Bizim Nazlı’mız, bizim Emine’miz
Forum Haberleri —

Emine Erciyes
- Heval Emine sadece 24 yıllık Özgürlük Hareketi içindeki yaşamıyla değil, tüm hayatıyla bize gösterdi ki; olacaksa bir yaşam Emine'ninki gibi olmalı. Yaşanacaksa bir yaşam Emine tadında yaşanmalı, Eminece yaşanmalı… Çünkü insanın özü Emine'dir, özgürlük Emine'dir, hakikat Emine'dir.
- Öyle güzel, öyle aşkla, sevdayla, türkülü yaşadı ve yürüdü ki bu dağlarda, gören herkesin "acaba ne zaman O’nun gibi olacağım" diye kendi kendine sorduğuna eminim.
ROŞAN SEMSÛR
Özgürlük, kelimenin kökünden yola çıkarak, insanın özünün gürleşmesi olarak ifade edilir. Peki nedir insanın özü? Hangi insana özlü deriz, ne zaman özüyle buluşur insan ya da ne zaman özünden uzaklaşır? Özle ilgili öyle çok soru var ki! Ama yaşam tecrübemiz, tanıdığımız yoldaşlar ve tanıklıklarımız cevabın sorular kadar çok ve karmaşık olmadığını gösterdi bize. Toplumsallıktır, yaratıcılıktır, sevgidir, yoldaşlıktır, adalettir, aşktır insanın özü.
Zaman kaybettirirken bize bu özü, Önder Apo, zamanın tersine hep bu özün ardına düşmemiz gerektiğine vurgu yaptı. Gerçek yaşamın bu özde saklı olduğunu gösterdi her daim. Maruz kaldığımız saldırılarla, sisler ardında bırakılan özümüze ulaşmamız için sadece yol göstermekle yetinmedi, çoğu zaman yol oldu. Bu yolun, insanca yaşamak isteyen herkesin hakikati olduğu aşikar.
Yolun yolcularının ilk sorusu ise "Nasıl yaşayacağım?"dır. Zaten sen soruyu sorup yola girdiğinde, yolun kendisi hem sorularla hem de cevaplarla hakikat olarak uzanır önünde.
Bundandır ki öz, özgürlük ve hakikat kavramları hep içe içe, aynı dereden birlikte akarlar. Ortadoğu coğrafyası da her zaman hakikati arayanlarla renklenmiş, onlarla coşkuyla akmıştır. Her karış toprağında dervişler ve abdalların ayak izleriyle karşılaşılır. Onları arayanlar, ayak izlerinin peşine düşenler, yolda kalanlar, geri dönenler, ulaşmak için her yolu deneyenler azımsanmayacak kadar çoktur.
Belki birçok kişi girer bu yola, ama marifet, yolu yaşanılır, devam edilir kılabilmektir. Kimisi zorla yürürken, kimisi türkü tadında yürür. Kimisi anlam vermezken yola, kimisi rüzgarın sesinde, yakasına taktığı bahar çiçeklerinin kokusunda, ayağına batan dikenlerde, güneşin yakan sıcağında anlamı bulur. Kimisi yolda kimseyle karşılaşmak istemezken, kimisi de gönlünü herkese aça aça yürür, yeni bir yol arkadaşı arar her daim gözleri. Kimisi ne zaman bitecek diye yana yakına yürürken, kimisi de öyle güzellikler görür ki "keşke hiç bitmese" der yolun her adımında. Bu yolun hikayesi çok uzun anlayacağınız, yolcuları da çok elbet. Emine Erciyes de sisler ardına itilen özüne ulaşmak için bu hakikat yolcularının peşine düşen bir arayışçı, bir yolcu…
Kendi ifadesiyle "Yaşam amacı büyük olmalıydı. Bir hedef için yaşanmalıydı" diyerek yola koyulanlardandır. İnsanlar isimlerine benzermiş denilir. Bu yüzden gerillanın en güzel yanlarından biri de kendi isimlerini kendilerinin koymasıdır. Çünkü herkes ismi gibi olmak ister. Belki de bir hedeftir isim. İsim deyip geçmeyin, çoğu zaman o isim de bu yolda ulaşmak istediğin hakikatlerden biri olur senin için.
Nazlı; özen isteyen, ısrar bekleyen, edalı, nazik, değer verilerek, üzerine titrenilerek büyütülen anlamlarında kullanılır. Emine ise; inanılır, güvenilir, sakıncasız, tehlikesiz, yüreğinde korku olmayan, korkusuz anlamlarındadır. Anadolu’nun en kadim isimlerindendir, köktür, kültürdür Emine.
O, Nazlı haliyle de çok güzelken, güzelliğine güzellik katmak için yüzünü Önder Apo’ya, Kürdistan dağlarına döndü. O’nun, Kürdistan dağlarındaki bu aşkla yürüttüğü mücadele esasında Nazlı'nın Emine ile buluşma mücadelesidir. Öyle güzel, öyle aşkla, sevdayla, türkülü yaşadı ve yürüdü ki bu dağlarda, gören herkesin "acaba ne zaman O’nun gibi olacağım" diye kendi kendine sorduğuna eminim.
Birçok özelliği aynı anda bir kişilikte toplamak öyle zor gelir ki bize. Çünkü öyle öğrenmişizdir. Eğer mühendis olduysak şiirden ne anlarız, avukat olduysak tiyatro bizim neyimize, doktorsak eğer bir filmde oynamak da neyin nesi, bir komutansan eğer şarkı söylemek yakışmaz!.. Ve bunun gibi yüzlerce yıkılması zor kalıplar. İşte Heval Emine, tüm bu kalıpları kırandı. Hakikat dersini coşkuyla anlattıktan sonra, şiir okur, şarkı söyler, tiyatroda oynardı. Ders bitince de tepe tepe gezer, toplantılar yapardı.
Sarılırdı yoldaşına, ama sadece elleriyle seni sarmadığını bilirdin, çünkü her sarılışında Anadolu'nun o geniş ovaları gibi büyük olan bağrına basardı seni. O ıssız ovaları, güvenilir, tehlikesiz, korkusuz yürürdün. Çünkü bilirdin, Heval Emine yanında, senle beraber, elele yürüyor. Ve sararken seni, senin ne istediğini bilirdi, sende neyin eksik kaldığını bilirdi. Yanıyorsa içinde bir şeyler, Zagroslara çıkarırdı yüreğini. Üşümüşse içinde bir şeyler, Anadolu'nun uçsuz bucaksız ovalarında gezdirirdi seni.
Yani Heval Emine sadece 24 yıllık Özgürlük Hareketi içindeki yaşamıyla değil, tüm hayatıyla bize gösterdi ki; olacaksa bir yaşam Emine'nin ki gibi olmalı. Yaşanacaksa bir yaşam Emine tadında yaşanmalı, Eminece yaşanmalı… Çünkü insanın özü Emine'dir, özgürlük Emine'dir, hakikat Emine'dir.







