam’da yarın da Ankara’da vurabilirler. Bunun şakası yok.

Kısaca TC ve Erdoğan’ın mevcut bölge tablosunda Osmanlıcılık-egemenlik taslama şansı bitmiş. Kürtleri kandırıp yanına alarak içte ve dışta kullanma veya inkar-imha politikasında ısrar edip, barış ve demokrasi sürecini sabote ederek iktidarda kalma şansı da yok. Kürtlerin demokrasi için barış talebi birilerini iktidar veya egemen kılmak değil. Kısaca 3. küresel savaşın yaşandığı ve bölgenin soykırım pahasına da olsa ABD ve İsrail eksenli dizayn edildiği bir süreçte TC ve Erdoğan rejiminin barış ve demokrasi dışında yapacakları intihardır. Kürt düşmanlığında ısrar, Irak-Suriye işgalinde ısrar intihar demektir. Suriye’de yaşanan budur.

Tabii ki Suriye bölgede bir çok tarihi gelişmeye tanıklık-sahiplik etmiştir. Arapçılık-İslamcılık ve Osmanlıcılık buradan yayılmıştır. Osmanlılar Mercidabık’la Araplara hakim olmuştur. Bugün de bölgenin yeni statüsü burada kuruluyor, kaderi çiziliyor. Haliyle İran gibi Türkiye’nin de ve Şii gibi Sünni radikalizminin de burada bir daha güç olmasına izin vermezler. HTŞ-Colani ile yaptıkları budur. Başarmazsa tasfiye ederler. Afganistan’da şartlar yoktu, Suriye’de ise Kürtler ve diğer halklar üzerinden yaparlar. Ayrıca Esad, Rusya, İran, Hizbullah ve DAİŞ yenilmişken ve Suriye’yi ABD-İsrail ve Batı’ya göre dizayn etme imkanı doğmuşken, ABD de gerekmeyince Suriye’den çıkmaz.

Ayrıca Suriye, İsrail ve Türkiye’ye komşudur. Tabii Şii damarıyla İran’a da komşudur. Her üç ulus- devlet de bölgede egemenlik peşindedir. Ayrıca Türkiye Sünni radikalizmini ve İran ise Şii radikalizmini besliyor ve bu her iki akım da İsrail’i yok etmek istiyor. Tabii Kürtleri de yok etmek istiyor. Bu durumda ABD ve İsrail kendi çıkarları için de olsa bu örgüt ve devletlerin Suriye’de yeniden İsrail ve dizayn sürecini tehdit etmesine izin vermez. Bu amaçla İran’ı vururken Türkiye’yi es geçmezler. Nitekim ileri gidince vuruyorlar. “NATO ülkesidir, ordusu büyüktür” demiyorlar.

Bu tablo karşısında Türkiye’nin şansını zorlamaması ve haddini aşmaması gerekir. Suriye’de iç savaş ve Arap-İsrail kışkırtıcılığı, mezhepçilik, Kürtlere düşmanlık ve işgalcilik yapmaktan vaz geçmeli. Israr ederse fena edilir. Aklın yolu Irak, Suriye ve Kıbrıs’ta işgale son verip, Kürtlerle barışmasıdır. Bunu yapmazsa kaybeder. Kıbrıs zaten TC ve Erdoğan rejiminin kirli işlerinin yeri olmuş. Türki devletler bile tanımaktan vaz geçtiler. Demek ki TC-Erdoğan gemisinin batmakta olduğunu görüyorlar. Hindistan-Avrupa enerji hattı için bile olsa TC’nin dizayn edileceğini görüyorlar. Belki tümden yıkmazlar, ama gerekirse başa çuval geçirip yola sokarlar.

Kürtler TC’ye rağmen nasıl ki öz gücüyle savaşıp varlığını yarattılarsa, barışla da özgürleşmeyi başaracaklar. Zira barışın imkanları savaşınkinden daha fazla ortaya çıkmıştır. Savaşla barışın koşullarını sağladıkları, barışla da özgürlüğün statüsünü yaratacaklar. Öyle anlaşılıyor ki, TC’ye rağmen savaşa son verip barış ve demokraside ısrar edecekler. Zira özgürlüğü artık barış ve demokratik yoldan kazanacak iç ve dış şartların doğduğunu ve bunu başaracak çoklu organ gücüne kavuştuklarını görüyorlar. Bunda kendine güvenleri tamdır ve tek şartları Önder Öcalan’ın özgür kalarak bu süreci yürütmesidir. TC veya komplocu güçler bu adımı atarsa herhal PKK de gerekirse kongresini başladığı veya kurulduğu yerde yapmaktan çekinmez. Artık kimsenin inkar-imha edemeyeceği ve bölge dizaynında demokratik yoldan aktör haline gelen Kürtlerin barış mücadelesiyle kazanamayacağı bir özgürlük yoktur. Barış, demokrasi ve özgürlük ekseninde ortak halklar ve ülkeler yaşamına akan Kürt yolları-güçleri ve imkanları o kadar çeşitlenmiş ve güçlenmiş ki, bu tarihi ve güncel akış mutlaka hedefine ulaşacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.