CHP tezkerede rutini bozdu

Forum Haberleri —

CHP Genel Başkanı Kemal kılıçdaroğlu

CHP Genel Başkanı Kemal kılıçdaroğlu

  • CHP eğer tutarlı olur ve bu tutumun içini doldurursa, Türkiye’de demokrasi mevzi kazanır ve savaş politikaları ciddi darbe alır.

Zeki AKIL

Faşist Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin savaş tezkeresini meclisten geçireceği biliniyordu.

Oylama öncesi Meral Akşener de ‘evet’ diyeceğini açıklamıştı. K. Kılıçdaroğlu ise yetkili kurullarında görüşüp karar alacaklarını belirtmişti.

Genel beklenti CHP’nin de evet oyu vereceği yönündeydi. Çünkü şimdiye kadar CHP savaş tezkerelerine hayır dememişti. Hep evet oyu kullanmıştı.

Öyle ki, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldıran yasaya bile ‘’anayasaya aykırıdır ama evet diyeceğiz’’ demişlerdi ve onların oylarıyla, (CHP) halkın seçtiği ve dokunulmazlığı olan milletvekilleri hapse atıldılar.

Bu tutumları parlamentoyu hem zayıflatmış, hem de itibarsızlaştırmıştı. AKP de CHP’nin zayıf tarafını yakalamış ve kendisine yedekler duruma getirmişti.

CHP’nin devlet kodları çok güçlüydü. Türkiye’nin “birlik bütünlüğü” adına faşist bir rejimin inşasına zemin sundular. 

Türkiye’yi Suriye gibi bir ülkenin işgaline ve yıkımına sürenlerle ortaklaştılar.

Bir yandan, ‘Şam’la anlaşalım, Suriye’nin birliğinden yanayız’ dediler, bir yandan da Erdoğan faşistinin işgal ve yıkım harekatlarına destek verdiler.

Türkiye içeride demokrasiyi ve ekonomiyi bitirdi, dışarıda da bölge halklarının ve ülkelerinin başına bela oldu. Suriye ağır bir yıkımla yüz yüze geldi.

Türkiye, DAİŞ ve El Nusra artıklarıyla ipini koparmış ne kadar çete ve İhvancı varsa şemsiyesi altına topladı. Bütün dünya ve Arap ülkeleri bu çetelerden elini çekerken, Erdoğan onların hamisi ve koruyucusu oldu.

Türkiye Irak’ı işgale ve saldırmaya devam ediyor. CHP bugüne kadar herhangi bir itirazda bulunmadı. Irak’a bu saldırılar ne zamana ve nereye kadar diye sorgulamadı ve tartışmadı.
Halbuki yıllardır bu savaş kara bir delik gibi Türkiye’nin kaynaklarını tüketiyor.

Kışkırtılan milliyetçilik, katlanan servet, talan edilen ülke

Erdoğan ve Bahçeli faşistleri milliyetçiliği kışkırtarak, Türkiye’nin bekası numarasına iktidarın nimetlerini paylaşıyor ve ülkeyi talan ediyorlar.

Halk yoksullaşıyor, binlerce insan yaşamını yitiriyor. Erdoğan ve ailesi, şürekası ise zenginleşiyorlar.

Onlardan kimse savaşa gitmiyor. Canları yanmıyor. Tersine, savaş ortamından yararlanarak ülkeyi diktatörlüğü götürüyorlar ve köşeyi dönüyorlar.

Şimdi Irak’ta dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir hava hareketliliği var. Afganistan dahil hiçbir yerde bu kadar savaş uçağı ve helikopteri, İHA ve SİHA kullanılmadı.

Suriye’de DAİŞ’e karşı koalisyon güçleri ve Rusya, Suriye hükümeti dahil bu yoğunlukta hava saldırıları yapmadılar.

Faşist Türk hükümeti, Suriye’de Kürtleri kastederek “güneyimizde ‘’bir terör devleti, terör koridoru kurdurmayız’’ deyip duruyor.

