Oy kullan ki Deccal devrilsin

Tekoşin OZAN Haberleri —

  • Kötülerin gönderilmesi ve iyi olanın önünün açılması eylemine herkes katılmalıdır. Özellikle de en fazla zulme uğrayan Kürt ve kadın seçmenler mutlaka bu deccal iktidarı göndermek için oyunu kullanmalıdır.

Seçime çok az bir zaman kaldı. Bu seçimlerden sonra yeni bir sürece girilecek. Kılıçdaroğlu’nun 13. Cumhurbaşkanı olacağı nerdeyse kesin. Parlamentoda AKP ve MHP’nin çoğunluğu kaybedeceği de öyle. Ancak kritik nokta Kılıçdaroğlu’nun ilk turda yüzde elliyi aşıp aşamayacağı. Anketlere göre birinci sırada görünse de ilk turda alabilmesi için yüzde elliyi aşabilmesi sınırda görünüyor. Kritik bir aşamada. Kılıçdaroğlu’nun ilk turda alması önemli çünkü ikinci tura kalırsa çok şey olabilir. Büyük bir oy farkıyla geride olduğunu ve kaybedeceğini bilen Erdoğan ikinci tura kalmayı sağlayarak o arada yeni bir hamle yapmayı düşünüyor. İkinci tura kalırsa ne yapabilirler? İnsanın aklına hiç de iyi şeyler gelmiyor. AKP-MHP’nin kullandığı kavramlar meselenin hangi boyutlara varabileceğinin işaretlerini veriyor. ‘’Darbe, devlet egemenliğini kaybetme, ihanet, batıya teslim olma, bekaa sorunu’’ kavramları durumun çatışma boyutlarına bile taşınabileceğinin işaretleri. Erdoğan 15 Temmuz darbesini nasıl durdurabilmişti? Militarize ettiği cihatçı ve ülkücü grupları sokağa dökerek. Bu gruplar hala örgütlüdür. Erdoğan seçimi ilk turda kaybederse yetkisi kalmayacağı için bu grupları harekete geçirme zemini zayıf olacaktır. Ancak ikinci tura kalırsa o ara süreçte her şeyi yapabilir.

Türkiye’nin yüzüncü yılda yeni bir başlangıç yapabilmesi için ilk turda Erdoğan’ı ve AKP-MHP’yi koltuktan indirmesi şart. Yeni yüzyıla sultanlık fantezileriyle girmek istenmiyorsa, cihatçı, ak karacı, katliamcı bir ülke istenmiyorsa herkes sandıklara gidip bu iktidara karşı oyunu kullanmalı. Kürt halkının da soykırım politikalarının başarısızlığı ve yeni yüzyılda demokratik haklarına sahip olabilmesi için bu faşizmi mutlaka durduracak iradeyi sandıklarda koyması lazım. Kimliğini, dilini, kültürünü yaşamak için, katledilen çocuklarının anısını yaşatmak için, Önderliğiyle buluşmak için, cezaevlerindeki zulmü durdurmak için, siyasi iradesine sahip çıkmak için, onurlu yaşamak için bu iktidarı ilk turda düşürmesi şart. Kadınların kaç çocuk doğuracaklarının belirlenmemesi için, iradelerini erkek geriliğine teslim etmemeleri için, katledilmemek için, tecavüze uğramamak için, baskı altında yaşamamak için ilk turda iktidarı değiştirme hedefiyle sandıklara gitmesi gerekir. Gençler, AKP-MHP’nin karanlık yüzünün farkında zaten. AKP-MHP mitinglerinde de pek genç yok. Gençlerin demokratik özgür yaşam iradelerini en güçlü biçimde sandığa yansıtacakları belli.

