Bir şehri yeniden inşa etmek

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Varşova, Dresden ve Lizbon yeniden inşa edilen şehirlerin tarihinde çok önemli örnekler. Bu örneklerin hepsinde şehrin ruhu, yeniden inşanın yarattığı dayanışma, bu ulusların geleceğe bakma şekillerini, yeniden ayağa kalkma iradelerini beslemiştir.

Maraş merkezli yaşanan ve 11 şehirde yıkıma neden olan depremin ardından bugünlerde yeniden inşa tartışmaları gündemde. AKP-MHP idaresi 1 sene içinde şehirleri yeniden inşa etme vaadinde bulundu.

İster savaş nedeniyle olsun, isterse doğal afetler nedeniyle olsun dünya tarihi enkaza dönmüş şehirlerle dolu. Bu şehirlerin hiçbiri de alelacele inşa edilmedi.

Ebedi Varşova’nın inşası

1945 yılında Varşova’nın Nazi işgalinden kurtulmasının arifesinde Nazi rejimi işi gücü bırakmış tüm şehri ortadan kaldırmak için çalışıyordu. Şehirdeki nüfusun tamamı Pruskow’a sürülmüştü. Şehrin sokaklarında sadece Alman askeri mühendisleri, yapıları yakmakla görevli Brandkommandos ve yıkımla görevli patlayıcı uzmanı Sprengkommandos dolaşıyordu.

Heinrich Himmler’in planına göre Varşova’dan geriye hiçbir şey kalmayacak ve şehrin olduğu yere sadece bir askeri nakliye merkezi kurulacaktı. Kimi tarihçilere göre de orijinal plan Varşova’yı bir göle çevirmekti.

Ocak 1945’te şehirdeki yapıların yüzde 90’ından fazlası tamamen yok edilmişti. 17 Ocak günü Sovyet orduları şehre girdiğinde artık Varşova yoktu.

Varşova’nın tek suçu işgal altında olan birçok şehrin aksine işgalcilere karşı direnmesiydi. İşgalciler direnişe, direnişi gerçekleştiren toplumun geleneklerini, kültürünü, tarihini, yaşamını temsil eden şehri yok ederek cevap vermişlerdi. Bu bilmem okuyucuya yakın tarihe ilişkin bir çağrışımda bulunuyor mu?

Varşova kurtarıldıktan sonra şehrin nasıl inşa edileceği büyük tartışma konusu oldu. Şehrin başka yerde kurulması, yepyeni bir şehrin yapılması gibi birçok öneri toplum tarafından tepkiyle karşılandı. Varşovalılar eski Varşovalarını geri istiyordu.

Polonyalı yazar Leopold Tyrmand bu süreci “Savaş alanının enkaz ve yıkıntılarından Varşova bir kez daha eski Varşova oldu, ebedi Varşova…” sözleriyle özetleyecekti.

 

Bellotto’nun tasvir ettiği Varşova’daki Mavi Saray (Blue Palace)

 

Bellotto’nun tabloları

Venedikli ressam Bernardo Bellotto (1722-1780) 1768’de Polonya Kraliyet Sarayı’nda ressamdı. Dönemin Varşovasını birçok açıdan resmeden Bellotto’nun 22 eseri savaşın yıkımından kurtulmuştu. Bu eserler Polonyalı mimarlar, sanat tarihçileri ve restorasyon uzmanları tarafından incelendi ve eski şehrin yeniden yapılması için bir plan oluşturuldu.

Bu hazırlık sürecinde şehirde on binlerce kişi enkaz kaldırma işlerinde çalıştı. Bunlar şehir özgürleştiğinde Varşova’ya dönen ve şehri terk etmeyi reddeden Polonyalı yurtseverlerdi. 1950’li yılların başına kadar enkaz kaldıran işçiler hala çürümüş cesetler buluyordu.

Yine Tyrmand o dönemi şöyle anlatıyordu: “Hesaplara göre bu dönem Varşova’da yaşayan bir kişi her sene dört tuğlaya eşdeğer toz soluyordu. Bedeli nefes olduğuna göre o kişi şehrini yeniden inşa etmek için ona aşık olmalıydı.”

Eski şehir uzun yıllar süren çabalardan sonra inşa edildi.

Varşova'nın yeniden inşasının birçok simgesi vardır. Bunlardan en önemlisi, Sirenka olarak da bilinen Varşova Küçük Denizkızı Heykeli'dir. Bu heykel, savaştan sonra yeniden inşa edilen şehrin sembolü haline geldi.

Şüphesiz günümüzdeki Varşova çok farklı ama şehir merkezindeki “tarihi” bölge bu şehrin kalbi, toplumun hafızasını temsil ediyor. Günümüzde modern mimari ile geleneksel yapıların birleştiği karakteristik bir şehir Varşova.

İnsanlar şehirlerini geri ister

Varşova yeniden inşa edilirken bir diğer yeniden inşa çabası da Batı’da, Nazi rejimini doğuran Almanya’da sürüyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki en büyük bombardımanlardan birine sahne olan Dresden için de şehrin tarihi dokusunu korumak yeniden inşa çabasında hassasiyet gösterilen bir noktadır.

Dresden’in yeniden inşası Almanya’nın tarihinde önemli bir olaydır. Korkunç bir rejimin cenderesinden çıkan bir ulusun iradesinin neler yaratabileceğinin de en iyi örneklerinden biridir.

