Devlet kağıt toplayıcılarını topladı

.

.

  • İstanbul Valiliği’nin 23 Ağustos’ta kâğıt toplayıcılığın yasaklanmasına yönelik aldığı karar sonrası önceki akşam da 49 ayrı adrese eşzamanlı baskın yapıldı; en az 200 kağıt toplayıcısı gözaltına alındı. Bu kez de bu işi yapan mültecilere gerekçe yapıldı.

İstanbul/Ataşehir'de polis ve belediye ekipleri, kağıt toplayıcılarına yönelik baskın düzenlendi. İstanbul'un Ataşehir ilçesinde 'ülkeye kaçak yollarla girdikleri' gerekçesiyle kağıt toplayıcılarına yönelik 49 ayrı adrese eş zamanlı baskın yapıldı. Baskına Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü, Özel Harekat Şube Müdürlüğü ve Ataşehir Belediyesi ekipleri katıldı. Aralarında mültecilerin de bulunduğu en az 200 kağıt toplayıcı gözaltına alındı. İş makinalarının da kullanıldığı baskında kağıt toplanılan alanlar yıkılarak arama yapıldı. Aramalar sonucunda çekçek arabaları ve diğer malzemelere belediye ekipleri tarafından el konuldu. Gözaltına alınanlar üst aramaları ve kimlik tespitinin ardından otobüs ve minibüslere bindirilerek Tuzla Göçmen Toplama Merkezi'ne götürüldü. İşlemleri tamamlanan mültecilerin sınır dışı edileceği öğrenildi.

Her şey, İstanbul Valiliği’nin 23 Ağustos’ta yaptığı bir açıklamayla başladı. Geri dönüşüm işçilerinin ‘Çevre ve halk sağlığı sorununa neden olduğunu’ öne süren valilik, atık toplama işini yasakladığını duyurdu. BirGün’den Uğur Şahin’in haberine göre; bu açıklamada öyle bir ifade kullanılmıştı ki, çöplerin arasında hayatla kavga edenler, derinden yaralandı. Valilik, “İlçelerimizde bir daha ‘çekçekçi’ diye tabir edilen atık toplayıcılarının olmaması için belediyelerimiz, muhtarlıklarımız ve hemşehrilerimizin gereken duyarlılığı göstereceklerine inancımız tam” diyordu. Sonrasında birbiri ardına başladı hurda ve atık kâğıt depolarına yönelik baskınlar… Bir yandan Bahçelievler’deki depolara, bir yandan da Ümraniye’deki depolara… Bu zaman zarfında 240 kâğıt toplayıcısına cezai işlem uygulandı, 650 çekçeğe el konuldu, bu işi yapan Afgan göçmenler de sınır dışı edildi. Üstelik gece saatlerinde yapılıyordu bu baskınlar. Üç gün önce ise Ümraniye Esenkent Mahallesi’nde Kadosan Oto Sanayi Sitesi’ndeki depolarda gece değil, sabah saatlerinde “denetim” yapıldı. AKP’li Ümraniye Belediyesi’nin zabıtalarından çevik kuvvete tam 951 personel katıldı bu denetim görünümlü baskına. Bunun sonucunda da 12 depo mühürlendi, buna direnenlere biber gazlı, ses bombalı, plastik mermili “müdahale” edildi. Üç “çekçekçi” tutuklandı.

Kâğıt, plastik ve naylon gibi geri dönüşüme kazandırabilecek maddeleri toplayıp, kilogram hesabıyla satıp geçinmeye çalışanların işlerinin ellerinden alınmak istendiği ortada. Bir yandan yoksulluğa, diğer yandan da devlete direniyorlar.

Baskınlara son verin
        
Atık kağıt işçileri, İstanbul Ümraniye’de geri dönüşüm depolarına baskın düzenlenmesini ve kendilerine dönük baskıları protesto etmek için Ümraniye’de bulunan depoları önünde önceki gün basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul İl Meclisi yöneticileri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl ve Ümraniye ilçe örgütü çeşitli sendika temsilcileri katıldı.

Açıklamada konuşan katı atık işçilerinden Mahmut Aytar, aylardır valilik kararı ile süregelen kağıt depoları baskınlarına bir yenisinin eklendiğini belirterek, gelen tepkiler üzerine valiliğin açıklama yaptığını belirtti. Ancak sorunun diğer muhataplarının derin bir sessizlik içinde olduğunu belirten Aytar, "Bu baskın kararları sadece valiliğin kararı mıdır, yoksa bu kararlarda belediyelerin onayı var mıdır? Ümraniye Belediye Başkanı bizzat kendisi toplayıcılara Kadosan bölgesinde yer göstermedi mi? Ümraniye bölgesindeki kağıt depolarının Kadosan’a taşınmasını kendisi istemedi mi? Şimdi kendisinin kağıtçılara gösterdiği bölgeye, valilik müdahale ederken sessiz kalmaya devam ediyor?” şeklinde tepkisini dile getirdi.

