Coğrafik ve siyasi fay hatları

Forum Haberleri —

6 Şubat depremi

6 Şubat depremi

  • Halkımız, sömürgeci-soykırımcı bir sistemin cenderesinde yaşamaktadır. Esas felaket, depremin ağırlaştırdığı acıları katlanılmaz kılan şey, bu ceberut düzenin yaşattığı acılardır. 

MAHİR DOĞAN

Bakurê Kurdistan’da daha önce tarihte bu kadar büyük ve geniş bir alanı etkileyen bir deprem yaşanmamıştır. Çevre iller de direk olarak bu fay hattı deprem bölgelerinden etkilenen yerler olarak risk altında bulunurlar. Dolayısıyla Bakurê Kurdistan aynı zamanda bir deprem bölgesi olarak da tanımlanabilecek bir gerçeğe sahiptir. Bu temelde ülkemizin bu gerçeğini bilerek yaşamak, yine bu yaşamı daha doğru ve yaşanılır kılacak gerekli tedbirleri almak elzemdir.

Halkımız aynı zamanda sömürgeci soykırımcı bir sistemin cenderesinde yaşamaktadır. Esas felaket ise depremin ağırlaştırdığı acıları katlanılmaz kılan bu sömürgeci soykırımcı ceberut düzenin yaşattığı acılardır. Yöre halkı kendilerine hiçbir yardımın ulaşmadığından şikayetçi, mevcut hükümete ve devlete veryansın etmiştir. Fakat bu yakınma ve şikayetlerin de hiçbirisi karşılık bulmamış, sonuçta ne yazık ki kurtarılabilecek on binlerce can deprem enkazının altında kalarak kaybedilmiştir. Bu deprem bize bazı acı gerçekleri bir daha hatırlatmıştır.

Bakurê Kurdistan’ın en örgütlü kenti Amed’tir. Bu gerçeği depremin ilk saatlerinde kurulan Kent Koordinasyon kurulu ile gördük. Yine HDP’nin hem merkezi kriz komisyonu ve kentler bazında kurduğu kriz komisyonları örgütlü toplumun iyi bir örneğini göstermiştir.

19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında Mereş’te devletin faşist güçleri tarafından Kürt Aleviler’e yönelik bir katliam gerçekleştirilmiş, yüzlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Bu tarihten itibaren sistematik olarak Mereş, Kürtler’den ve Aleviler’den arındırılmak istenmiştir. Bu demografik değişim bir soykırım politikası olarak hala devam etmektedir. İşte bu deprem vesilesiyle bile Kürt ve Alevi ağırlıklı iki ilçe olan Elbistan ve Bazarcıx’ta yaşayan Kürtler’in ve Aleviler’in oraları boşaltması, yerlerini yurtlarını terk etmeleri istenmektedir. Bu sistematik politika şimdi bile yürürlüktedir. Elbette buna karşı da Kürt halkı dikkatli davranacaktır. Özellikle zor durumda olan yöre halkının Türkiye metropollerine göç etmesi yerine Kurdistan’daki şehirlerde “Kardeş Aile” kampanyası kapsamında ağırlanması ve sahiplenilmesi çok büyük bir önem taşımaktadır.

20 yıllık iktidarında her zaman yaptığı hizmetlerle, TOKİ binaları, yollar, havaalanları vb. ile övünen AKP ise, bu depremin altında kalmış, ezilmiş ve adeta yerle bir olmuştur. Depremin ilk saatlerinde 4. seviye acil durum ilan etmesine rağmen nerdeyse ilk iki günde hiçbir varlık gösteremeyen hükümet, yoğun eleştiri ve tepkilerin ardından durumun vahametini kısmen görmüş, ondan sonradır ki canhıraş bir şekilde birçok adım atmıştır. Fakat ne yazık ki, bu adımların hiçbiri depremzedeleri kurtarmak, kurtulanlara gerekli yardımları yapmak için olmamış, aksine seçimlerin yaklaştığı bu dönemde kendi iktidarını sağlama alacak adımlar atmayı tercih etmiştir.

