Cennetten kovulmak

Cennet ütopyası, cehennemleştirilmiş yeryüzünün bugününe dayanabilmek için yaratılmış bir yarın tasavvuru mudur, yoksa dünün yitirilmiş cehennemsiz yaşamına duyulan özleme dair bir arayış mıdır? İnsanın var olma serüveni bir cennette mi başlamıştı, bir cennetin içine mi doğmuştuk yoksa bir cehennemden kaçarken, bir cehenneme direnirken, bir cehennemle vuruşurken mi cennetleştirmiştik yaşamı?
Hakikaten sadece bir elma yüzünden mi kovulduk içine doğduğumuz, gayrisini bilmediğimiz cennet yaşamından. Elmanın iki kişi arasında paylaşılması mıydı günahı yaratan yoksa yasağı çiğneyip otoriteye karşı gelmek miydi? Ya da her ikisi birden. Öyleyse otoriteye karşı gelmeyi ve bir elmayı paylaşmayı, içine doğulan bir cennetten daha çekici kılan şey neydi? Uğruna onca azabı, onca çileyi göze alıp neden çiğnemişti otoriteyi, neden işlemişti bu günahı bütün sorunlardan, dertlerden, tasalardan azade müreffeh mutlu mesut bir yaşamı sürdürüp giderken. İtirazı neyeydi insanın? Bir otoritenin sınırlarını çizdiği, kurallarını belirlediği bir cennetin gerçek anlamda bir cennet olamayacağı bilgisine ve duygusuna sahip olması mı? Eğer öyle ise bu bilgiye, bu hisse sahip ise o zaman otoritesiz bir cennet yaşamını daha önce deneyimlemiş olması gerekir.
Yani otoritenin sınırlarını belirlediği bir cennetin içine doğmamıştı insan. Bunun unutturulmuş, yasaklanmış bir öncesi vardı. Otoritesiz bir cennet deneyiminde paylaşılmış, elmalar bölüşülmüş yaşamlar vardı. Bunun bilgisine ya da içgüdüsel akıl dışında bir alt bilinçle sahip idi. Yani asıl cennetin bu cennet olmadığını biliyor, hissediyor olmalı ki cehenneme bedellenecek bir karşı gelmeyi, bir mücadeleyi göze almıştı.
Otoriteye karşı gelmeyi, yasak meyveyi yeme eylemini planlayan ve bu eylemine belli ki otoriteyle bir bağı olan erkekle paylaşmayı önüne koyan ve gerçekleştiren kadın olduğuna göre buradaki kuralları belirleyen, yasakları koyan ve yasağa uyulmadığında cezalandıran otorite erkek olsa gerek. Burada erkeğin konumu nedir? Bilinen mitoloji de kendisi de bir otorite çatışmasında alt edilip daha sonra bozgunculuğun temsiliyeti durumuna dönüşen iblis tarafından ele geçirilen kadın tarafından kandırılarak mı bu günaha ortak edilmiştir yoksa gönüllülük temelinde mi kadın yanında yer alarak bu eyleme bu başkaldırıya katılmıştır. İblis burada otorite karşıtlığının kadın tarafındaki bir müttefiki midir yoksa "düşmanımın düşmanı düşmanımdır” yaklaşımı üzerinden kendi otoritesini tesis edinceye kadar bir işbirliği geliştiren yenik düşmüş otorite midir? Buradaki erkeğin gönüllü olarak kadının yanında yer aldığı varsayımını esas kabul edersek mevcut iktidar eksenli söylenceye bir itiraz geliştirmiş oluruz ki ben bunu esas almak gerektiğini düşünüyorum.
Cennetten kovulmaya neden olan eylemde kadınla birlikte hareket eden erkeğin, anaerkil sistemden erkek egemenlikli sisteme geçiş dönemindeki otoriteye ram olmayan, kadının yanında durmaya çalışan son erkeği temsil ettiğini düşünüyorum. Bu erkeğin, kadın yanında durmaya çalışmasının son çabasıdır. Ve bu çaba da ağır ve ağrılı bir sürgünle cezalandırılarak bir bütün olarak erkekliğin otoriteye eklemlenmesini, kadından kopmasını, iktidarın kadın üzerinden gerçekleştirilmesi durumunu açığa çıkarmış ve bir erkeğin kadın yanında, kadınlığı temsil eden değerlerin yanında durmaya bir daha asla cesaret edemeyeceği bir süreç ortaya çıkarmıştır.
Yani buradaki otoriteyi sarsan elma yeme eylemini gerçekleştiren kadın da erkek de otorite öncesi bir cennetin varlığından haberdardırlar ve bu cennetin temsiliyetinin sembol eylemi olarak da bir elmanın ikiye bölüşülmesini yenik otorite iblisin kandırması sonucu değil bilerek ve planlayarak gerçekleştirmişlerdir. İnsanlık bin yıllardır arayışını sürdürdüğü cennet düşüne ancak otoriteyi alt ederek ve elmayı bölüşerek ulaşabilecektir. Kadınla elmayı paylaşarak otoriteye ters düşmeye cesaret edebilen erkek kazanan erkek, insanlık adına kazanılmış erkek olacaktır.