Siyasi partilere eleştiri

Depolarına dönük baskına ilişkin siyasi partilerin sessiz kaldığını belirten Aytar, “Seçmenleri olan kağıtçıların yaşadığı bu mağduriyet karşısında daha ne kadar sessiz kalacaklar? Yoksulların vatandaşlık haklarını beş yılda bir kimin ensesinde boza pişireceğini seçmesinden ibaret mi görüyorsunuz? Kağıtçılara yönelik bu operasyonların açıkça yoksul insanların yaşam hakkını hiçe saymak olduğunu bilen siyasi partiler ve belediyeler topu valiliğe atarak kendilerini kurtaracaklarını düşünüyorlarsa çok yanılıyorlar" diye konuştu.

Aytar, siyasi partilere şöyle seslendi: “Eğer yüz binlerce insana yaşatılan bu mağduriyeti doğru bulmuyorsanız yanımızda olun. Doğru buluyorsanız çıkın ve söyleyin. Suskunluğunuza devam ederseniz bu suça ortak olduğunuza dair kanaatimiz artık kanaat olmaktan çıkıp somut bir ispata dönüşecektir.Valilik bu baskınların tek gerekçesinin mevzuata uygunluk sağlamak olduğunu söylüyor. Bahsettiğiniz mevzuat çıktığı 2004’ten bugüne kadar bizim sayabildiğimiz kadarıyla 17 kere değişikliğe uğradı. Daha mevzuatı çıkaranlar ne istediğini bilmiyor. Siz hangi mevzuata uygunluktan bahsediyorsunuz? Yarın mevzuat bir kere daha değişirse bugün yaptığınız zulümden dolayı acı çektirdiğiniz yüzbinlerce insana ‘pardon’ mu diyeceksiniz? Bizim yaşadığımız maddi ve manevi kaybın karşılığı bir özürden mi ibaret olacak?”

Arkadaşlarımızı bırakın, bizimle konuşun

Aytar, şunları ekledi: “Bizler çektiğimiz tüm acılara rağmen hayata tutunabilmek ve onurlu yaşamak için bu işi yaptığımızı defalarca belirttik. Bizim haksız kazanç sağladığımızı söylemek kimsenin haddine değildir. Basın aracılığıyla buradan sonunun muhatabı olan belediyelere, valilik ve çevre bakanlığına sesleniyoruz; Tutuklanan arkadaşlarımızı serbest bırakın. Bir an önce bu baskınlardan vazgeçin. Bir sorun varsa bu sorunu konuşarak çözmek için kağıt toplayıcıları muhatap alın.” 

Fen Edebiyat mezunu

İşçiler adına bu açıklamayı yapan Mahmut Aytar, BirGün’den Uğur Şahin’e de konuştu. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte “çekçeği” sırtlanıp megakentin sokaklarını karış karış adımlayıp gece karanlığında eve dönebilen bu insanların sayısına dair resmi bir veri yok. Ancak ülke genelinde yarım milyon atık toplama işçisi olduğu yönünde bir görüş hakim. İstanbul’da ise bin 250 ‘depo’, yani hurda dükkanı ile 150’ye yakın atıkların işlendiği atölye bulunuyor. Her depoda ortalama 15 kişi ter döküyor. İşte Urfa Siverekli Mahmut Aytar da onlardan biri. Mahmut Aytar, dört yıldır bu “sektör”de çalışıyor. Kendisi Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji bölümünün 2014 mezunlarından. Hatta formasyonu bile var; KPSS’den istenilen puanı alıp da ataması yapılmayınca, çareyi çekçekçilikte bulmuş. Bir yıl sokaklarda kâğıt, cam, plastik, metal gibi atıkları topladıktan sonra, şimdi kendi tanımıyla bir depoda “aylıkçı” olarak çalışıyor. İşi, atıkların presslenmesine dair… Yani ayrılan ürünlerin ezilerek balyalanması… “Araba ile gelen malı bekliyorum, makina pressliyor, benim iş de bu” diyor.

