Devlet, Kürtleri 'insan' saymıyor

Abdülaziz Altınkaynak

Abdülaziz Altınkaynak

  •  Hakan Arslan'ın kemiklerinin bir torba içerisinde babasına verildiği gibi kendisine de 12 yaşındaki oğlu Davut'un kemiklerinin 21 yıl sonra bir torbada verildiğini söyleyen Abdülaziz Altınkaynak, şunların altını çizdi:
  •  "Bu devlet böyle yapıyor ki, biz iyi olmayalım. O kemikleri, tabutta vermiyor, çünkü biz Kürtleri insan saymıyor. Türk devleti bizi ikinci sınıf bile görmüyor. Bu zihniyet değişmiyor. Yaşadığım sürece unutmayacağım."

Hakan Arslan’ın kemiklerinin torbada teslim edilmesiyle JİTEM tarafından katledilen oğlu Davut Altınkaynak’ın kemiklerinin torbada verilmesini hatırlayan baba Abdülaziz Altınkaynak, “70 yıl da geçse bir şey değişmiyor” dedi. 

Amed'in Sur ilçesinde 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde katledilen Hakan Arslan’ın cenazesinden kalan kemikleri, 7 yıl aradan sonra babası Ali Rıza Arslan’a bir torba içerisinde teslim edildi. Kemiklerin torba içinde teslim edilmesinin, yaşadıklarını hattırlattığını belirten Abdülaziz Altınkaynak, katledilen 12 yaşındaki oğlu Davut'un kemiklerinin de 21 yıl sonra bir torbada teslim edildiğini söyledi. Oğlunun kemiklerini 2015'te kendi elleriyle kuyudan çıkaran Altınkaynak, Mayıs 2016'da DNA uyuşmasının ardından Dargeçit Cumhuriyet Savcılığı tarafından bir torba içinde teslim edilen oğlunun kemiklerini, Dargeçit’te defnetti.

Kemikleri geldi, dediler

MA'dan Ahmet Kanbal'a konuşan Altınkaynak, kemiklerin Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderilmesinin ardından savcılığa gönderildiğini anımsattı. Altınkaynak, oğlu Davut ve 16 yaşındaki Nedim Akyön’ün kemiklerinin birlikte gönderildiğini dile getirerek, “Telefon ettiler, Davut’un kemikleri gelmiş diye. Irak’ta çalışıyordum, durmadım geldim. Aynı gün Nedim’in ailesini de çağırmışlardı” dedi. Savcılıktan çocukları gelene kadar kemiklerin bir süre daha beklemesini istediğini; ilk önce kabul edildiğini, ancak kapıdan çıkar çıkmaz savcının fikir değiştirdiğini ifade eden Altınkaynak, “Teslim tutanağını imzalattılar. İki beyaz çuval getirdiler. Birinin üzerinde Davut Altınkaynak, diğerinin üzerinde de Nedim Akyön yazıyordu. Kemikleri, iki çuvalda verdiler. Sağ götürüp çuvalda teslim ettiler” diye konuştu. 

Arkadaşının evine götürdü

Kemikleri bir arkadaşının evine götürerek, yakınları gelene kadar saklamak zorunda kaldığını dile getiren Altınkaynak, daha sonra defin işlemlerini yaptıklarını söyledi. 

Kürtleri insan saymıyorlar

Hakan Arslan’ın kemiklerinin de babasına benzer şekilde torba içinde verildiğinin fotoğrafını görünce kendini kötü hissetiğini söyleyen Altınkaynak, şunları ifade etti: "Bu devlet böyle yapıyor ki biz iyi olmayalım. O kemikleri, İslami ya da insani bir şekilde tabutta vermeleri gerekiyor ama biz Kürtleri insan saymıyorlar. Zaten Türk devleti bizi ikinci sınıf bile saymıyor. Bu nedenle böyle yaklaşıyor bize. Zaten can gitmiş, ruh gitmiş, kemik kalmış. Bu saygısızlığı yapıyorlar. Ne olursa olsun, hangi dinden olursa olsun, cenazeye saygı duyulması gerekiyor. Değil 7 yıl, 70 yıl da geçse bir şey değişmiyor. Ben yaşadığım sürece unutmayacağım. Davut Kürt olmasaydı, failine müebbet vereceklerdi ama Davut, Kürt’tü. Davut için uyguladıkları adaleti, Hakan Arslan için de uygun gördüler.”

Arslan: Nefesim kesildi

Bu arada Ali Rıza Arslan önceki gün telefonla BBC Türkçe'ye konuştu. İki yeğeniyle beraber bir gün önce Karayazı’dan geldiğini söyleyen Ali Rıza Arslan, cenazeyi Adli Tıp morgundan tabutla teslim almayı beklediğini söyledi. Oğlunun kemiklerini Adliye binasından teslim alacağından habersiz olduğunu belirten Arslan, şunları dile getirdi: "Cenazeyi teslim almamız için resmi evrakları almak için adliyeye gitmiştim, yeğenlerim oteldeydi, onları uyandırmadan belgeleri almak için erken çıktım ve belgeyi alıp daha sonra Adli Tıp’a beraber gideriz diye düşündüm. Ne savcı vardı ne de hakim, bir memur vardı, 28 yaşındaki oğlumun kemiklerinin olduğu kutuyu dolaptan çıkarıp elime verdiler, bunu hiç beklemiyordum, gözlerim karardı, nefesim kesildi, sanki o an tüm Diyarbakır başıma yıkıldı. İçinde oğlumun kemiklerinin olduğu o kutuyu nasıl teslim aldım, nasıl götürdüm hatırlamıyorum, kahroldum. Kutuyu teslim eden personel de mahcuptu. 'Bu yapılan insanlığa sığmaz' diyebileceğim hiçbir yetkili yoktu orada. Personele bir şey söylemeye de kıyamadım."

Eşinin bu durumu öğrenir öğrenmez hastalandığını, hastaneye kaldırılıp serum verildiğini anlatan baba Arslan, şu anda taziyeye katılamadığını, hasta yatağında yattığını söyledi.

 

Irkçı Türk, 'yakalım' dedi

Trakya Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan; başında Nevzat Çiçek'in bulunduğu Independent Türkçe'nin yazarlarından; MİT'in Balkanlar konusunda da kullandığı Yüksel Hoş, 7 yıl sonra teslim edilen Hakan Arslan’ın cenazesinin yakılması ve kaybedilmesi gerektiğini söyledi. Balkanlarla ilgili yalan yanlış bilgilerle resmi tarih savunusu yapan, hatta kimilerince devşirme olduğu iddia edilen Türk ırkçısı Yüksel Hoş, Kuzey Kürdistan'da ciddi bir bir demografik değişimi savunuyor. Türk ırkçısı Yüksel Hoş, tüm Türk ırkçıları gibi kibirli üslubuyla kemiklerin 7 yıl sonra torba içerisinde teslim edilmesini “devletin merhameti” olarak savunarak, "Devletin merhametini bu yüzden anlamam. Çok mu zordu kremate edip toz etmek? Yarım litre gaz yağı ile bitecek bir işti oysa neden böyle dramlara imkân veririz ki anlayamam. Üniversiteler kadavra bulamıyor biz bunları kargoyu da ödeyerek ailelere veririz. Düşman kazanıyoruz böyle” ifadelerini kullandı. Hoş, farklı paylaşımında ise cenazenin aileye verilmesi yerine kaybedilmesi çağrısı yaptı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.