Birbirimizi ayakta tutmak zorundayız

Dosya Haberleri —

STRASSBOURG

STRASSBOURG

  • Her eylemin kendine özgü bir ruhu var, biz de kendimizi o ruha teslim ediyoruz ve eylemin ruhunu yaşamaya çalışıyoruz. Bizi birlikte hareket ettiren, mücadeleye olan inancımızdır. Kurulacak özgür Kürdistan’ı düşünüyoruz; onun hayali bile bizi mutlu ediyor ve sanırım bu hayali en çok eylem alanlarında hissediyoruz.

BARIŞ BALSEÇER

Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) ve Avrupa Kürdistanlılar Toplum Merkezi (KCDK-E) tarafından “Tecride, işgale ve soykırıma karşı her yer Avaşîn, her yer Zap, her yer Metina! Dem dema azadiyê ye” sloganıyla başlatılan ve dört hafta sürmesi planlanan Fransa’nın Strasbourg kentindeki oturma eylemi, 12 Mayıs’tan bu yana devam ediyor.

Bu eylem, Kürtlerin Strasbourg’da düzenlediği sayısız kitlesel eylemden biri. Kent, Uluslararası Komplo’nun ilk gününden bu yana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın rehin alınmasına dair eylemlerin de merkezlerinden biri. Avrupa Birliği’nin önemli kurumlarının merkezlerinin Strasbourg’da bulunması da kenti önemli eylem merkezlerinden biri haline getiriyor.

Peki bu eylemler nasıl örgütleniyor? Eylemlere kimler, nasıl bir emek veriyor? Bu soruları, devam eden oturma eyleminin örgütleyici ve katılımcıları ile konuştuk.

 

Kendimizi eylemin ruhuna teslim ediyoruz

Eylemi örgütleyen komitelerde görev alan Pelda Jindar, işini bitirdikten sonra Kürt Halk Önderi Öcalan, Sakine Cansız ve Hevrîn Xelef’in fotoğraflarının bulunduğu önlüğü giyerek gün boyunca eylem alanında kalıyor. Jindar, her gün sabah 7’de uyandıklarını ve eylemcilerin ihtiyaçlarını karşılamak için koşturduklarını anlatıyor.

Eylemin katılımcılarının çoğunun mülteci olduğuna da vurgu yapan Jindar, Kürtçe bir ezgiden, Kürdistan’a dair bir fotoğraftan ya da şehit düşen bir gerillanın fotoğrafından etkilenip duygusallaşan eylemcilerin hüznüne ortak olmaya da çalıştıklarını söylüyor. “Moral çok yüksekken bir anda düşebiliyor. Hepimiz birbirimizin içini görüyor ve biliyoruz. Birbirimizi ayakta tutmak zorundayız” diyen Jindar, devam ediyor: “Her eylemin kendine özgü bir ruhu var, biz de kendimizi o ruha teslim ediyoruz ve eylemin ruhunu yaşamaya çalışıyoruz. Bizi birlikte hareket ettiren, mücadeleye olan inancımızdır. Kurulacak özgür Kürdistan’ı düşünüyoruz; onun hayali bile bizi mutlu ediyor ve sanırım bu hayali en çok eylem alanlarında hissediyoruz.”

 

Halkımız eyleme sahip çıktı

Strasbourg Demokratik Kürt Toplum Merkezi (DKTM) Eşbaşkanı Elif Döner, eylem için meclislerinin seferber olduğunu belirtiyor. “Eylem bir zincir gibi halkalardan oluşuyor ve her ince ayrıntıyı düşünmemiz gerekiyor” diyen Döner, kentteki yurtsever ailelerin ve esnafın da eylemi farklı açılardan desteklediklerini anlatıyor. Restoranlar yemek gönderiyor, aileler evlerini açıyor, çay yapacak birileri de sürekli bulunuyor. “Halkımız eyleme sahip çıktı” diyen Döner, ekliyor: “Kürt halkının, Önderliğin ve gerillanın mücadelesi bizi ayakta tutuyor ve mücadele de tüm bu emekler birleşerek oluşuyor.”

 

Herkes elinden geleni yaparsa…

DKTM’nin diğer eşbaşkanı Ertan Aktay ise halkının özgürlüğü için katıldığı faaliyetlerin dışında bir temizlik firmasında çalışıyor. İş dışındaki zamanının çoğunu dernekte geçirdiğini belirten Aktay, “Yaşamımı halkımızın, mücadelemizin gündemine göre düzenleyip gereken neyse ona göre dahil oluyorum” diyor. Eylemin ihtiyaçlarının karşılanması ve eksiklerinin giderilmesi için planlı bir çalışmaya ihtiyaç olduğunun altını çizen Aktay, ekliyor: “Herkes elinden geleni yaparsa zafer mutlaka gelir.”

