Bir kültür köprüsü: Mesela

Toplum/Yaşam Haberleri —

Babylon Bern

Babylon Bern

  • Ortadoğu ile İsviçre arasında bir kültür köprüsü rolüyle kurulan Mesela Derneği, geçtiğimiz hafta Babylon Bern ismiyle tam da buna denk gelecek nitelikli bir etkinliğe imza attı. Dernek aktivistlerinden Özlem Yaşar, çalışmalarının en önemli hedefinin Kobanê’de bir Hafıza Müzesi oluşturmak olduğunu belirterek, "Bu etkinlik bir nevi bu projenin ön hazırlığı" diyor.

ERDOĞAN ZAMUR/BERN

 

İsviçre’nin Bern kentinde Mesela Derneği ve Maison de Futur Derneği’nin organize ettiği “Babylon Bern” Kültür ve sanat festivali 4-5 Eylül tarihlerinde yapıldı. İki gün süren etkinliklere çok sayıda Kürt kültürünü yansıtan etkinliklere imza atıldı. Festival farklı kültürlerin ortak bir paydada buluşmasına vesile oldu. Alevi toplumunun cem ibadetinin yapıldığı ana, kiliseden gelen çan sesi eşlik etti. Söylenen deyişler eşliğinde semah dönüldü ardından niyazlar Alevi inancına göre pay edildi.

 

Gün boyu sanatsal etkinlik

“We are visible” (Biz görünürüz) adlı etkinlik kapsamında katılımcılar kilden tabletler yaparak duvarlar ördü, temsili Babil Kulesi’ni yaptı. Bu etkinliğe farklı uluslardan insanlar katılarak kil tabletlere, ülkelerinden semboller çizdiler. İnsanlar kile şekil verirken, dağıtılan kulaklıklardan müzik ve şiir dinledi.

Kürt edebiyatının önemli isimlerinden Şerzad Hessen de edebiyat severlerle bir araya geldi. Bir aşk hikâyesi üzerinden Kürtlerin ve Kürt coğrafyasının parçalanma ve direniş hikayesini anlatan “Lozan” adlı kitabı ile Kürtçenin Sorani lehçesine çevirdiği Friedereich Dürrenmatt’in “Babile Bir Melek İniyor” adlı eseri üzerine söyleşi yapan Hessen, Lozan isminin kitabın kahramanının ismi hem de Kürtlerin de tarihinde önemli bir yere sahip olan Lozan Anlaşması’nın yapıldığı İsviçre’de bir kentin adı olduğunu hatırlattı.

Festival kapsamında İsviçreli sanatçılar Silvia Tschui ile Philipp Schaufelberger’in yanı sıra  Ensemble VA, Bager Şen, Nammou Müzik ve Mitani sahne alarak katılımcılara müzik ziyafeti verdi. Etkinlikte ayrıca performans sanatçısı Michael Fehr de sahne aldı.

Festivalin ilk gününün akşam saatlerinde önce gazeteci Nazım Daştan’ın “73” adlı çalışması sahneye konulan dijital perdeye yansıtıldı. Daştan’ın yönetmenliğini yaptığı DAİŞ’in Êzîdîlere yönelik katliamını konu alan belgesel ilgiyle izlendi.

Akabinde Rojavalı yönetmen Mano Xelîl’in yaptığı  Cîran (Komşu) isimli filmi gösterildi. Film, İsviçre Ulusal Film Festivali’ne seçilerek "Prix du Soleure" ödülünü kazanmıştı. Film, 80’li yılların Rojavasında, Kürt, Asuri, Ermeni, Yahudi ve Müslüman toplumlarının gündelik hayatını, Baas öncesi ve Baas dönemi komşuluk ilişkilerini irdeliyor.

 

Tutuklu Kürt gazetecilere selam

Etkinlikte tutuklu Kürt gazeteciler adına da bir etkinlik düzenlendi. Kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) yazdığı haberlerden dolayı tutuklu bulunan muhabirlerinden Nedim Türfent’in tutukluluk koşullarına dair kısa bir bilgilendirme yapan Daniel Ludwig, daha sonra Almanca ve Fransızca’ya çevirdiği Türfent’in şiirini okudu. Cornelia Rohr ise tutuklu Kürt gazetecilerin durumuna dair kısa bir konuşma yaptıktan sonra tutsak gazeteci Nedim Türfend’in yazdığı mektubu okudu. Festival alanında Tutuklu Kürt gazetecilerin fotoğraflarının basılı olduğu tişörtleri giyenler de vardı.

Birlikte yaşam mümkün

Festivalin ikinci günü ise rahip Andreas Urweider’in konuşması ile başladı. Kültürler arası diyaloğun önemine değinen Urweider, festivalin bu anlamda farklı dillerden, dinlerden ve kültürlerden insanları bir araya getirerek birlikte barış içinde yaşanabileceğinin mümkün olduğunu gösterdiğini söyledi.

