Cinsellik asla kadının görevi değildir

Haberleri —

Kadına şiddet binbir biçimiyle devam ederken, sık yaşanan ama hiç konuşulmayan bir konu var ki;  o da evlilik içi tecavüz sorunu. 127 ülkede evlilikte tecavüz bir suç sayılmıyor. Türkiye yasalarında ise 2004 yılından beri suç sayılmasına rağmen, kanun uygulayıcıları ve geleneksel toplum, kadına eşi tarafından yapılan bu türden saldırıyı normalleştiren söylemler telkin ediyor. Çoğu kadının ise hiç de farkında olmadan yaşadığı bu elim konuyu, Avrupa’da yaşayan kadınlar özelinde gündeme getirmek istedik. Evlilik içi tecavüz meselesini, yıllardır cinsel taciz ve tecavüze uğramış kadınlara hizmet veren kurum ve hastanelerde görev yapan Psikiyatri asistanı Mehtap Erol ile etraflıca konuştuk.


Evlilik içi tecavüz sorunlarıyla size gelen kadınlar oluyor mu? Ne sıklıkta? Daha çok hangi ülkelerin kadınlarından veya sosyal gruplardan başvurular oluyor?

Maalesef direkt “eşim bana tecavüz ediyor” diyerek gelen kadın sayısı yok denecek kadar az. Kadınlar „eşim tarafından tecavüze uğruyorum“ diye gelmiyor. Sorunları daha çok satır aralarında gizli. Esas sorunu, satır aralarından başlayıp açığa çıkarıyoruz. Bu tür sorunlarla gelenler; sıklıkla şiddet kültürünün yoğun olduğu Afganistan, Pakistan, İran, Türkiye, Kürdistan gibi ülkelerden gelen kadınlardır. Bir değil, bütün sosyal gruplara mensup kadınlar bu şiddete maruz kalıyor ne yazık ki.

Kadınlar sorunlarını hangi biçimlerde ifade ediyorlar?

Bize başvuran kadınlar, kendi sorunlarını birebir dile getirmekte zorlanıyorlar, kesinlikle ben merkezli konuşmuyorlar. Genelde çocuklarının herhangi bir sorunundan bahsederler. Ya da bir komşularından veya aile çevresinden birilerinden yola çıkarak anlatırlar: “Falan kişinin başına böyle bir olay gelmiş, ne yapılması gerekir” derler. Veya birden sinir krizine girince açığa çıkar.
Bu tür durumlarda elbette kadını ürkütmeden, özel alanına girmeden, incitmeden nedenini araştırmaya yöneliyoruz. Sorup araştırırken, ipuçları ediniyoruz. Kadın; “Evimiz küçük, eşim işten geldiğinde uyumak zorunda kalıyor, bazen bağırıp çağırıyor“ diye açılmaya başlıyor.
Güven duyduğu oranda açılıyor. En büyük sorunumuz güven kazanmak. Kadının hiç tanımadığı birine açılması, ona sorunlarını anlatması çok zordur. Çünkü kadın kendisini bir nevi koruyucu, aileye kanat geren, korumak zorunda olduğunu hisseden, kötü giden bir evliliği de olsa, kötü bir eşi de olsa, onu dengelemekle yükümlü olduğunu düşünüyor. Ya da bu duygu o kadına içerilmiş. Bunu bir mecburiyet, bir görev niteliğinde yaşıyor.
Kadın eşi tarafından tecavüze uğradığının bilincinde olarak gelmiyor. Bunun tecavüz olduğunu kabullenmiyor. Evlilik şemsiyesi altında erkeğin kadına her türlü işkenceyi yapabileceğini kabulleniyor. Kadın „erkek döver de söver de“ mantığını benimsemiş; „İstemiyorum ama ne yapayım“ diyor. İstemediği halde erkeğin ihtiyacını karşılamayı bir görev olarak görüyor.  
Örneğin, dört yıl önce Kürdistan'dan gelen, iki çocuğu olan bir arkadaşımız vardı. Köyde maddi durumlarının çok kötü olduğunu, Almanya'dan gelen bir erkek akrabasının kendisiyle evlenmek istediğini anlatmıştı bana. Kadın Almanya'ya gelmeyi bir nevi kurtuluş olarak görmüştü. Evlenip buraya geldiğinde kendisince serbesttir. Batman'da sokağa çıkamazken, burada erkek ona bazı 'haklar' sunmuştur. Evde serbesttir, istediği zaman dışarıya çıkabiliyor. Evlilik ona göre bir kurtuluş.
Çok merak ettim ve kendisine sordum; "Sevgi nedir, eşin seni nasıl seviyor?" diye. "En azından istediğim şeyi alabiliyorum. Herhangi bir kısıtlama getirmiyor, istediğim komşuya gidebiliyorum, istediğim yemeği yapabiliyorum, çocuklarıma eşya alabiliyorum" dedi. Kadının kendisine çizdiği özgürlük ufku bu. Bu rahatlama, 'eşinin kendisini sevdiği' sonucuna götürüyor.
Kendisini beğenmeyen, kendisiyle barışık olmayan bir arkadaşımız. Kendince dört çocuktan sonra tahrip olmuş bir bedene sahip. Eşine karşı minnet duyuyor. 'Bu bedene rağmen eşim halen benimle ilişkiye girebiliyor' diyor.
Bu acı veriyor bana. Çünkü öyle bir tahribat var ki kadında, yok olmuş benliği. Sevgiyi, erkeğin eve ekmek getirip getirmemesine göre ölçüyor.
Kadınlar kendilerini zamanla sevmekten vazgeçiyor. "Aman benden geçmiş"  cümlesini çoğu kadından duyarız. "Artık 3-4 çocuğum var, artık kullanılmışım, bitmişim". Aslında bu cümlelerin arkasında bunlar saklı.