İlginçtir ki Dresden’le birlikte eş zamanlı olarak yeniden inşa edilen şehirlerin büyük bir çoğunluğunda kent sakinleri şehirlerinin eski şehirleri gibi görünmesini istemiştir.

Yani şehirleri trajik bir şekilde insanlar başının üstünde bir dam değil, şehirlerini, geçmişlerini, tanıdıkları sokakları, sevdikleri binaları yeniden inşa edip canlandırmak istemiştir.

İnsanlara sorarsanız insanlar bunu isterler.

 

Portekiz'in başkenti Lizbon

 

Lizbon’un inşası

Savaş zamanlarında yıkılan birçok Avrupa şehrinin aksine, Lizbon'un yıkımı doğal afetler nedeniyle gerçekleşti. 1 Kasım 1755 sabahında Lizbon'u vuran deprem tarihteki en ölümcül depremlerden biriydi. Depremi tsunami izledi ve Lizbon dahil sahil boyunca yaygın hasara neden oldu. Deprem ve tsunami, evler, kütüphaneler, saraylar ve kiliseler de dahil olmak üzere şehrin altyapısının büyük bir kısmını yok etti. Dahası, şehir genelinde çıkan yangınlar beş gün boyunca sürdü ve daha fazla yıkım ve ölüme neden oldu.

Felaket Portekiz için önemli bir darbe oldu, ancak izleyen yeniden yapılanma süreci etkileyiciydi. Lizbon'un yeniden inşası ünlü Portekizli devlet adamı Pombal Markisi'nin himayesi altında gerçekleştirildi. Pombal, gelecekteki depremlere karşı daha dirençli hale getirecek bir şekilde Lizbon'u yeniden inşa etmeyi amaçladı. Binaların bir ızgara şeklinde inşa edilmesini sağladı ve bu, herhangi bir gelecekteki depremin etkisini dağıtmaya yardımcı oldu. Binaların kendileri depreme dayanıklı altyapılara sahip olarak inşa edildi.

Lizbon'un yeniden yapılanması şehrin mimarisi üzerinde de önemli bir etkiye sahipti. Yeni binalar klasik tarzda inşa edildi ve o zamanlar moda olan bir tarz olan simetri, düzen ve sadelik ile karakterize edildi. Bu stil, önceki Barok tarzının daha süslü tarzına karşı bir tezahürdü. Klasik stil, o zamanlar Avrupa'da benimsenen yeni, rasyonel yaklaşımı yansıtıyordu.

Lizbon'un yeniden doğuşunun en önemli sembollerinden biri, Praca do Comercial'da inşa edilen Zafer Kemeridir. Kemer, mimar Eugenio dos Santos tarafından tasarlandı ve 1875'te tamamlandı. Kemer, şehrin direncinin ve insanlarının azmine bir anıt olarak durmaktadır.

Varşova, Lizbon ve Dresden yeniden inşa edilen şehirlerin tarihinde çok önemli örneklerdir. Bu örneklerin hepsinde şehrin ruhu, yeniden inşanın yarattığı dayanışma bu ulusların geleceğe bakma şekillerini, yeniden ayağa kalkma iradelerini beslemiştir.

 

*****

Yenilenen ve yeniden inşa edilen şehirler

Londra

1666 Büyük Yangını'ndan sonra Londra, yeni bir şehir planı ve modern binalarla yeniden inşa edildi.

Paris

Paris'in dar sokakları ve karmaşık altyapısı, 1800'lü yılların başında Georges-Eugène Haussmann tarafından hazırlanan bir planla yeniden düzenlendi. Bu plan, modern bir şehir planlaması örneği olarak kabul edilir ve şehrin geniş caddeleri, bahçeleri ve meydanlarına yeniden şekil verdi.

19. yüzyılın ortalarında Napolyon III liderliğinde Paris, orta çağ şehri modern bir metropole dönüştürüldü. Geniş bulvarlar oluşturuldu, eski mahalleler yıkıldı ve yerine yenileri inşa edildi ve Eiffel Kulesi gibi simge yapılar yapıldı.

Tokyo

1923'teki büyük deprem ve II. Dünya Savaşı sırasındaki yoğun bombalamaların ardından Tokyo neredeyse tamamen yıkıldı. Şehir, modern altyapıya ve depreme dayanıklı binalara odaklanarak yeniden inşa edildi.

Şanghay

II. Dünya Savaşı sırasındaki yıkımdan sonra Şanghay, modern Çin mimarisinin bir vitrini olarak yeniden inşa edildi. Şehrin simgesel siluetinde, Oriental Pearl Tower ve Shanghai Tower gibi gökdelenler bulunmaktadır.

Roma

II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Roma tarihi anıtlarını restore etmek ve antik mirasını korumak için büyük bir yenileme süreci geçirdi. Kolosseum ve Pantheon gibi şehrin simgesel yerlerinin birçoğu bu dönemde restore edildi veya yenilendi.

Mexico City

1985 yılında Meksiko Şehri'ni vuran deprem, kentin büyük bir kısmını yok etti ve binlerce insanı öldürdü. Şehir, büyük bir yeniden yapılanma projesi ile yeniden inşa edildi ve modern altyapıya kavuştu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.