Bu koridor dedikleri bölgede insanlar, halk yok mudur? Buralar insansız bölgeler mi?

Erdoğan bir ara ‘Kürt koridoru’ dedi, sonra ağız değiştirdi. Zaten sıkıştığında Kürtlerle sorunumuz yok, diyor. Fakat saldırıp öldürdükleri ve topraklarından sürdükleri de Kürtlerdir. Irak’ta, Güney Kürdistan’da saldırdıkları ve işgal ettikleri bölgeler Kürtlere ait.

Kürt düşmanlığında zirve

Erdoğan ve Bahçeli’nin inanılmaz, sınırsız bir Kürt düşmanlığı var. Tabi bu düşmanlığı icat eden ve başlatanlar bunlar değil. Bu yüzyıllık bir politika ve uygulama.

Bu faşistlerin öncülüğünde bu düşmanlık zirve yaptı: Kürt düşmanlığı şimdi Türkiye’nin içinden dışarıya, Irak ve Suriye’ye taştı. Oralar işgal ediliyor, halk yerinden ediliyor, binlercesi katlediliyor.

Türkiye bu politikayla nereye gidecek? Kürtlerin büyük bölümü de Türkiye’nin sınırları içinde yaşıyor. İçeride düşmanlık, dışarıda düşmanlık. Yıllar yılı yıkım ve savaş. Sonra da ‘şu kadar trilyon dolar savaşa harcandı’ diye sızlanıyorlar.

Hulusi Akar büyük bir iftiharla, ‘2015’ten bu yana kuzey Irak’ta on beş binden fazla gerilla yani Kürt öldürdük’ diyor.

Şimdi yine savaş tamtamları çalmaya ve Rojava’ya saldırmaya hazırlanıyorlar. Buna bütün partileri dahil etmek için de meclisten savaş tezkeresi çıkarıyorlar. Herkes ortak olmalı ki, tartışma ve sorgulama olmasın.

Bozulan rutin ve ortaya çıkan fırsat

Ancak bu defa CHP, alışılan ve rutin hale gelen kuralı bozdu ve tezkereye ‘hayır’ dedi. Hayır demesi tezkereyi engellemedi. Türkiye yine savaşacak, üstelik bu defa iki yılı kapsayan bir süre için kabul edildi.

AKP ve MHP’nin hesapları daha kapsamlı. Normal koşullarda seçimleri kazanma şansları kalmamış. Savaş olgusunu kullanarak seçimleri erteleme, veya kargaşa yaratarak muhalefeti bastırma yoluna gitme olasılığı yüksek.

Tezkere kabul edilse de, CHP’nin hayır demesi önemlidir. Zira CHP, ya hayır diyecek ya da alternatif olmaktan vazgeçecekti.


Koşullar muhalefetin lehinde

AKP ve MHP sürekli kan kaybına uğruyor. CHP çıkış yapmaya, ‘Kürt sorununu çözeceğim’ demeye başladı. Ve anlaşıldı ki, Kürtlerin desteğini almayan hiçbir güç iktidar olamıyor.

Nitekim Ankara, İstanbul gibi belediyeler Kürtlerin sayesinde kazanıldı.

Bu açıdan CHP’nin çıkışı anlamlıdır. Demokrasi cephesinde ısrar edip CHP’yi o tarafa çekmek gerekir.

Bu, toplumu ve tartışma ortamını canlandıracak ve sessizlik duvarlarını yıkacaktır. Erdoğan içeride desteğini yitirdikçe dışarıda daha da zayıflayacaktır.

CHP’nin milli mutabakat ve ülkenin bekası adına çantada keklik olarak görülmesinin aşılması Türkiye’nin geleceği açısından önemlidir. Nitekim Bahçeli’nin CHP’ye kin kusması bundandır. 

CHP eğer tutarlı olur ve bu tutumun içini doldurursa, Türkiye’de demokrasi mevzi kazanır ve savaş politikaları ciddi darbe alır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.