 

Halk biziz, zafere gidebiliriz

Komitelerde yer alan Zana Best, bu eylemin dışında Strasbourg’da dokuz yıldır devam eden Özgürlük Nöbeti eyleminin de örgütleyicilerinden biri. “Her eylemimiz mücadelemizi yükseltiyor” diyen Best, ekliyor: “Halk biziz ve bize düşeni yaparsak zafere gidebiliriz.”

 

Savunduklarımızın pratiği

Gürkem Karakuş, eylemin görsel materyallerinin hazırlanması, sloganlarının belirlenmesi, eylem alanının düzenlenmesi ve gerekli malzemelerin eylem alanına getirilmesi gibi görevler üstleniyor. Eylemi “bir kolektif çalışma” olarak tanımlayan Karakuş, devam ediyor: “Aynı zamanda bu, savunduğumuz paradigmanın yaşam içindeki pratiği. Eylem alanını temiz tutarak ekolojik yaşamı, eylemdeki birlikteliğimizle kolektivizmi örüyoruz.”

Karakuş, kendisinin eylemle ve mücadele ile kurduğu ilişkiye dair ise şunları söylüyor: “Ben sorunları yurtdışına geldiğimde daha iyi anladım. Yaşadığımız sorunlar, Kürt olmamızdan kaynaklanıyor. Bir sömürgeyiz, sömürüleniz. Kimlik tanımlanınca, bu gerçek anlaşılınca elbette ben de hem bu mücadeleyi hem de mücadelenin parçası olmak gerektiği daha iyi anladım.”

 

Sessiz kalmak tabii ki mümkün değil

Eylemin bir diğer genç örgütleyicisi Mahmut Yıldız, yaklaşık iki yıldır Avrupa’da. Kürt halkının soykırımla karşı karşıya olduğunu ve Kürdistan’da işgalin derinleştiğini belirten Yıldız, “Tabii ki buna sessiz kalmam mümkün değil” diyor. Eylemde yer almak ile kendisini birey olarak tamamlanmış hissettiğini söyleyen Yıldız, ekliyor: “Çünkü bu çalışmalarda insan kendini görüyor. Eylemlerde görev aldığımda, eleştiri-özeleştiri mekanizmasının işlevselliği sayesinde, kendimi görebiliyorum. Yoldaşlarım, ‘Heval, burada eksiksin’ dediğinde, kendimi tamamlamaya yöneliyorum. Eylemin başarısı da eksiklerimizi görmek ve tamamlamak ile mümkün.”

 

Hafızamı ve varlığımı koruyorum

Eylem Komitesi’nden Azad Bayındır da eylemi “kolektif bir emek ile” örgütlediklerini belirtiyor ve ekliyor: “Halkım ile yan yana bu kolektif üretimin içerisinde olduğumda hafızamı ve varlığımı koruyorum.”

Mücadele ile kurduğu bağın yalnızca vicdan üzerine inşa olmadığının da altını çizen Bayındır, “Elbette vicdan da önemli ama sömürülüyorsam, ülkemden göç etmek ve sevdiklerimden ayrılmak zorunda kalmışsam, paramparça edilmişsem, bütün bu mücadele sömürü ve işgale karşıysa, bu benim mücadelem değil midir? Bu, hepimizin yaşam mücadelesi. Bu eylemde kendi mücadelemizi verdiğimizi görmeliyiz” diyor.

Oğlumun ve halkımın mücadelesi 

  • Ben şehit düşen oğlumun mücadelesini sürdürüyorum. Bu mücadeleyi büyütmek, her Kürt’ün temel amacı olmalı. Halen gençlerimiz katlediliyor, toprağımız işgal ediliyor, her gün binlerce Kürt toprağından sürülüyor. Bu mücadelenin zaferi, Kürtlerin odaklanması gereken tek hedef.

Strasbourg’daki eylemin katılımcılarından biri de Almanya’nın Saarbrücken kentinde yaşayan Hacı Yavuz.

Yavuz, 82 yaşında ve Mardin Midyatlı. 14 çocuk babası Yavuz, 1988 yılında, Türk devletinin ölüm tehditleri sonrasında Almanya’ya göç etmek zorunda kalmış. Yavuz’un en büyük oğlu Hamza Yavuz, genç yaşta Kürt Özgürlük Hareketi gerillası olmuş ve 2000 yılının Ağustos ayında Almanya'da şehit düşmüş. Hacı Yavuz, “Ben oğlumun mücadelesini sürdürüyorum” diyor.

