Bugün de sessizler

  •  Türk devleti, iki yıl önce bugün Girê Spî ve Serêkaniyê’yi işgal saldırısı başlattı; ABD ve Rusya’nın onayıyla işgal etti. İşgal ettiği alanların nüfusu yapısını değiştiriyor. Katliam ve talanı süreklileştiriyor.
     
  • Türkiye’nin birer kasabası gibi yönettiği ve Türkleştirmeye çalıştığı bölgeyi kullanarak çeperindeki yerleşim yerlerini de sürekli saldırı altında tutuyor. ABD, Rusya ve Suriye rejimi ise yine sessizliği tercih ediyor. 

Türkiye, Suriye Milli Ordusu (SMO) adını verdiği çetelerle 9 Ekim 2019’da Kuzey-Doğu Suriye’nin Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine yönelik hava ve kara saldırılarının üzerinden iki yıl geçti. Hava sahası açılarak bu kentleri işgal etmesine izin verilen Türkiye ve çeteleri, ölüm, kaçırma, gasp, talan ve yıkım getirdi. Türkiye, işgal altındaki bu kentler üzerinden Kuzey-Doğu Suriye’nin diğer bölgelerini tehdit ediyor. 
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Fırat Bölgesi Eşbaşkanı Berîvan Îsmaîl, MA’dan Nazım Daştan’a yaptığı açıklamada, Türkiye’nin sınırlarında halkları değil, radikal dinci çeteleri görmek istediğini söyledi. 2019’un Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî halkları için zor bir zaman olduğunu hatırlatan Îsmaîl, aynı dönemde halkın ve savunma birliklerinin tüm imkanlarıyla direndiğini vurguladı. Dünyanın bu duruma seyirci kaldığını anımsatan Îsmaîl, topraklarından vazgeçmediklerini ve bu uğurda mücadele etmeye devam edeceklerini ifade etti. 
 
Halklar mozaiğini istemiyor
 Girê Spîli olan Îsmaîl, kentinin DAİŞ’ten alındığında halkın büyük bir coşkuyla evlerine ve yerlerine döndüğünü anımsattı. Sonra Türkiye’nin saldırılarına maruz kaldıklarını belirten Îsmaîl, ”Çok büyük saldırılar gerçekleştirerek, aslında var olan sistemi tümden yıkmak istiyordu. Burada sadece Kürtler yaşamıyor. Araplar, Ermeniler ve Türkmenler de var. Türkiye sınırlarında bu halklar mozaiğini değil, radikal dinci grupların olmasını istiyor. Halkların da kamplarda yaşamasını istiyorlar. Bu şekilde kentlerimizi işgal ettiler” dedi.
 
Halk yerine yurduna bağlı
Halkların bir gün evine dönme inancıyla mücadele ettiğini kaydeden Îsmaîl, şöyle devam etti: ”Bu anlamıyla QSD’nin yanında saf tutulanlar Türkiye’nin hedefi haline geldi. Bu duruşu kırmak için onlarca aileyi katliamdan geçirdiler. Özellikle Arap ailelerine yaparak, onları ayırmaya çalışıyorlar. Ancak halk, toprağına bağlı. Mesela aylardır Eyn Îsa’yı bombardımana tutuyorlar, ancak halk yerini yurdunu terk etmedi. Temel hedeflerinden biri de halkların arasına nifak tohumları ekmek.”
 
Kapsamlı ve planlı saldırılar
Îsmaîl, Türkiye’nin bu sistemi yıkmak için çok kapsamlı ve planlı saldırılar gerçekleştirdiğini söyledi. Oluşturdukları sistemin kadın öncülüğünde olduğunu vurgulayan Îsmaîl,  9 Ekim saldırısı başlatıldığında ilk hedeflenenlerin kadınlar olduğuna dikkat çekti. Bunun en bariz örneğinin Hevrîn Xelef’in katledilmesi olduğunu dile getiren Îsmaîl, Xelef’in şahsında tüm kadınların hedef haline getirildiğini, bununla birlikte sistemin temellerinin yok edilmek istendiğini, bunu gördüklerini ve direniş hattını daha da güçlendirdiklerini söyledi.
 
Aynı sessizlik sürüyor
 Saldırıların halen devam ettiğini belirten Îsmaîl, şunları ifade etti: ”Türkiye nasıl Serêkaniyê ve Girê Spî’ye saldırdığında herkes sessiz kaldıysa şimdi Til Temir ve Eyn Îsa’ya yapılan saldırılarda aynı sessizlik var. Rusya ve Suriye rejiminin bölgede güçleri bulunmasına rağmen hiçbir şey demiyorlar. Suriye’yi bu hale getiren Türkiye olmasına rağmen rejim buna karşı bir refleks geliştirmiyor. Rusya da bu temelde hareket ediyor. Bu devletler bölgede aynı zamanda yıkıcı bir rol oynuyorlar. Öyle denildiği gibi herhangi bir soruna çözüm bulmuş değiller. Ondan çok bize yapılan saldırıların birçoğu onların eliyle yapılıyor.”
 
Nüfus yapısı değiştiriliyor
Türkiye’nin denetimine bırakılan kentlerin son durumuna ilişkin de konuşan Îsmaîl, bölgenin demografik yapısının değiştirilmeye çalışıldığına dikkat çekerek, şunları ekledi: ”Şimdi işgal edilen yerlerin demografik yapısı değiştiriliyor. Girê Spî’de her yerde zorunlu Türkçe eğitimler veriliyor. Onların sistemine uymayan insanları ölüm ve işkenceyle terbiye etmeye çalışılıyor. Bunu yapan Türk devletinin kendisidir. Bu tür uygulamaları orada kalan insanlar, yine onların tabanı da kabul etmiyor. Türkiye’ye karşı protestolar gerçekleştirdiler. ‘Türk devletini istemiyoruz’ dediler. Her ne kadar bunların kamuoyuna yansımasını engelleseler de bunlar yaşanıyor. Arap halkı başta olmak üzere diğer halklarla kurduğumuz ilişki ve sistem bizim için yeni bir modeldir. Onların özgür yaşam arayışı için mücadelemizi daha da büyüteceğiz.”  EYN ÎSA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.