Haydi kadınlar, yaşamlarımızı geri alalım

Tekoşin OZAN Haberleri —

  • Bu seçimlerin en belirleyici oyları kadınların olacak. Kadın kırımının farkında olan, mücadele bilinci ve eyleme geçme refleksi gelişen kadınlar hiç kuşkusuz bu geri sistemin aşılmasının öncü güçleridir.

14 Mayıs seçimlerinde oy kullanırken herkes beklentilerine göre oyunu kullanacaktır. Demokrasiden yana olanlar; monarşi özentili, mafya tarzlı, tek renkli AKP-MHP rejimine karşı farklılıkların var olması için oyunu kullanacak. Mağdur edilen, sömürülen halkın büyük kesimi hakkını savunmak için sandığa gidecek. İnsan gibi yaşama hakları ellerinden alınan çiftçiler, küçük esnaflar, kağıt toplayıcıları, temizlik işçileri, sigortasız işçiler, işsizler; yani fakir fukara bu iktidar karşısında duruyor. Kürtler ise; kimyasalla katledilen çocuklarının anılarını yaşatmak, Afrin’de kaçırılan, katledilen, tecavüze uğrayan insanlarını zulümden kurtarmak, gasp edilen siyasi iradelerini geri almak, soykırıma karşı direnmek, var olmak için AKP-MHP rejimini düşürmeye yeminli olarak oy kullanacaklar.

Tabi bu seçimlerin en belirleyici oyları kadınların olacak. Kadın kırımının farkında olan, mücadele bilinci ve eyleme geçme refleksi gelişen kadınlar hiç kuşkusuz bu geri sistemin aşılmasının öncü güçleridir. Son yıllarda demokratik zihniyet, örgütlenme ve ilişkilenmede kadınların etkisi giderek büyüyor. Türkiye’de büyüyen bir kadın özgürlük mücadelesi var ve bu mücadele toplumsal özgürlük bilincinin gelişmesine de ön ayak oluyor.

Ancak daha yapılması gereken çok şey var. Bütün kadınlara ulaşılmış değil. "Özgür kadın özgür toplum" bilincinde olan kadınların sayısı artsa da kadın kimliğinin farkında olmayan kadınların sayısı da az değil. Kadın özgürlük mücadelesi demokratik özgür yaşamın gelişmesine öncülük ederken faşist diktatörlük de sindirilmiş kadın gerçeğini dayanak yapıyor. Din, gelenek adına susturulan, etkisizleştirilen, dilsiz ve bilinçsizleştirilen kadınlar, egemen erkekliğin iktidarı için seferber ediliyor. Kadın özgürlük bilincine ulaşmayan kadınların bu rolü olmasa Erdoğan gibi cinsiyetçi bir adam nasıl yıllarca iktidarda kalabilirdi ki?

Normalde toplumsal kimliklerin beklentileri deneyimlerden çıkan sonuçlara göre daha iyisini sağlama temelinde şekillenir. Ancak deneyimleri anlamlandırma bilinci çarpıtılırsa farkında olmadan daha kötüsüne yönelmenin de yaşandığı biliniyor. Köleleştirilen kadın gerçeği buna örnektir. Erkek egemen sistem kadın kimliğini görünmez kılmak için özel bir çaba sergileyerek, kadın iradesinin oluşmasını engeller. Çünkü bu sistem, kadının kimliksizleştirilmesi üzerine yapılandırılır.

Devletçi, iktidarcı yapıları güçlendiren şey toplumsal cinsiyetçiliktir. Baskıcı rejimlerin çarkı toplumsal kültürlere işlenen cinsiyetçilikle döner. Türkiye devletinin dışarıya ve kendi halkına karşı katliamcı, şoven politikalarını meşru görme algısı da sürekli pompalanan cinsiyetçiliğe dayanır. Türk devleti kuruluşundan beri kendini laik, batılı, modern gibi göstermeye çalışsa da kabartılan erkeklik temelindeki faşist eğilimi, bütün toplumsal, yapısal, dışsal ilişkilerini belirliyor. Cüneyt Arkın, Türk toplumsal ilişkilerinin rol modelidir. Irkçı şoven sloganlar eşliğinde tüm komşu halklara düşmanca yaklaşan, kadını tokatlayarak cezalandıran yada kolundan tutup çekerek kendi kadını yapan, havalarda uçan tekmeleriyle hep birilerini öldüren Cüneyt Arkın Türk erkeğinin ölçüsü ve Türk kadının ideal erkeği olarak empoze edilir. Buna karşılık kadına eşitlikçi yaklaşan, sorunları konuşarak anlaşarak çözmeye çalışan, mütevazi yaşayan erkek tipleri pısırık olarak, özgür iradeli özgür tutumlu mücadeleci kadınlar ise kötü kadınlar olarak yansıtılır. Bu zihniyete göre erkek dediğin kabadayı olmalı, kadın dediğin erkeğinin izinde olmalı ve Türk erkeği ile Türk kadını bütün dünyayı Türklüğe bedel etmek için çalışmalıdır.