Öncelikle yaptığı ilk iş olarak depremden etkilenen 10 ilde OHAL ilan etmiştir. OHAL gibi bir baskı, sindirme, gözaltı-tutuklama ve yasaklar rejiminin depremzedelere ne gibi bir faydası veyahut katkısının olacağını henüz kimse anlamış değildir. Diğer bir adım olarak bütün yardımların AFAD adlı kurum eliyle yapılmasının zorunlu bir uygulama olduğunu beyan etmiştir. Hiçbir yardımın günlerce dahi ulaşmadığı yere halkın kendi çabalarıyla ulaştırdıkları yardımlara da el konulmuştur. Buna rağmen hem Kürt halkı hem de CHP bu kararı tanımayacağını beyan ederek yardımlarını toplamaya ve deprem bölgelerine ulaştırmaya devam etmiştir. Hükümetin bu süreçte yaptığı bir diğer iş olarak, muhalif seslerin kesilmesi çabası olmuştur. Var gücüyle kendisine, deprem karşısındaki acizliğine yönelik gelen eleştirileri bastırma, herkesi susturma gayreti içerisinde olmuştur. Bu yetmemiş ve kimse susmamış olacak ki, Twitter vb. sanal medya platformlarının etkisini sınırlandırmak için 'bant daraltması' diye bilinen bir uygulamaya başvurmuştur. Ardından gelen yoğun tepkiler neticesinde bu uygulamayı geri çekmek zorunda kalmıştır fakat insanların gözünü korkutmak için olsa gerek, bir kısım dijital medya kullanıcısını tutuklatmıştır. Bu da yetmemiş olacak ki, deprem bölgelerinden haber geçen bir kısım gazeteciyi taciz etmeye, yine havuz medyasından da ağza alınmayacak küfürlerle nerdeyse karşıt herkesi karalamaya çabalamışlardır. Fakat sonuçta suçlunun sesi çok çıkar misali bütün bağırmalarının hiçbir sonuç vermediği gün gibi ortadadır. Diğer yanıyla, AKP hızla deprem gündemini de kapatma derdindedir. Onun içindir ki Rıha, Kilis ve Osmaniye illerinde arama-kurtarma faaliyetlerini erkenden bitirmiştir, diğer illerde de bitirip bu gündemi kapatma telaşındadır. Bunun da nedeni elbette yaklaşan seçimler olmaktadır.

Türkiye tarihinin en büyük depremlerinden bir tanesi 17 Ağustos 1999’da Marmara bölgesinde 7,5 şiddetinde meydana gelmişti. Zamanın Ecevit hükümeti, MHP ve ANAP ile bir koalisyon hükümetiydi. Ardından 2002 seçimlerinde her üç parti nerdeyse Türkiye siyaset sahnesinden silindiler. Daha sonra MHP değişik nedenlerle toparlandıysa da, ne Ecevit’in DSP’si ne de Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı Türkiye siyaset sahnesinde şimdiye kadar herhangi bir varlık gösteremediler. Yani zamanın hükümeti gerçek anlamda depremin altında kalmıştır. Mevcut deprem Marmara depremini defalarca katlayacak düzeyde zarara yol açmıştır. Dolayısıyla Ecevit’in ve DSP’sinin akıbeti faşist şef Erdoğan’ı ve onun AKP’sini beklemektedir. O da bunu görüyor olacak ki bu vahim tabloyu değiştirmek için tüm devlet ve iktidar imkanlarını kullanmaktan geri durmuyor.

Böylesine büyük bir deprem gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz bugünlerde iktidarın kendi bekasını esas dert edindiği yeni bir sürece girmiş bulunuyoruz.  Kürt Özgürlük Hareketi bu süreçte önemli bir adım atmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi, halkın acılarını hafifletmeye, yaralarını sarmaya, toplumun yeniden toparlanmasına ve tüm Türkiye’nin bu acılı günleri geride bırakmaya odaklandığı yeni bir süreci kendi cephesinden aldığı eylemsizlik kararıyla başlatmış oldu. Böylesi bir karar bu süreçte çok çok büyük bir önem taşıyordu ve etkileri de oldukça fazla olacaktır. Bu karar Türkiye medyası tarafından görülmese de dünyanın önde gelen medya kuruluşları nezdinde acil koduyla geçildi. Kürt halkı kendi cephesinden bu depremin acılarını hafifletmek, daha demokratik ve özgür bir gelecek kurmak için yeni bir sürecin kapısını aralamıştır. Bunun devamı, zor da olsa her gün yeni gelişmelerle, mücadelenin büyütülmesiyle, yaşamın eylemlerle kurulmasıyla gelecektir. Önemli olan en temel husus ise Bakurê Kurdistan’da halkımızın örgütlülüğünü geliştirerek, eylemlerini yaygınlaştırarak ve yaşamı her alanda örgütlü kılarak mücadelesini büyütmesidir. Türkiye’nin geleceğinin ve Kürt sorununun çözümünün anahtarı Kürt halkının elindedir. Bakurê Kurdistan halkı da bu tarihi rolünü en güçlü şekilde oynayacaktır. Zafer her zaman hakkıyla mücadele etmesini bilenlerin olmuştur.    

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.