Bir mektupta onlarca ihlal:  Tekirdağ 2 Nolu F Tipi

Dosya Haberleri —

.

.

  • Son günlerde Ahmet Sürme’ye yapılan işkencenin ardından tekrar gündeme gelen Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi kurulduğu günden beri Türkiye’nin en büyük işkence merkezlerinden biri. Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’ndeki hak ihlallerini anlattıkları 14 sayfalık bir mektup kaleme alan tutsaklar, burada yaşanan onlarca ihlal ve uygulamanın vardığı boyutları anlattı. 

MIHEME PORGEBOL

Tutsaklar yazdıkları mektupta pandemi bahane edilerek bütün tutsakların katı bir tecrite alındığını, neredeyse yasa ve yönetmeliklerle belirlenen bütün hakların askıya alındığını ifade etti. Bulundukları Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’ndeki sorunların pandemi süreciyle sınırlı olmayıp çok öncesine dayandığını belirten tutsaklar önlem adı altında gerçekleştirilen uygulamaların ağır bir tecrit olduğunu ifade etti. 

Mart’tan itibaren hastaneye sevk yok
Burada yaşanan hak ihlallerini başlıklar altında madde madde aktaran tutsaklar “Sağlık ve Tedavi” başlığı altında bu alanda yaşanan hak ihlallerini sıraladı. Tutsakların mektuptaki aktarımlarına göre:
- Haziran ayı itibariyle birkaç tutsağın dışında hiçbir tutsağın revire çıkma talepleri kabul edilmedi. 
- Mart ayından bu yana hiçbir tutsağın diş tedavileri yapılmadı.
- Mart ayından bu yana hiçbir tutsağın hastane sevki yapılmadı, önceden sevkleri yapılanların da sevkleri donduruldu. 
- Düzenli ilaç kullanması gereken birçok kronik hasta tutsağın ilaçları aylarca verilmedi. Birçok defa yanlış ilaçlar getirildi. Getirilen ilaçların da kullanım dozajları yanlış belirlendi. 
Bulundukları hapishanede ağır kalp hastası, diyalize bağımlı böbrek hastası, çeşitli biçimlerdeki hepatit hastaları, hipertansiyon, epilepsi, çeşitli kronik solunum yolu hastaları bulunduğunun ifade edildiği mektupta mevcut uygulamalarla sadece muayene ve tedavi hakkının ihlal edilmediği, bundan da öte tutsakların yaşamlarına kastedildiği belirtildi. 

Şikayetler göz ardı ediliyor
Savunma hakkı başlığı altında da birçok ihlalin yaşandığının belirtildiği mektupta “İnfaz hakimliği ve ağır ceza mahkemesi hapishanenin onay mercii gibi çalışmaktadır. Çok nadir birkaç örnek dışında hem hapishanenin açtığı disiplin soruşturmaları ve sonucunda verilen cezalara karşı yapılan itirazlarda hem de hak ihlalleri, işkence ve benzeri durumlarda yapılan şikayet başvurularında hapishane idaresinin aleyhine hemen hemen hiçbir karar vermemişlerdir. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı ise şu ana kadar personel ve idari görevliler hakkında yapılan hiçbir suç duyurusu ve şikayet başvurusunu somut bir soruşturmaya dönüştürmemiş, dahil olduğu hiçbir infaz hakimliği duruşmasında tutuklu ve hükümlülerin lehinde görüş bildirmemiş ve İdare ve Gözlem Kurulu ile Disiplin Kurulu’nun bütün kararlarını istisnasız desteklemiştir” ifadeleri kullanıldı. 

Mazgal deliğinden savunma
Savcılığın bu taraflı tutumu sürdüğü müddetçe yaşanan hak ihlalleri ile idari personel suçlarının önüne geçilmesinin ve minimalize edilmesinin mümkün olmayacağının vurgulandığı mektupta bu alanda yaşanan bazı hak ihlalleri ise şöyle sıralandı:
- Koronavirüs önlemleri adı altında avukat görüş hakkı tamamen ortadan kaldırılmıştır. 
- Kurum idaresi birçok defa kimi gerekçelerle haksız disiplin soruşturmaları açıp ardından cezalar vermektedir. Bu yolla tutsaklar telefon, mektup vb. iletişim ve görüş haklarından mahrum bırakılmaktadır. Bazen ise hiç yoktan, temelsiz iddialarla hücre cezaları verilmektedir. 
- Açılan disiplin soruşturmalarında yasa gereği üç günlük yazılı veya sözlü savunma hakkı bulunmaktadır ancak; sözlü savunma hakkı idarenin tuhaf bir uygulaması nedeniyle pratikte kullanılmamaktadır. Çünkü sözlü savunmayı hücre kapılarında, yerden bir metre yükseklikte bulunan mazgal deliğinden vermemiz istenmektedir. O koşullarda sözlü savunma yapılamaz. Bu insan onurunu da rencide edici bir dayatmadır. 