“Elbette bu mücadelede her Kürt bedel ödedi” diyen Yavuz, devam ediyor: “Mesele tek başına benim oğlumun şehadeti değil. Bu mücadeleyi büyütmek, her Kürt’ün temel amacı olmalı. Halen gençlerimiz katlediliyor, toprağımız işgal ediliyor, her gün binlerce Kürt toprağından sürülüyor. Bu mücadelenin zaferi, Kürtlerin odaklanması gereken tek hedef.”

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “mücadelenin yolunu” çizdiğini de belirten Yavuz, “Bu yol, özgürlük ve özgür Kürdistan’dır” diyor ve ekliyor: “Önder Apo özgürleşmeden hiçbirimiz özgürleşemeyiz. Bunu anlamamız gerekiyor. Kürtler tek bir ses halinde mücadele ederse başarı elde edilebilir. Bütün mücadeleyi gerillaya bırakmak, vicdansızlıktır.”

 

Torunlarımın geleceği için

Saarbrücken kentinden eyleme katılan bir başka Kürdistanlı olan 59 yaşındaki Çavreş Çakmak ise doğduğu Midyat’tan Almanya’ya 23 yıl önce gelmek zorunda kalmış. Êzîdî bir Kürt olan Çakmak, “Önder Apo bizi parçalılıktan kurtardı, bütüne dönüştürdü. Kuruyan bir ağaçtık, yeşil bir bahçeye dönüştürdü” diyor.

“Torunlarım var ve bu mücadele ile elde edilecek zafer onların geleceğini temin edecek” diyen Çakmak, devam ediyor: “Özgür Kürdistan’ı var edemezsek torunlarımız asimilasyona uğrayacak, kendi kimliklerini kaybedecekler. Alevi, Êzîdî, Sünni… Kürtlerin bütün inançları bizim zenginliğimiz. Bizi bir araya getiren ve bir halk olduğumuzu ortaya çıkaran Önder Apo ve gerillanın yanında saf tutmak, bir zorunluluktur.”

 

Önder Apo’nun özgürlüğü

Saarbrücken’den gelen bir başka eylemci olan 52 yaşındaki Selim Oltan ise her gece başını yastığa koyduğunda Kürdistan’a gittiğini, özleminin giderek büyüdüğünü belirtiyor. Kürt halkının yaşadığı büyük trajedinin bütün coğrafyaya yayıldığına dikkat çeken Oltan, hemen hemen bütün eylemlere katıldığını anlatarak ekliyor: “Önder Apo’nun özgürlüğü hayaliyle yaşıyorum, çünkü o bizim özgürlüğümüz için bedel ödüyor. Önder Apo’nun özgürlüğüyle ben de özgürleşip topraklarıma dönebilirim.”

“İmralıda Önderliğimiz, dağlarda gerillamız, zindanlarda binlerce yoldaşımız tarihi bir direniş sergiliyor” diyen Selim Oltan, Kürt halkının da yaşadığı her alanda bu direnişin ortağı olması gerektiğinin altını çiziyor ve “Zafer hepimizin birlikte mücadelesiyle kesin gelecek” diyor.

 

Faysal Sarıyıldız 

HDP’liler de eylemde 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız ile eski Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan da Strasbourg’daki eylemin örgütleyici ve katılımcıları arasında yer alıyor.

Eylemin ilk hafta grubunda yer alan Faysal Sarıyıldız, değerli bir emeğin örgütlendiğini belirtiyor ve “Bu eylem sadece buradaki eylemcilerden ibaret değil, kolektif bir emeğin somutlaşmış hâli” diyor.

“Eylemde aile olduğumuzu hemen görebiliyorum” diyen Sarıyıldız, ekliyor: “Bu emeğin arkasındakilerle bir araya geldiğimde, halkımla tekrar buluşuyorum. Sanırım diasporadaki Kürdistan, eylem alanları.”

Nursel Aydoğan da eylemin “arkaplanında yer alanların” emeğinin kıymetli olduğuna dikkat çekiyor. Strasbourg’da dokuz yıldır sürdürülen Özgürlük Nöbeti için de konaklamasından günlük ihtiyaçlara birçok alanda büyük emekler verildiğini hatırlatan Aydoğan, “Bir eylemde amaç, sadece kitlemize bir şeyler anlatmak değil, başkalarına da kendimizi anlatmaktır. Farklı dillerdeki bu görseller, Avrupa’daki insanlara kendimizi anlatmamızı sağlıyor” diyor.

Nursel Aydoğan

 

 
paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.