Bazı insanlar da seçimlerde oy kullanmıyorlar. Tünelin sonunda ışık yoksa umutsuz seçeneklerden birine oy vermemek anlamlıdır ve aslında bu da bir irade beyanıdır. Ancak bu seçimler öyle değildir. Değişim verilerinin güçlü olduğu, daha iyi gelişmelerin yaşanma umudunun yüksek olduğu bu seçimlerde oyunu kullanmamak umuda katılmamaktır. Toplumun iyi olandan yana tutum almasına katılmamaktır. Soykırımcıların, tecavüzcülerin, katillerin, hırsızların, zalimlerin gönderilmesine katılmamaktır. Toplumun iyiden yana irade beyanına katılmamaktır. Yani toplumsallığın dışına düşmektir. Halbuki hiç kimse tek başına veya sadece dar ailesiyle çevresinden bağımsız yaşayamaz. Malum biz sosyal varlıklarız. Gelişmeler herkesi etkiler. O zaman kötülerin gönderilmesi ve iyi olanın önünün açılması eylemine herkes katılmalıdır. Özellikle de en fazla zulme uğrayan Kürt ve kadın seçmenler mutlaka bu deccal iktidarı göndermek için oyunu kullanmalıdır.

Tabii AKP-MHP giderse ne olur? Onu da düşünmek lazım. Tabii ki çok çok iyi olur. Ondan sonrakilere çok ders kalır. Kuşkusuz parlamento ve Cumhurbaşkanı seçimleri toplumsal sorunlara köklü çözümler getirmez. Ama zaten Türkiye halklarının ve Kürtlerin demokratik yaşam sorununu devlet çözemez. Devlet demokrasi getirmez, sadece halkın demokratik haklarına saygılı olabilir. Demokratik yaşam koşullarını halklar ve kadınlar öz güçleriyle örgütleyebilirler. Ama yeni hükümet daha doğru bir ekonomi politikasıyla gelir dağılımındaki uçurumları azaltabilir, bürokrasi ve seçilmişler içerisindeki çeteleşmeyi, rant yiyiciliğini en aza indirebilir. Toplumsal ahlaka saygılı olabilir, kendi yasalarına karşı keyfi yaklaşmayıp toplumun hukuki haklarını çiğnemeyebilir. Kadınların özgür yaşam haklarına düşmanlık etmeyebilir. Tecavüzcüleri, kadın katillerini korumayabilir. Basın üzerinde baskı yapmayabilir. Düşünce ve ifade özgürlüğüne saygılı olabilir. Eğitim ve basın-yayın yoluyla herkesin bilgiye ulaşma ve gelişme imkanlarını kısıtlamadan gelişme kanallarını açık tutabilir. Özellikle Kürt soykırım politikalarının sonuç vermediğini artık kabul edebilir. Savaş ve çatışma politikalarının sonuç vermediğini anlayıp sorunların müzakereyle çözümüne yönelebilir. Kürtlerin kültürel kimliklerine saygılı olmayı bekaa sorunu olarak görmeyip, dilini kültürünü yaşatmasına, demokratik siyasi iradesini örgütlemesine karışmayabilir.

CHP ve Altılı Masa’nın diğer ortakları bu konularda tecrübeliler aslında. Geçmişte denedikleri ve sonuç alamadıkları politikalar yeni adımlara yeni başlangıçlara vesiledir. CHP yüz yıllık inkar imha politikasının Kürtleri yok etmeye yetmediğini anlamış olmalı. Kürt karşıtlığının iktidarlarını temellerinden sarstığını görebilmiş olmalıdır. Öyle ki Kürtler değil, Kürtleri yok etmeye çalışanlar ya iktidar olamıyor ya da iktidarda tutunamıyor. Cumhuriyetin kurucusu olduğu halde yarım yüzyıldır iktidara gelemeyen CHP belediye seçimlerinde İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirleri Kürtlerin iktidara karşı kendilerini desteklemesiyle alabilmiştir. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasını belirleyen de yine Yeşil Sol Parti’nin desteğidir. Diğer yandan Babacan ve Davutoğlu kurucusu oldukları AKP’nin, Kürt düşmanlığını tırmandırmasından sonra baş aşağı gittiğini biliyorlar. Kürtleri bitirmeye çalışmanın kendi kendini bitirmek olduğunu bizzat yaşadılar. Akşener’in, Tansu Çiller hükümetinin İçişleri Bakanı olduğu dönemde Kürtlere karşı en karanlık vahşi katliam yöntemlerinin uygulanmasına rağmen sonuç alamadıkları Tansu Çiller ve ekibinin tarihin çöplüğüne yollandığı açık değil mi? 

Herkes rolünü doğru oynarsa gerçekten bu yüzyıl Türkiye ve Kürtlerin yüzyılı olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.