Köle ve insan tacirlerinin uygulamaları 
- Ana dilinde savunma yapmak isteyen tutsaklardan tercüman ücreti istenmektedir. “Para öde, kendini savun” şeklinde ortaya çıkan bu yaklaşımın, hiçbir hukukta yeri yoktur. 
- Son bir yıl içerisinde tahliyeleri geciktirildikten sonra bırakılan ya da halen bırakılmayan Aydın Akdoğan örnekleri başta olmak üzere, tahliye süresi bir yılın altına düşmesine karşın denetimli serbestlik ve açık ya da ilçe hapishanelerine gitme hakkı olan tutsakların bu haklardan yararlanmalarının önüne geçilmektedir. 
- Adliye gidiş gelişlerinde tek kişilik hücre tipi ringlerin kimi zaman kullanılıyor olması köle ve insan tacirliği yapanların uygulamalarına benzemektedir. Bu uygulama olası bir trafik kazası durumunda hiçbir can güvenliği sunmamaktadır. 

Görüşler keyfi olarak engelleniyor
Açık ve kapalı görüş haklarının da tamamen keyfi olarak engellendiğini ifade eden tutsaklar, binlerce insanın bir arada bulunduğu yerler ve etkinlikler serbest iken hapishanelerde görüş yasaklarının sürdürülmesinin, yasak ve kısıtlamaların kalıcılaştırılması ile hakların gaspının istenmesinden öte bir anlam taşımadığını söyledi. “Şu an açık ve kapalı görüşlerin normal bir şekilde yapılması önünde hiçbir engel yoktur. Temizlik kuralları çerçevesinde, maske ve koruyucu elbiselerle, belli bir fiziki mesafe gözetilerek açık görüşler yapılabilir. Kapalı görüşlerin ise her hafta yapılmasının önünde başından beri engel yoktu. Kapalı görüş yerleri özel düzenlenmiş, tutsak ve görüşçüleri arasında hiçbir fiziki temasın olmadığı, telefon olmaksızın sesin bile diğer tarafa geçmediği tam izolasyonlu yerlerdir. Buradan hastalığın bulaşma riski hiç yoktur” diyen tutsaklar, görüş haklarının keyfi bir şekilde gasp edildiğini vurguladı. 

Radyoları toplatıp yeni radyo satıyorlar
Haberleşme ve iletişim haklarının en sık ihlal edilen hakların başında geldiğini belirten tutsaklar bu alandaki mahkeme kararlarının bile dikkate alınmadığını belirtti. Tutsaklar, haber almak için hapishane kantininden kendi paralarıyla satın aldıkları radyolara bir süre önce el konduğunu ve yerine yayın kalitesi düşük, sadece FM bandında yayın yapan kanalların çektiği radyoların kantinden tekrar satışa sunulduğunu aktardı. Hapishane idaresinin uzun dalga yayın yapan radyo kanallarını dinlemeyi suç saydığını belirten tutsaklar “Nasıl ki hapishane dışında böylesi radyoları dinlemek suç değil ve bu radyoların her yerde satışı yapılıyorsa hapishanede de suç teşkil etmez” ifadelerini kullandılar. Mektupta ayrıca her türlü posta, mektup, faks, kargo ve kart alma ve göndermede de sürekli sorunlar yaşandığı belirtildi. 

Ortak alan faaliyetleri neredeyse yok
Mektupta ayrıca 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana ortak alanlardan yararlanma konusunun da temel bir sorun olarak süregeldiği belirtildi. Kullanabildikleri tek ortak alan faaliyetinin ayda bir sefer bir saatle sınırlı olmak üzere spor alanları olduğunu belirten tutsaklar “Hiçbir ortak alan faaliyeti devrimci tutsaklar için uygulanmamaktadır. Hapishanede iki adet açık futbol sahası, bir adet kapalı spor salonu, bir adet geniş kütüphane salonu, bir adet atölye, şu an halihazırda bulunan ve ortak alan etkinlikleri için kullanılabilecek yerler mevcuttur. Bunun yanında dört ayrı salon da bulunmaktadır. Bu kadar fiziki mekan imkanına rağmen idare ‘fiziki mekan yetersizliği’ gerekçesini öne sürmektedir” dedi. 