Ortadoğu ve İsviçre mutfağından farklı yemeklerin konuklara ikram edildiği festivalde, Nazım Daşdan’ın “Mejû” adlı filmi gösterildi. Ardından sonra Daşdan’ın Kobanê’yi anlatan resimleri, Ferhan Mordeniz’in şiirleri eşliğinde festival alanına yerleştirilen dev ekrandan gösterildi.

Kobanê’den de canlı yayın yapılarak savaş sonrası yeniden inşa edilen yaşam gösterildi. Kobanê’den festivale katılan konuklar, DAİŞ ile mücadelede kentin nasıl sembolleştiğini ve sonrası kültürel, sanatsal, sosyal ve ekonomik olarak kentte yaşamın tekrar nasıl oluşturulduğunu ve buradaki sistemi anlattı.

 

Kürtçe, Türkçe, Farsça, Almanca, Fransızca buluştu

 Zehra Doğan’ın festival için özel olarak çizdiği resimlerin de sergilendiği etkinlikler kapsamında ayrıca Babel Şiir Grubu’ndan Laura di Corcia, Rebecca Gisler ve Michelle Steinbeck şiirler okudu. Sandra Knecht’in arp ustası Lea Knecht’in çaldığı müzik eşliğinde "Babel" isimle romandan kesitler okuduğu festival kapsamında performans sanatçısı Katja Brunner sahne aldı.

Ntando Cele ve Lukas Bärfuss tarafından festival için kaleme alınan yazıların İsviçreli sanatçı Raphael Urweider yaptığı müzik eşliğinde okunduğu festivalde sanatçılar Kürtçe, Türkçe, Farsça, Almanca ve Fransızca şarkılar seslendirdi.

Festival İsviçreli ve Kürt sanatçıların da bir araya gelmesine ve aynı platformda içinde yer almasına vesile oldu. Görsel sanatların yanısıra müzik, edebiyat ve film gösterimleri yapılarak katılımcılara güzel saatler geçirtildi.

Korona nedeniyle katılımın sınırlı olduğu etkinlik iki gün boyunca hız kesmeden devam etti. Festival boyunca dağıtılan kulaklıklarla herkesin kaliteli bir biçimde etkinlikleri dinlenmesi sağlandı.

 

Dijital bir platform oluşturmak istiyoruz

Mesela Derneği, 2019 yılında Kürt ve İsviçreli aktivistler tarafında kuruldu. 5 kişiden oluşan resmi yönetiminden 3’ü İsviçreli 2’si Kürt. Derneğin kuruluş sürecini, dernek aktivisti Özlem Yaşar şöyle ifade ediyor: “Mesala Derneği Ortadoğu ile İsviçre arasında bir kültür köprüsü kurmak, değişim dönüşümü sağlamak amacıyla oluşturuldu. Farklı kültürlerden sanatçıları bir araya getirmek ve ortak sanat projelerinde buluşturmayı hedefledik. Bunu içinde İsviçre’de Süleymaniye’de ve Kobanê’de ortak etkinlikler yaptık. Bu çalışmaların en önemli hedefi Kobanê’de bir Hafıza Müzesi oluşturmak. Bu hafıza Müzesi daha çok dijital materyallerle donatmak istiyoruz. Bu etkinlikte de bunu yapmaya çalışıyoruz. Dijital bir platform oluşturmak istiyoruz. Bütün her şey kayıt altına alınıyor. Bu etkinlik bir nevi Kobanê için oluşturmak istediğimiz projenin ön hazırlığı olacak. Böylece kendimizi test etmiş olduk.

Neden Hafıza Müzesi?

Batmanlı ressam Serdar Mutlu da Mesela Derneği’nin aktivistlerinden biri. Dört yıldır İsviçre’de yaşıyor. Zürich Sanat Üniversitesi’nde master okuyor. Ressamlığın yanı sıra müzikle de uğraşıyor. Derneğin kuruluşundan beri çalışmaların içinde olan biri. Mutlu derneğin kuruluş amacını şöyle ifade ediyor: Asıl amacımız Kobanê’de bir Hafıza Müzesi oluşturmaktı. Tabii aktivistlerin gidip gelmesi, orada kalması sıkıntı oluyordu. Bizde burada, orada yapmak istediğimiz müzenin bir prototipini oluşturmak istedik. Burada bir çiftliği biz Kobanê Bahçesi’ne çevirdik. Bahçenin her bir köşesi farklı olarak dizayn edildi. Bu arada birçok etkinlik düzenlendi. Yeni fikirler ortaya çıktı. Şu an yapılan kil tabletler de benzer bir fikrin sonucudur."

Tarih boyunca düşman bir yeri işgal ettiğinde oranın hafızasına saldırdığını ifade eden Mutlu, “Toplumun hafızasını yok etmek ister. Geçmiş ile bugünün bağını koparmak ister. Çünkü hafızasını yitiren toplumu yönetmek çok daha kolaydır. İşte Kobanê Hafıza Müzesi projesi bu yönüyle önemlidir. Geçmiş ile geleceğin bağını kurmak ve geleceği sağlam biçimde inşa etmek istiyoruz. Tabi günümüzde gelişen teknolojiyi de kullanmak istiyoruz” dedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.