Günübirlik kazanç

Kuşkusuz Mahmut Aytar gibi mesleği farklı olan birçok yurttaş, iş bulamadığı için çekçeklik yapıyor. Aytar, “Dört yıldır bu işin içindeyim fakat 21-22 yıldır bu işi yapan arkadaşlar var. 1999 ve 2000’lerden bu yana sürdürüyorlar. Hem çöpleri geri dönüşüme kazandırıyorlar hem de bunlardan kazançlarını elde edip geçimlerini sağlıyorlar” diyor. Kazancın günübirlik olduğunu hatırlatıyor Aytar ve “Bu çekçekçinin azmine bağlı” yanıtını veriyor: “Günde iki sefere çıkan da var, üç sefere çıkan da. Çok çalışan bir kişinin günlük kazancı, ortalama 100 ile 150 TL arasındadır. Fakat kimsenin sigortası yoktur.”
Aytar’a göre kar kış demeden sokaklarda dolu hali 100 kilo ağırlığındaki çekçek ile gezmek oldukça eziyetli bir iş. Üstelik bu işte, haftanın 7 günü çalışılıyor; sigortalı çekçekçi bulmak ise hak getire! El arabalarının dolmasına bağlı 4-5 sefer yaptıklarını söylüyor ve şunları dile getiriyor: “Herkes bu işi yapamaz. Yapanların çoğu İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen yoksullar."

Baskınlarla bir yere varılamaz

Konu, İstanbul Valiliği’nin kararına ve baskınlara geliyor. Ona göre depolara baskın düzenleyerek, bir yere varılamaz. Aytar, şunları ifade ediyor: “Biz kimsenin kapısını çalıp, çöpleri almıyoruz. ‘O malı bize ver' de demiyoruz. Biz sadece sokaklarda dolaşıyoruz. Biz bu işi yaparak, doğaya da sürdürülebilir yaşama da katkı sağlıyoruz” diyor ve ekliyor: “Valilik açıklamasında çevre kirliliği, haksız kazanç, kamu zararı ve yabancı uyruklu kişilerin bu işte çalıştırılması gibi başlıklar yer alıyor. Yabancı uyruklu kişileri bu ülkeye biz çağırmadık; sınır kapılarını biz açmadık, üstelik sınırdaki kolluk kuvvetleri de biz değiliz. Dolayısıyla onlardan biz değil, asayiş birimleri sorumlu. Valilik, ‘çekçekçi’ diyerek küçümsedi bizi. Niye sınıf ayrımı yapıyorsun? O sözü çok ağrıma gitti. Onun sözüyle biz en alt tabakada yer aldık, onlar ise en üstte…”

Valilik geri adım atmalı

Özellikle Afgan göçmenlerin geri dönüşümde emek sarf ettiğine vurgu yapan Aytar, “Yoksulun halinden en iyi yoksul anlar. Biz diyoruz ki, onlar da çalışsın. Çünkü İstanbul’un sokakları bizim babamızın tapulu malı değil. Yine depoları mühürlediler. Kimse bizimle diyalog kurmuyor, sadece saldırıyor. Biz muhatap istiyoruz, bunları neden yaşadığımızı bilmiyoruz, sadece kaba kuvvetle üzerimize geliyorlar. Biz ekmeğimizi çöpten çıkartan insanlarız, bunlar göz ardı ediliyor, yüz binlerce kişiyiz. Kimi ‘haber’de bizim için ‘şehir eşkıyası’ dediklerini gördük, biz eşkıya değiliz. Ötekileştirmeye devlet kurumları tarafından maruz kaldık. Valilik bu konuda geri adım atmalı.”

Uygulama değil, zorbalık

Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Ali Mendillioğlu da  halktv.com.tr'ye konuştu. Mendillioğlu, valiliğin bu baskınlara uygulama dediğini ancak bunun adının zorbalık olduğunu söyleyerek "970 polisle girilen uygulama olur mu ya?" diye isyan etti. Üç gün önce gözaltına alınan üç arkadaşının tutuklanarak Maltepe Cezaevine sevk edildiğini belirten Mendillioğlu, şunları söyledi: "Üzerine vazife gibi, sanki bu mesele sadece kriminal bir meseleymiş gibi sadece valilik açıklama yapıyor. Ama biz sorunun asıl muhattaplarının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ne dediğini merak ediyoruz. 

Hayatımızı geri kazanmak için

Biz 'çöplerde bizi yalnız bırakın' demiyoruz. Aslında şunu söylüyoruz. Sektörel kimliğimiz dışında, insan olduğumuzu hatırlatarak; biz çöpten kurtulmanın mücadelesini veriyoruz, çöpe sahip çıkmanın değil. Çöpte haklarımızı korumak için mücadele etmiyoruz. Çöp bizim hayata tutunduğumuz bir nokta ve biz, hayatımızı geri kazanmak için mücadele ediyoruz." İSTANBUL

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.