'İşkencecileri teşhis edebiliriz'
İdare ve Personelle Diyalog başlığı altında hak ihlalleri ve uygulamaları sıralayan tutsaklar bu başlıkta kurum müdürü Sedat Tekin’in tutsakların tek bir talebine dahi olumlu ya da olumsuz yanıt vermediğini belirtti. Kimi personelin tutsaklar karşısındaki tutumunun düşmanca olduğunun belirtildiği mektupta “Hakaret, küfür, aşağılama ve hatta yer yer fiziki saldırı ile işkenceye kadar vardırılan durumlar yaşanmaktadır” denildi. Şayet personeller ile ilgili  gerekli önlem alınmazsa bu durumun devam edeceğini dile getiren tutsaklar “Bahsi geçen personellerden birisi depoculuk yapmaktadır. Bir diğeri hapishane giriş-çıkış işlemlerinin yapıldığı bölümde görevlidir. Birkaçı adına ‘müdahale ekibi’ denilen grubun içinde, birkaçı da koridor nöbetlerinde yer almaktadır. Bunlar hapishanede bulunan bir tutsak tarafından çok rahat teşhis edilebilir. Şu an personelle tutsaklar arasında yaşanan sorunların çoğu bu kişilerden kaynaklanmaktadır” ifadelerini kullandı. 

Hapishane içinde bir çete
Bu konunun önemli ve daha büyük sorunlara gebe olduğunun ifade edildiği mektupta “Tutsaklara sözlü ya da fiziki olarak yapılan her saldırı hapishane idaresine, savcılığa ve çeşitli yerlere şikayet edilerek bildirilmektedir. Ancak bugüne kadar düpedüz işkence yapanlar hakkında bir soruşturma bile açılmamıştır. Bunlarla ilgili hiçbir işlem yapılmadığı gibi idare tarafından desteklenmişlerdir. Bu sorunun nedeni olan personeller, özellikle tutsaklarla personel arasında en yoğun iletişimin olduğu yerlerde görevlendiriliyorlar. Yani bu tiplerin sorun çıkarmalarının nedeni yalnızca kendi düşmanca tutumları değildir. Aynı zamanda idarenin de onları teşvik etmesi ve desteklemesinden kaynaklıdır. Hapishane içinde açıkça bir çete gibi örgütlenmiş bu grup kendi içinde de her zaman birlikte hareket etmektedir. Sürekli hakaret eden, ağzı bozuk, dilinden küfür düşmeyen ve her an tutsakların üzerine saldıracakmış gibi hazır bekleyen bu çete yapılanması dağıtılmadan ya da tutsaklarla sürekli iletişim halinde oldukları görevlerden uzaklaştırılmadan hapishanede işkencenin ve her türlü kötü muamelenin sonu gelmeyecektir” denildi. 
Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’ndeki ihlal, işkence ve kötü muameleler bunlarla da bitmiyor. Aynı mektupta Hücre Değişimleri, Hücre ve Üst Aramaları, Ağırlaştırılmış Tutsakların Sorunları, Koli Alma ve Gönderme, Koronavirüs Salgınıyla İlgili Bazı Sorunlar ve Kimi Diğer Sorunlar başlıklarında onlarca ihlal, işkence ve kötü muameleye değinildi. 

