Dema Dirîreşkan ve Kürdistan Özgürlük Devrimi Sineması

Forum Haberleri —

Dema Dirîreşan

Dema Dirîreşan

  • Kürdistan Özgürlük Devriminin sinemasını geliştirmek istiyorsak maddiyatçı yaklaşımları bu alanın yanından geçirmememiz gerekiyor. Maddiyatçılıkla kendimizi Kapitalist Modernitenin sinema endüstrisinin kuyruğuna takılıp sürüklenme durumu içinde bulabiliriz.

RÊNAS AMED
Kürdistan Özgürlük Devriminin sinema çalışmalarını yakından takip edenlerin merakla bekledikleri “Dema Dirîreşkan” sinema filmi nihayet bugünlerde Avrupa’da gösterime gireceği ilan edildi. Bu filimden hareketle Kürt Sineması ve Kürdistan Özgürlük Devrimi Sinemasına ilişkin birkaç söz söyleme ihtiyacı doğdu.

Öncelikle Dema Dirîreşkan filminin geniş planda öyküsünün önem arz ettiğini belirtmekle başlayalım. Yıllar önce TC faşist devletinin zindanlarında ağır cezalara çarptırılmış olan Murat Türk “Böğürtlenler Zamanı” adlı bir gerilla romanı yazdı. Bu roman basılır basılmaz geniş bir okuyucu kitlesinin ilgisiyle karşılaştı. Roman, Kürtçe’nin Sorani lehçesine çevrildiğinde de benzer bir ilgiyle karşılanarak defalarca yeniden basımı yapıldı.
Konunun çarpıcı bir nitelik taşıması nedeniyle bu roman, kendisi de şu an TC faşist devletinin zindanlarında rehin tutulan Erol Balcı tarafından film senaryosuna dönüştürüldü. Yaşanan bin bir türlü zorluğa rağmen Kürt sinemacılar bu senaryoyu filme dönüştürmeyi planladılar. Nihayetinde 2017 yılında çekimler için “motor” denildi. Yoğun ve uzun süren post-prodüksiyon çalışmaları sonrası film; 2022 yılında, TC’nin Medya Savunma Alanları’na imha ve yok etmek için saldırdığı ve büyük darbeler aldığı bir ortamda Avrupa ülkelerinde gösterime girdi.

Gösterimlerden sonra filme ilişkin çok yönlü görüş, düşünce ve eleştiler gelecektir. Ama şimdiden bu filmden hareketle Kürt Sineması ve Kürdistan Özgürlük Devrimi Sinemasına ilişkin dikkat çekilmesi gereken kimi noktalara bakmakta yarar var.

Uzun zamandır Kürt Sinemasına ilişkin tartışmalar yapılmaktadır. Bu tartışmalar yapıladursun kavramsal olarak Kürt Sineması ve Kürdistan Özgürlük Devrimi Sinemasının farklı anlam ve içerikler taşıdığını hemen belirtelim. Ulusal bağlamda Kürt Sineması, Kürt toplumu içinde farklı ideolojik duruş ve eğilimleri de kapsamaktadır. Unutmayalım ki Kürdistan Özgürlük Devriminin çıkış sürecine kadar Kürt ulusallığı adına neredeyse hiçbir şey kalmamış ve Kürtlüğü çağırıştıran her şey derin ihanet kokmaktaydı. Kürdistan Özgürlük Devrimi, özgürlük değerleri adına yerelden evrensele görkemli mucizevi çıkışını gerçekleştirdi. Bu çıkışla birlikte Kürtlük yeniden var olmaya ve özgürlük yürüyüşünde emsali görülmemiş bir ilerlemeye tanık oldu. Tüm alanlarda olduğu gibi devrim, sinema alanında da var olmaya, gelişmeye, büyümeye ve büyük değiştirip dönüştürmeye kararlı adımını atacaktı.

1990’lı yıllarda İstanbul’da MKM bünyesinde Mezopotamya Sinema Kolektifi adı ile yürütülen çalışmalar bir deneyim ve tecrübe yarattı. Kürdistan dağlarının dorukları, zirveleri ve vadilerinde Halil Dağ’ın eşsiz emek ve çabalarıyla bir sinema geleneği oluştu. 2010’lardan sonra Bakur’da Cigerxwîn Kültür ve Sanat Akademisi ve Aram Tigran Konservatuvarı bünyesinde verilen üç yıllık sinema eğitimleriyle birlikte yoğun bir hareketlilik başgösterdi. Aynı süreçlerde Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği ve Zal Yapım, Bakur’da Kürt Sineması konusunda çekim merkezi haline gelmeyi başarmıştı. Arap Baharı olarak ifade edilen süreçte Rojava Devriminin gelişmesiyle birlikte Rojava Sinema Komünü adını ve çalışmalarını da sık sık duyar olduk. Kürdistan’ın dört parçasında ve Avrupa’da da bu yönlü bir hareketlilikten bahsedilebilir.