Bu ölçüleri körü körüne benimseyenlerin Erdoğan’ın kabadayılığını beğenmesi şaşırtıcı değildir tabi. 21. yy. da Erdoğan’ın Türkiye’yi 21 yıl boyunca yönetmeye zemin olan bu zihniyettir. Erdoğan gerçeği aslında Ortaçağ feodal erkekliği ile günümüz tüccar, egoist erkekliğinin ara sınıfı olan lümpen bir erkek gerçeğidir. Ama söz konusu toplumsal cinsiyetçi alt yapı bu gerçeği olumlu görme yanılgısı yaratmıştır. Toplumsal cinsiyetçilikten beslenen Erdoğan, iktidarı boyunca siyaseti bu zemine dayanarak yapmıştır. Rakip güçlere karşı kabadayı erkek tavırlı politikalar üretmiş, düşmanlaşmadığı kimse kalmamış, ülkenin bütün gelirini savaşa sürmüş, savaşın rantını sarayına akıtmış ve yandaşlarına peşkeş çekmiş, yetmemiş ülkeyi satışa çıkarmış, sattıkça satmış, üstelik bunu milliyetçi naralar eşliğinde yapmıştır.

En büyük düşmanlığı kadınlara karşı yapmıştır. Kadın iradesine karşı hoyratça kararlar almış, kadın cinayetlerini meşrulaştırmış, milletin anasına küfretmiş, Kürt Özgürlük Hareketi’ni de hep namus anlayışını deşerek karalamaya çalışmıştır. Kadın aile bakanlığından bile kadınları çıkarmıştır. Kadın kimliğine düşman bir aile bakanlığı yaratmıştır. Kadınların kaç çocuk doğuracağına, kiminle evleneceğine, nasıl giyineceğine, nasıl konuşacağına kocalarının, babalarının, abilerinin karar verdiği bir aile oluşturmak için elinden geleni yapmıştır. Kadınlara babasının ya da kocasının dizinin dibinde, başı eğik, sesi cılız, yüreği daralmış bir halde erkeğinin toplumsal rolünü güçlendirmek ve çocuk büyütmekle mükellef örtülü ana rolünü dayatmıştır. Erkekliğin hakikatleştirilip kadınlığın uydulaştırıldığı aileleri idealize etmiştir. Tarif ederken bile insanın nefesi kesiliyor. Bunaltı yapıyor. AKP’nin yaratıcısı olmadığı ama fanatik uygulayıcısı olduğu bir kadın düşmanlığı modeli.

Tabi artık bu gerçeklik eskisi kadar etkili değil. Kadın özgürlük mücadelesi toplumu değiştiriyor. Kadınların önemli bir kesimi kadın kimliğinin ve toplumsal özgürlükte kadın rolünün farkında. Kadın özgürlük mücadelesinin eşit temsil eşit katılım ilkeleri her geçen gün daha çok yayılıyor ve kalıcılaşıyor. Toplum bu özgür duruşu özü gereği benimsiyor. Daha ulaşılamamış olan kadınlara da ulaşmak gerekiyor. Kadınları kendi kendine düşman eden bu erkekliğe karşı duyarlı kılmak gerekiyor. Erdoğan tipli erkekliğin ve Emine tipli kadınlığın toplumu daha fazla zehirlemesine müsaade etmemek gerekiyor. Özgür kadın kimliğini açığa çıkarmak için bütün kadınları mücadele etmeye katmak ve oyunu da bu bilinçle kullanmaya yöneltmek gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.