'Kimsenin kuşkusu olmasın; Direneceğiz'
Mektupta bir de Sonuç ve Talep başlığına yer veren tutsaklar burada da “Bulunduğumuz Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde yaşanan sorunlar üst boyuttadır. Burada hem hapishane tarihinde yaşanan hak ihlallerinin hem de günümüzde bütün diğer hapishanelerde yaşanan sorunların toplamı, konsantre edilmiş hali yaşanmaktadır. Devrimci tutsaklar olarak bugüne kadar nasıl ki her türlü vahşete, işkenceye, tecrite direndiysek bundan sonra da her türlü saldırıya karşı tereddütsüz direneceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın” ifadelerine yer verildi. Tutsaklar ayrıca “İçinde bulunduğumuz siyasal konjonktür, hukuk sisteminin aldığı hal ve hapishanelerde uygulanan ağır tecrit nedeniyle kamuoyunun da bu sorunlara duyarlı olması gerekmektedir” diyerek kamuoyuna da duyarlılık çağrısında bulundu. 
Tüm bunların yanında Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nin geçmişine baktığımızda da sorunların kurulduğu günden bu yana çözülmediği görülebiliyor. 2012 yılında Mazlum-Der heyetinin buraya yaptığı ziyarette görüştükleri tutsakların aktarımları o günden bu yana burada sistematik bir işkence yürütüldüğünü gösteriyor. Mazlum-Der’in o yılki raporunda Tekirdağ F-2’de çıplak aramadan, fiziksel ve psikolojik işkenceye kadar hukuk ve vicdana aykırı birçok uygulamanın yürütüldüğü görülüyor. Burada tutulan tutsaklar da çıplak arama, fiziksel ve psikolojik şiddet, keyfi uygulamalar ve diğer bütün olumsuzluklara karşı 2013 yılında 36 gün süren açlık grevine girmişti. Seneler geçmesine rağmen hiçbir şeyin değişmediği Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde 2017 yılına gelindiğinde de bu uygulamalar sürmüştü. Kendisine çıplak arama dayatılan tutsak Ahmet Seçak küfür ve hakarete maruz kalmış, gardiyanlar tarafından “Kürtlerin hepsi teröristtir. Ölümü hak ediyorsunuz. Hepinizi öldüreceğiz” denerek tehdit edilmişti. Geçtiğimiz hafta da dayatılan çıplak aramayı reddeden Ahmet Sürme önce hakaretlere uğramış ardından da işkenceye maruz bırakılmıştı. 


'Tecrit ve işkence politikası yürütülüyor’

Avukat Fırat Vural, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nin hapishanenin açılışından bu yana da çok özel bir politika yürütüldüğünü belirterek, "Çok ağır bir tecrit ve işkence politikası var. Mesela pandemi kapsamında hapishanelerde alınan tedbirler ve uygulanan kısıtlamalar pandemiden çok daha önce Tekirdağ 2 Nolu F Tipinde uygulanmaktaydı. 2016 yılından beri mahpuslar açık spor salonlarına çıkamıyor, hiçbir sosyal aktivitelerden faydalandırılmıyorlar. İdarenin tamamen keyfi tutumu olarak sohbet ve atölye faaliyetleri yaptırılmamakta. İnfaz kanununda yapılan değişikliğe ve yeni çıkan yönetmeliğe göre hapishane içindeki sosyal aktivitelere katılmayan mahpusların toplumla bütünleşmeye hazır olmadığı belirtilip koşullu salıverilmeden faydalanamayacakları belirtilmişken bu hapishanede idare kendisi mahpusları sosyal aktivitelere çıkarmamaktadır. Bunu ise mahpusların şartlı tahliye değerlendirmelerinde mahpusların aleyhine kullanmaktadır” dedi. 

Keyfi ve düşmanca yönetim
Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde inanılmaz bir keyfiyetin söz konusu olduğunun altını çizen Vural, tutsaklara yönelik başlatılan disiplin soruşturmalarında hiçbir düzenlemenin dikkate alınmadığını da söyledi. “Memurlar o kadar keyfi ve umursamaz davranmaktadır ki başka bir hücrede hücre cezasına çeken mahpus kendi hücresindeymiş gibi tutanak tutulmaktadır. Mahpuslar tarafından yazılan taahhütsüz mektuplar çoğu zaman idare tarafından kaybedilmektedir. Kitap, dergi, gazete konusunda da ciddi bir sansür uygulanmakta, hapishaneye muhalif hiçbir yayın alınmamaktadır. Hapishanede yaşanan sorunların çözümü için ise muhatap bulunamamakta. Birinci müdür ve ikinci müdür mahpuslarla görüşmeyi kabul etmemektedir. Mahpusların taleplerine ise psikolog gönderilerek cevap vermektedir. Yine aynı şekilde avukatların idare ile görüşme taleplerine de psikolog ya da sosyolog ile cevaplanmaktadır. Bu nedenle de hapishanede hiçbir sorun çözülmemektedir” diyen Vural, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde hukukun hiçe sayıldığını ve tamamen idarenin keyfine göre düşmanca bir yönetimin söz konusu olduğunu vurguladı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.