Yani kadın, cinselliği eşine karşı bir görev olarak görmemeli diyorsunuz…

Asla görmemeli. Görmemeli; çünkü cinsel istek, iki kişinin arzusuyla gerçekleşebilecek bir olay. Buna kimse karşı değil. Ama erkeğin cinselliği kendi arzuları doğrultusunda, kadının yerine getirmesi gereken bir görev olarak görmesi bir sorundur. Kadının cinselliğini körleştirmesi, bunu cinsellik olarak görmesi bir düğüme yol açıyor. Ama maalesef bunu görev olarak kabul eden kadınlar var. Özellikle İslam dininin yoğun etkisinde bulunan kadınlarda bu var. Bunun arkasında bir korku gizli.

Avrupa gibi 'hak ve özgürlükler ortamı'nda kadınlar neden korkar da istemedikleri bir cinselliği yaşarlar ki?

En büyük korku; yalnızlık korkusudur. Bunun yanısıra maddiyat var, dil sorunu var. Kadının en büyük korkularından biri; ’ya giderse‘dir. Bu korku erkeği çok sevdiğinden değil, ekonomik olarak bağımlı olduğundan, çocuğu/çocuklarından dolayı duyduğu kaygıdandır. Yabancı bir ülkededir, mültecidir. Dolayısıyla kendini güvende hissedebileceği bir yerin olmadığını düşünür. Erkek ise eve para taşıyandır, evdekileri doyurandır. Bu yüzden „o giderse ben ne yaparım“ diye düşünmektedir.
Dil sorunu keza en büyük sorunlardan biri. Kadının en büyük sorununun dil sorunu olması, kendisini yeterince kısıtlıyor zaten. Erkek de bunu kadına karşı çok iyi kullanıyor tabii ki.
Maddiyat, yalnızlık korkusu ve dil sorunu bir araya geldiğinde kadın, kendisini bu korkunç duruma teslim edebiliyor ne yazık ki.

Yarın:
Evlilik içi tecavüz biçimlerini, kurbanlarda ne tür yıkımlara sebep olduğunu, eşi tarafından tecavüze uğrayan bir kadının yapması gerekenleri, mevcut sistemlerde soruna getirilen çözümler ve  uygulanan tedavi yöntemlerini irdeleyeceğiz.


SOZDAR DÊRSIM

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.