Bu doğrultuda yaşanan gelişmeler, olması gerekenlerin çok altında olduğunu belirtelim. Yaşanan devasa gelişmeler, on binlerce şehit, acısı ve tatlısıyla günlük olarak yüzlerce binlerce kahramanlık olayı yaşanıyorken, bunların büyük bir bölümü şiirlere, öykülere, romanlara, destanlara konu olmuşken bu devrimsel gelişmelerin neredeyse hakkıyla ve layıkıyla hiç yansımadığını belirtmek mübalağa olmaz. Hele bir de Kürdistan Özgürlük Devriminin sadece Kürdistan ile sınırlı kalmayarak belki de 17 Ekim devriminden daha fazla Ortadoğu ve Dünya’yı etkileyen ve daha büyük etkileyecek olan karakter ve niteliği düşünüldüğünde bu gelişmelerin sinema ile yansıtılmasının ne kadar gerekli olduğu daha iyi anlaşılmış olacaktır. Konu çok kapsamlı ama temel noktalarda özetlersek;

Birincisi; Kürdistan Özgürlük Devrimi sinemasının gelişebilmesi için öncelikle senaryo yazımına ihtiyaç var. Sinemanın gelişebilmesi için ilk adım olan senaryo yazımı gelişmeli. Sinema her ne kadar kolektif ve kapsamlı bir emeğin sonucunda ortaya çıksa da en nihayetinde yola senaryo yazımı ile başlanmak durumundadır. Bunun için de Rêber Apo’nun zihniyet devrimi olarak tanımladığı gerçekleşmeyi kişilikte yaşama, derin bir çözümleme gücü, kağıt ve kalem senaryo için yeterli bir çerçeveyi sunar. Şimdiden belirtmek gerek ki bu işi Kürdistan Özgürlük Devrimini en derinden ve en çarpıcı yaşayan, özne ve öncüsü olanlar en iyi yapabilirler. Kürdistan Özgürlük Gerillası amacı doğrultusunda silahıyla birlikte kalemini de devreye koyarak bu alana ilgili yaklaşıp harekete geçerse kendisini sinema alanına en iyi yansıtacak adımı da atmış olacaktır. Bununla birlikte Zindanlarda bu konuda yoğunlaşma yaşayanların çabalarını bir potada eritip somutlaştıracak bir planlamaya da ihtiyaç vardır. Ayrıca Kürdistan Özgürlük Devrimi etrafında birleşen yurtsever halkımız arasından ve halklardan da bu yönlü çabalar gelişirse senaryo konusunda muazzam bir açılım sağlanmış olacaktır.

İkincisi; senaryonun veya senaryoların pratikleşebilmesi için bu işi yapabilecek sinema kadrolarına ihtiyaç vardır. Hem çekim hem de post-prodüksiyon aşamalarının başarılı sonuçlanması için bu gereklidir. Geçen süre zarfında azımsanmayacak düzeyde sinema kadrosunun oluştuğunu belirtebiliriz. Bunları doğru örgütleyip harekete geçirebilecek sağlam ve güçlü bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Üçüncüsü; gerçekten Kürdistan Özgürlük Devriminin sinemasını geliştirmek istiyorsak maddiyatçı yaklaşımları bu alanın yanından geçirmememiz gerekiyor. Maddiyatçılıkla sinema geliştirilmeye çalışılırsa kendimizi Kapitalist Modernitenin sinema endüstrisiyle yarışma istemi veya kuyruklarına takılıp sürüklenme durumu içinde bulabiliriz. Nasıl ki Kürdistan Özgürlük Devrimi temel olarak fedakarlık ve fedailik ruhuyla hamlesel bir ilerleme yaşıyorsa bu gelişme çizgisini ve diyalektiğini sinema alanına da uyarlamak belki de bu alanla ilgilenenlerin en temel görevidir diyebiliriz. Ne zaman ki senaristinden yönetmenine, oyuncusundan makyözüne kadar maddiyatçı yaklaşımlarla değil de gelişiminin tarihsel bir gereklilik olduğu bilinciyle emeğini, bilincini, hatta varlığını da ortaya koyarak fedakarlık ve fedailik çizgisinde bir katılım düzeyi gelişirse o zaman bu alanda büyük bir patlamayı yaşayacağımız ve bunun da Ortadoğu ve dünyayı etkileyen bir gelişmeye yol açacağı kesindir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.