Coğrafyamızı terk etmeyelim

 Pir Ali Soysüren

Pir Ali Soysüren

Pir Ali Soysüren, "Merkezi anlayışlar, Kürt Alevilerin, Kızılbaşların bu bölgede olmasını asla kabul etmedi. Şark Islahat Planı bu bakış açısıyla hazırlandı. Bu bölge baskılara maruz kalan, kimliği, inancı değiştirilmeye, toplumsallığı yok edilmeye çalışılan bir coğrafya oldu” dedi.

Arama kurtarma çalışmaları için ekiplerin gönderilmediği Alevi köylerine, yardımlar da ulaştırılmıyor. Birçok evin enkaza dönüştüğü Alevi köyleri kaderine terk edilince topraklarını terk etmek zorunda kalıyor. Pir Ali Soysüren, Alevilere yönelik ayrımcılığı ve iktidarın göçertme politikasını MA'dan Yüsra Batıhan'a değerlendirdi.

Devlet tehlikeli buluyor

Soysüren, toplumsallığın dağıtılmasının devletin beka meselesi olduğunu söyleyerek, “Osmanlı’dan bu yana buralar merkezi anlayışlar tarafından tehlikeli, yok edilmesi gereken toplumların yaşadığı bir coğrafya olarak görülüyor. Merkezi anlayışlar, Kürt Alevilerin, Kızılbaşların bu bölgede olmasını asla kabul etmedi. Şark Islahat Planı bu bakış açısıyla hazırlandı. Bu bölge baskılara maruz kalan, kimliği, inancı değiştirilmeye, toplumsallığı yok edilmeye çalışılan bir coğrafya oldu” dedi. 

Buraları boşaltmak istedi

Aşağı Terolar adlı bölgede 2015-2016 yıllarında 8 Alevi Kürt köyünün ortasına AFAD tarafından 27 bin Suriyeli sığınmacının yerleştirilmesi için çadır kent kurma çalışmaları başlatıldığını hatırlatan Soysüren, Alevilerin, köylerinin Sünnileştirilmesinin ve bölgenin demografik yapısını değiştirmenin önünü açacak bu uygulamaya karşı direniş gösterdiğini kaydetti. Soysüren, Aşağı Terolar bölgesindeki göçmen yerleşimine işaret ederek, “1978 Maraş Katiamı'nda sosyoekonomik düzeyi düşük köylüler; ‘Alevilerin dükkanlarını, evlerini yakın. Yaktığınız dükkanlar, evler sizindir’ anlayışıyla Alevileri yağma ve katliama uğratmışlardı. Yok edici anlayışın yine Aleviler, Alevilerin köyleri, toprakları üzerinde belli istekleri olduğu kesindir. 1980 sonrası devletin açık kapı politikası oldu. Aleviler yurt dışındaki ülkelere kaçak gidebiliyordu ve devlet görmezden geliyordu. Buradaki insanların burayı terk etmesini istiyordu. Bu işe de yaradı, Alevi Kürtlerin nüfusu gittikçe azaldı” diye konuştu.

Pasaport mesaisi sürüyor

Deprem bölgesinde bulunan birçok devlet kurumunun hizmet vermediğine ama Pasaport Hizmetleri’nin mesaisini sürdürdüğüne dikkat çeken Soysüren, şöyle konuştu: “Bu, ‘buradan gidin’ demek. Burada kalanlar, 1980 sürecinden sonra ailesini yurt dışına gönderen Kızılbaşların kalan kısmı. Bunların ailelerinin yanına gideceğini biliyorlar. Dolayısıyla burayı terk etsin istiyorlar. Depremden sonra arama kurtarma faaliyetlerinden bahsetmediler. ‘Yıkıp yeniden, sıfırdan inşa edeceğiz’ dediler. Hiç kimseyi kurtarmak gibi bir dertleri olmadı. Dertlerinin kenti yıkarak kendi anlayışına göre inşa etmek olduğunu biliyoruz. Bu bölgede de Sur’da yaptıkları gibi ruhsuz binalar yapmak istiyorlar.” 

Her yöntemi deniyorlar

Depremin ardından göç politikasının hızlandırılması adına bütünsel bir politikanın izlendiğine işaret eden Soysüren, şöyle devam etti: “Çaresiz bırakıp, uzaklaştırmak için her yöntem deneniyor. Elbistan gibi birçok yerde Alevi köylerine hizmet gitmiyor. Bir köyün yolu bozuksa o da Alevi köyüdür. Şimdi de yardım politikasında aynı durum söz konusu. Alevi örgütleri, HDP, HDK, gençlik, Türk solu ilk günden itibaren buraya gelip çalışma başlatmasalardı, Alevi köylerinin hiçbirine gıda, temizlik, çadır ve barınma ihtiyaçları gitmeyecekti. Devletten daha kalabalıktık, daha fazla çalıştık. Alevi ve Sünni köylerine yardım ulaştırdık. İyi bir dayanışma örneği verdik. Bu dayanışmanın topraklarını terk etme düşüncesinde olanlara bir mesaj vermesi gerekiyor. Topraklarını, tarihlerini, anılarını, geçmişlerini, kendilerini yok etmek isteyenlerin insafına bırakmamak gerekiyor. Kendilerini burada mimari, toplumsal ve sosyal açıdan yeniden inşa etmek zorundalar. Şu anda üzgün oldukları, çaresiz hissettikleri için bu gücün farkında değiller ama bu güç insanlarda var. Bir araya geldiklerinde yeniden yaşayabilecekleri alanlar oluşturabilirler. Depremde binalar yıkıldı, insanlar öldü ama insanlık da öldü. İnsanlığı diriltmek için toplumsallaşmak gerekiyor. Bireysellikten, buradan kaçmaktan öte gelip bir olmak ve burayı kaldırmak gerekiyor.”

Cemevleri dayanışma mekanı

Bölgede bulunan birçok insanın cemevine sığındığını söyleyen Soysüren, şunları ekledi: “Yardım etmesini bekledikleri noktalardan yardım gelmediğini gördüklerinde cemevlerine geliyor, buradaki örgütlülüğün sunduğu paylaşım imkânlarından yararlanıyorlar. Cemevleri, sadece ben, istediğime, istediğim gibi yaparım anlayışının yerine; biz, birlikte, kendimiz için en iyisini yaparız anlayışının vücut bulmuş hali. Devlet aygıtı ile içli dışlı olan Alevi örgütlerinin de topluma ve toplumun ihtiyaçlarına cevap veremediği, cevap vermek için Kurdistan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlara sırt çevirdiğini gördük. Bu süreçte Alevi örgütlerini bu tarz yaklaşımlardan kurtarmak için mücadele edeceğiz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.